Değerli Yurtseverler,
Şu ana kadar sizlere elimizden geldiğince ayrıntılı, değişik ve aydınlatıcı bilgi vermeye çalıştık. Zaman zaman da komplovari konularda farklı bilgi ve videolar paylaştık. Farklı paylaştığımız ve üzerinde açık kaynaklarda araştırma yaptığımız konuların başında MK ULTRA & TELEGRAM konusu geliyor.
Neden bu konu ile ilgileniyoruz ? Hatırlatalım.
ÖZEL BÜRO İSTİHBARAT GRUBU, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, kurumlarına, Milletimizin bölünmez bütünlüğüne yönelik her türlü faaliyet hakkında açık kaynaklar üzerinden bilgi toplamak ve kamuoyu ile paylaşmak amacı ile ARAŞTIRMA UZMANLARI (Açık Kaynaklar) tarafından tesis edilmiştir. Ülkemize yönelik her türlü tehdit ve faaliyet hakkında web ve diğer açık kaynaklarda araştırma yapan, üyeleri ile ülkemizin hali hazırdaki milli meseleleri hakkında fikir jimnastiği yapan, çözüm arayan ve çözüm önerilerini KAMUOYU VE RESMİ GÜVENLİK KURUMLARI ile paylaşan YURTSEVER bir gruptur.
Biz bu teknolojiye FENOMEN TEKNOLOJİ adını verdik. Çünkü ne varlığı kabul edilen ne de yokluğu teyid edilen bir teknoloji. Klasik anlamda çalışan bilim adamları böyle bir teknolojinin şu anki bilimsel dönem itibariyle var olmadığını ama ileride mümkün olabileceğini söylüyorlar. Yani bildiğimiz anlamda ZİHİN KONTROLÜ denilen fenomen elektro-manyetik olarak mümkün değil.
İnsanı bir robot gibi kullanabilme, verilen komutlar ile istediğini yaptırabilme hatta cinayet veya suikast gibi illegal işleri yaptırabilme imkanı şu anki teknoloji ile mümkün değil. DENİYOR.
Geçmişte farmakolojik olarak yani uygun psiko ortamın sağlanması ve LSD ve türevleri gibi kimyasalların kullanımı ile ZİHİN KONTTROLÜ deneyleri yapıldığı biliniyor.
Bakınız Video :
ABD’nin 1950’li yıllarda MK ULTRA, MKSEARCH, MKDELTA, BLUEBIRD ve benzeri projelerinin olduğu konusunda açık kaynaklarda çeşitli bilgiler bulabilirsiniz. Ancak bu deneyler kamuoyu ve halk nezdinde halihazırda komplo teorisi olarak görülüyor. Bu konuda resmi kurumlar sessiz kaldığı için doğruluğu yada yanlışlığı konusun da teyit edilmiş DOĞRU bir bilgi de bulunmuyor.
Ancak şunu da unutmamak lazım. Bundan 40 yıl önce birileri size bir gün gelecek elinizde tuttuğunuz bir cihaz ile tüm dünyadaki bilgilere ulaşabilecek, istediğiniz yerden ailenizle, dostlarınızla görüntülü görüşme yapacak, faturalarınızı bir tıklama ile ödeyebileceksiniz deselerdi, sanıyoruz MK ULTRA & TELEGRAM projesine bugün komplo teorisi diyenler gibi sizler de bunu KOMPLO TEORİSİ olarak adlandıracaktınız. İstihbarat servislerinin, özellikle batılı servislerin günümüzden 20-25 sene sonraki teknolojileri bugünden kullandığı düşünülürse bunun üzerinde tekrar düşünmemiz gerekebilir.
