Bu günlerde herkes milliyetçi. Herkes kahramanlık ve kabadayılık gösterileri yapıyor… Veryansın ediyor düşmana… Herkes esip yağıyor.
Birileri, bir zamanlar “Ayağının altına aldığı milliyetçiliği” şimdi Baş tacı ediyor…
Vatan, millet nutukları atıyor…
Devlet Bahçeli de şöyle haykırıyor:
“O zaman geldiğinde, tarih coğrafyaya dar geldiğinde, Misak-ı Milli uyanacak 81 Düzce’den hemen sonra 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacaktır…”
Hazır elin değmişken sırala gitsin: 84 Bağdat, 85 Halep…
ALLAH’INA KURBAN VER MEHTERİ VERRRRRRRRRRRRRRR!!!!!
İyi, güzel de…
Burnumuzun dibindeki adalar, vatan toprakları zorbaca işgal ediliyor… Yunan oralara üsler kuruyor… Asker ve silah yığıyor. Tatbikatlar yapıyor…
Vatan toprakları, milletin göz nuru, el emeği fabrikalar haraç mezat satılıyor, sizin ağzınızdan bi tek sözcük çıkmıyor… Ne bir ses, ne bir nefes…
Kerkük’e gitmeye kalkan beş bin ülkücü ile birlikte sadece, olup biteni seyrediyorsunuz? Yandaşın, ortağın, antiemperyalist(!) Recep Tayyip Erdoğan ise ağzını açıp, bu konularda bir tek laf etmiyor…
Oysa Lozan Antlaşmasının 12’nci, maddesine göre o adalar askersiz bölge statüsünde. Silahlandırılamaz. Yani bu duruma göre Lozan Antlaşması açıkça ihlal ediliyor…
Ama ne iktidar partisinde, ne iktidarın küçük ortağında, iğnenin ucu kadar bir tepki yok…
Bu mudur milliyetçilik? Bu mudur vatanseverlik?
Kuru gürültü, kabadayılık ve kahramanlık gösterileri ile milliyetçi olunur mu? Milliyetçilik yapılır mı?
Milliyetçi nedir? Kime milliyetçi denilir? Yeri gelmişken şimdi kısaca açıklayalım o zaman.
Biz, milliyetçi denilince “Vatanseveri” anlarız. Biz, milliyetçilik denilince “Vatanseverliği” anlarız. Biz, milliyetçi denilince “Atatürk Milliyetçiliği”ni anlarız…
Gerçek milliyetçilik budur.
Gerçek milliyetçilikte “Irkçılık, şovenizm (başkalarına hayat hakkı tanımayan), dincilik, ümmetçilik olmaz.
Gerçek milliyetçilik bir yandan çağdaşlaşma, bir yandan tam bağımsızlığın gerçekleştirilmesi ve ulusallaşma demektir.
Elbette bir ülkenin sadece siyasal bağımsızlığını kazanması da çağdaş ve özgür olmasına yetmez. Bunun için ayrıca “Ekonomik bağımsızlığın” da gerçekleştirilmesi gerekir.
İşte bu nedenlerle biz milliyetçilik denilince “Atatürk milliyetçiliği”ni anlıyoruz.
Çünkü Atatürk milliyetçiliği çağdaştır, barışçıdır, insancıldır.
Atatürk milliyetçiliği, kişiler üzerinde dinsel, ırkçı, ümmetçi baskı kurmaz. Türk, Kürt, Laz, Çerkez ayrımı yapmaz.
Atatürk “Medenî Bilgiler” kitabında şöyle demiştir: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye Halkı’na Türk Milleti denir.”
İşte bu nedenle Gazi, “Ne Mutlu Türk Olana” dememiş, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” demiş. Yani kendisini Türk sayan herkesi ırk, din, dil ayrımı gözetmeksizin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı saymıştır…
İşte bugünkü iktidar, “Atatürk Milliyetçiliği”nden, TC’den, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” sözünden ve ANT’tan bu nedenle öcüden korkar gibi korkmakta ve her yerden, duvarlardan, tabelalardan, kitaplardan bu nedenle kaldırmaktadır…
Ve bütün bu saydıklarımızın üstünde bir kavram daha vardır ki, o kavram ve mücadele milliyetçiliğin “Olmazsa olmazıdır…”
Bu kavram “Antiemperyalizmdir.” Bu mücadele, antiemperyalist mücadeledir…
Yani uluslararası kapitalizme karşı koymaktır… Uluslararası tekellere ülkeyi soydurmamak, sömürmesine engel olmaktır…
MİLLİYETÇİ OLMANIN YOLU ANTİEMPERYALİST KAVGADAN GEÇER…
Şu anda ülkemizi yöneten iktidar, antiemperyalist kavganın kıyısından bile geçmediği gibi, hazırki kamu mallarını, adalarımızı, fabrikalarımızı yabancılara peşkeş çekmekte, tarumar etmektedir.
Uluslararası tekellere, küresel emperyalizme toz kondurmamakta, emekçi aleyhine onlarca yasa çıkarmakta, sendikaya giren işçileri işten atan patronları görmezlikten gelmektedir…
Bu mudur milliyetçilik?
Milliyetçilik, Türk halkının emeğini, alın terini yabancı ve yerli sömürücülere karşı korumak demektir…
Dinci faşizm ve diktatörlük ülkemizde hızla yükselmektedir… Terörizmle mücadele bahanesi altında polis devletine doğru hızla gidiş vardır. Anayasal, demokratik direnme hakkını kullanarak, İmam nikahına karşı çıkan kadınlarımızın gözüne gözüne biber gazı sıkılmakta, yerlerde sürüklenmektedir.
Egemen sınıf partisi bir yandan yolsuzluk bataklığında çırpınırken, bir yandan da sebep olduğu bütçe açığını kapatmak için gariban halkımızın omuzlarına vergi ve zam yüklemeye çalışıyor…
AKP iktidarının küçük, çok küçük milliyetçi ve devrimci ortaklarına bir kez daha soruyorum şimdi: Bu mudur milliyetçilik? Bu mudur antiemperyalist olmak?
Bir yanıt yazın