Biz ÖZEL BÜRO GRUBU olarak tüm paylaşımlarımızda özellikle doğru bilgi vermeye çalışıyoruz. Amacımız sadece bilgilendirmek. Herhangi bir konuda kamuoyunu ikna etmek, inandırmak gibi beyhude bir çaba içinde olmadık, olmayacağız. Bilgiyi ham hali ile veririz, kim neye inanmak isterse ona inanır. MK ULTRA & TELEGRAM konusunda ki tavrımızda budur. Web sitemizde onlarca video ve makale var ve hepsi yerli ve yabancı kaynaklardan derlenmiştir. Kimine göre FENOMEN kimine göre AKTİF ve kullanılan bir teknoloji olduğu söylenebilir.
Ama bugün mümkün olmasa da teknolojinin hızla geliştiği bu dünyada ileride böyle bir kontrolün yada teknolojinin olabileceğini de göz ardı etmememiz gerekir. Biz bu konudaki paylaşımları yaparken sadece bugünü değil ileride de böyle bir tehlikenin olabileceğine atıfta bulunuyoruz. Çünkü insan beyni oyun sahası değildir. Hele hele istihbarat servislerinin BİLGİ TOPLAMA HAVUZU hiç değildir. Nasıl ki bireyin konut dokunulmazlığı kanunlarla garanti alındıysa insan zihni de dokunulmazdır. Buna yönelik geliştirilen yada ileride geliştirilecek tüm teknolojiler de YASADIŞIDIR.
Bugün böyle bir şey mümkün değildir diyenlere katılırız. Çünkü elimizde açık kaynak iddiaları dışında resmi kurumlarca teyid edilmiş bilgi ve belge yok. Bilimsel otoriteler de bunu mantık dışı buluyor. Ama bu teknoloji gizlilik içerisinde korunuyorsa eğer olması da beklenmiyor zaten. Geçmişte ABD bilimadamlarının MIND CONTROL konusunda ki çalışmaları gerçekti ve gizliydi. O dönem yapılan çalışmalar gizli labaratuarlarda gizlilik içinde yürütüldü. Bu çalışmaların arşivi CIA tarafından yakın zamanda açıklandı.
BURADAN GÖREBİLİRSİNİZ.
BURADAN GÖREBİLİRSİNİZ.
Bu bilinen ve kabul edilen bir proje. Henüz kabul edilmeyeni ve FENOMEN olarak adlandırılanı ise bu teknolojinin ELEKTRO-MANYETİK yada ELEKTONİK olanıdır. Yani kısaca ELEKTRO MANYETİK ZİHİN KONTROLÜ’dür.
Haa şunu da mutlaka belirtelim. Burada bu teknolojiden bahsederken amacımız, sadece bu teknoloji hakkındaki iddiaları tüm çıplaklığı ile aktarıp, işin düşünme ve değerlendirme kısmını ise okuyucuya bırakmaktır. CIA’nin gönüllü PSİKOLOJİK SAVAŞ UZMANLIĞI’nı yapmıyoruz. CIA yada başka bir servis umurumuzda değil. Burada vermek istediğimiz mesaj CIA’nin yada başka bir servisin, herşeye muktedir olduğu, istediği herşeyi yapabileceği yada çok güçlü olduğu değildir. Bizim bu konudaki ilgimiz tamamen insan sağlığı ve insan hakları temelindedir. Çünkü dünyadaki hiçbir teknoloji yada hiçbir gizli servis, bir insanın akıl sağlığından yada yaşam hakkından daha önemli değildir.
ÖZEL BÜRO GRUBU olarak bu konuda geçmişte binlerce yazı ve video paylaştık. Dileyenler buradan görebilir. Bu paylaşımları yaparken amacımız daha önce de söylemiş olduğumuz gibi sadece bilgi vermekti. İkna etmek, inandırmak gibi bir çabanın içine girmedik. Ama buna rağmen bir kısım üyemiz, bizlerin komplo teorisyenliği yaptığını, hayalci olduğumuzu ve hayal dünyasında yaşadığımızı kısacası gerçekçi olmadığımızı iddia etti. Üyelerimizin eleştirileri bizim için önemlidir, tüm eleştirilere NEZAKET içinde kaldığı müddetçe saygı duyarız. Eleştirileri doğru da olabilir. Tartışabiliriz.
Ancak bizim, tekrar söylüyoruz, kamuoyunu ikna etme gibi bir misyonumuz veya isteğimiz yok. Bilgiyi verir geri çekiliriz. Kim neye inanmak istiyorsa ona inanabilir.
Herkes kendi bilgi seviyesi kadar öngörülü yada vizyon sahibi olabilir. Teknoloji seviyesi cep telefonu kullanmak yada google’a sorup araştırmakla sınırlı olan bir vatandaşımız ile nano teknolojik bilgilere sahip yüksek tahsilli bir vatandaşımzın teknolojik gelişmeler hakkındaki fikirleri arasında çok farklar bulunur. Bunu da unutmayalım.
Bu konuyu ünlü Holywood’da es geçmedi. Çok sayıda film ve dizi yapıldı. İki örnek verelim. “MANÇURYALI ADAY” ve “KOMPLO TEORİSİ”. Eğer vaktiniz olursa izlemenizi tavsiye ederiz.
Şimdi bu kısa ön bilgiden sonra gelelim asıl konuya.
ÖZEL BÜRO GRUBU olarak araştırdığımız önemli bir konu var.
Elektro manyetik teknoloji ile herhangi bir kişi kontrol edilerek illegal bir işe yönlendirilebilinir mi ? Cinayet yada suikast yaptırılabilinir mi ?
Geçmişte LSD ve türevleri verilerek ve kimyasallar ile MANÇURYA KOBAYLARI yaratıldı. Buradan, buradan, buradan okuyabilirsiniz.
Yada yaratıldığı iddia edildi ki bunlara en iyi örneklerden birisi de eski ABD Başkanı merhum John Kennedy’nin suikastçisi Lee Harvey Oswald’dır. Buradan okuyabilirsiniz (İngilizce).
Teknoloji seviyesi sınırlı olan, gizli servislerin bireylere karşı uyguladığı teknik takibi, sadece telefon, internet ve fiziki takipten ibaret sayan vatandaşlarımız bu soruya hemen HAYIR yanıtı verecektir. Ki bu da doğaldır. Ama teknoloji bilgisi yüksek olanların arasında bu soruya EVET yada OLABİLİR diyenlerin de yüksek olduğunu belirtelim.
Şimdi size bu konuda bazı haber ve bilgiler vereceğiz. Bu haber ve bilgilere hiçbir yorum katmadık. Hepsi açık kaynak bilgisi.
Burada dikkat çekmek istediğimiz konu şu. Lütfen dikkatle dinleyin.
Biz ÖZEL BÜRO GRUBU olarak MK ULTRA & TELEGRAM konusundan bahsettiğimiz de bizleri komplo teorisyenliği ile suçladılar yada eleştirdiler. Ama aynı konuyu önemli yazarlar yada bilim adamları söylediğinde bizi komplo teorisyenliği ve hayalcilikle suçlayanlar FARKLI TEPKİLER verdiler.
Demek ki neyin ne şekilde söylendiğinin değil KİMİN SÖYLEDİĞİNİN ÖNEMİ VAR.
Bizim ÖZEL BÜRO GRUBU olarak bilimsel bir ünvanımız ve sıfatımız yok. Sadece sade araştırmacıyız. Ama ZİHİN KONTROLÜ konusunda bir yazarımız veya ünlü bir bilim adamımız görüş belirttiğinde kimse komplo teorisyenliği yaptığını söylemiyor. Peki çifte standart değil midir ? sorarız.
Geçtiğimiz günlerde “FETÖ ÖRGÜTÜNÜN ROBOTİK TETİKÇİLERİ CIA’NİN KONTROLÜNDE OPERASYON YAPIYOR /// TETİKÇİ ADAYINDAN AÇIKLAMALAR” adlı bir yazı yayınladığımızda bir çok üyemiz tabiri caizse müstehzi şekilde gülüp bizleri Tİ’ye almıştı. Hatta kimileri akıl sağlığımızın yerinde olmadığını dahi iddia ettiler. Komplo teorisyenliği yaptığımız iddia edilmişti. Tüm eleştirileri saygı ile karşılıyoruz. Buna itirazımız yok. Üyelerimizi ikna etmek, inandırmak gibi gereksiz bir çaba içine de girmiyoruz. Çok şükür akıl sağlığımız da yerinde. Bizim bu yazıyı kaleme almamızdaki gerekçe sadece bir tehlikeye dikkat çekmekti. Grup Sözcümüz Erkut bey FETÖ ÖRGÜTÜ tarafından kendisine kurulan komplo & tezgah hakkında bilgi vererek, kamuoyunu ileride meydana gelebilecek tehlikeli gelişmeler hakkında elinden geldiğince aydınlatmaya çalıştı. Bu yazıyı herkes kendi doğruları, yada görüşleri çerçevesinde değerlendirebilir. Bizlerin görevi UYARMAKtır. Gereğini yapmak yada önlem almak yetkililerin bileceği iş. Bu yazıyı da tüm bu açıklamalar çerçevesinde değerlendirin deriz.
ÖZEL DOSYA : FETÖ ÖRGÜTÜNÜN ROBOTİK TETİKÇİLERİ CIA’NİN KONTROLÜNDE OPERASYON YAPIYOR /// TETİKÇİ ADAYINDAN AÇIKLAMALAR
Ama bizi hayalcilik ile suçlamadan önce lütfen aşağıdaki haberlere de bir göz atın deriz. ABD tarihinin en kanlı saldırısı olan LAS VEGAS SALDIRISI hakkındaki İngilizce haberleri ve videoları da mutlaka değerlendirin. Bu haberleri okurken gizli servislerin içinde bulunduğu sıcak savaşı da bir kenara koyup o şekilde değerlendirin mutlaka. O zaman mantıksız görünen bir çok gizli gerçeğin su yüzüne çıktığına sizler de şahit olacaksınız.
Bu saldırının Türkçe tabiri ile SAHTE BAYRAK (FALSE FLAG) operasyonu olduğu iddia ediliyor. FALSE FLAG’ın ne olduğunu öğrenmek için bu habere bir göz atın. (Tıklayın)
Sırası gelmişken saldırıda hayatını kaybedenlere rahmet, ABD hükümetine ve kurbanların kederli ailelerine de sabır dileriz. Amerika da silahlanmaya önlem alınmadığı sürece bu tür vahşi katliamların olması kaçınılmazdır. Umuyoruz gerekli önlemler alınır.
Keyifli paylaşımlar dileriz.
Yusuf Özbek
ÖZEL BÜRO GRUBU Yönetici
HABER BAŞLIĞI /// NALAN YILDIZ : Kozmik savaşlar ve zihin kontrolü ile yönetilen Suikastçiler
LİNK :
Haşhaşilerden Jön Masonlara[1] isimli kitabımda, Hasan Sabbah (1034-1124)’ın “Haşhaşi” olarak bilinen fedâilerinin tarihçesini anlatmıştım. Batılılar’ın “Assassins- Suikastçılar/katiller”dedikleri, kendilerinin ise dinin esaslarını “Esasiyunu” koruduklarına ve “Sır Bekçileri” olduklarına inanan bu adamlar, tarihin en eski suikast örgütlerindendi. Derviş, dilenci veya tüccar kılığında cinayet işleyecekleri yere gönderilir, burada halkın arasına karışarak, uzun süre kendilerini farkettirmeden kamufle olurlardı. Bir yandan kurbanlarını izlerken, diğer yandan işlerini bitirinceye kadar dikkat çekmemeye çalışırlardı. Suikast öncesi hazırlıkları çok gizli yürütseler de cinayet sonrasında, herkesin gözü önünde, kalabalıkların ortasında neredeyse törenle işlerini tamamlıyorlardı. Câmiler gibi halkın en fazla bulunduğu yerler onlar için en uygun mekânlardı. Neredeyse gösteriye dönüşen bu kan dökme eyleminde, kurbanın öldürülmesi yetmiyor bir de ibret-i âlem için öldürülenin neden bunu hakettiğine dair ayaküstü vaaz bile veriyorlardı. Amaç yüreklere korku salmak, düşmanları sindirmekti ki, bunu da başarıyorlardı.
Hasan Sabbah’ın fedâilerini afyonla kendine bağladığı, onları uyuşturduğu ve bu köle askerlerden kendisine çok tehlikeli bir ordu kurduğuna inanılıyordu. Tabii bu sadece afyonun etkisi ile olacak iş değildi. “Haşhaşilerin”, Alamut Kalesi’ndeki “Yaşlı Adam”a imânları tamdı, onun “Seçilmiş kişi”olduğuna iknâ olmuşlardı. Cennete gidebilmek için onun kurallarına uyulması ve her dediğine sorgusuz itaat edilmesi gerektiğine inanıyorlardı. Bu yüzden onun için gözlerini kırpmadan ölüme gidiyorlardı…
Hasan Sabbah’ın Haşhaşileri’nden günümüze, suikast örgütlerinde kullanılan teknikler kuşkusuz çok değişti. En önemli değişiklik kanımca bu işleyişte kullanılan “fedâilerde” artık gönüllülük esasına bile ihtiyaç duyulmaması. Dünyanın belli başlı güçleri halktan gizledikleri pek çok teknolojiyi sonuna kadar kullanmaktalar. Zihni yönlendirilebilen insanlar, hatta ülkeler kozmik savaşların oyuncağı haline gelebiliyor artık.
Beyni Yıkanmış Katiller
Beyin yıkama tekniklerinin 1930’lu yıllarda KGB tarafından Rusya’da, 1949’da Çin’de uygulandığı biliniyor. 1950’li yıllara girilirken Kore’de, savaş esirlerinde beyin yıkama ve zihin yönlendirme çalışmalarının yapıldığının saptanması üzerine CIA (Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı), bu yarışta geri kalmamak adına 1953 yılında MK- Ultra projesini başlattı. CIA, gizli zihin denetim programını, soğuk savaş döneminde ele geçirdikleri Rus casusları sorgulamakta da kullanacaktı. “Manufacturing Killers Utilizing Lethal Tradecraft Requiring Assasination”, özetle, kitlesel suikastlar düzenleyebilecek ölümcül katil yetiştirme programı diyebileceğimiz “MK-Ultra Projesi”[2], beyni yıkanmış köle katillerin yetiştirilmesini hedefliyordu. Çoğunlukla, cinayet işleyeceklerinin farkında bile olmayan bu insanlar, özel çipler, ilaçlar ve maruz kaldıkları beyin yıkama seansları neticesinde, gözünü bile kırpmadan adam öldüren suikastçilere dönüşüyorlardı.
Peki bu iş nasıl yapılıyordu? Farklı frekanslarla beyin dalgalarına etki etme gayreti Tesla’dan beri deneniyordu. Tesla ses dalgalarını havada ışık hızıyla giden elektromanyetik radyasyona dönüştüren bir aygıt tasarlamıştı. Çok daha geliştirilerek CIA tarafından bu tekniklerin yalnızca savaş esirleri üzerinde değil, yabancı liderlerin zihinlerini kontrol etmek üzere de kullanılmaya çalışılacaktı. (“Project Mkultra, The CIA’s Program of Research in Behavioral Modification” isimli Amerikan Senato belgesinde, Fidel Castro başta olmak üzere pek çok liderin zihninin kontrolünün ele geçirilmeye çalışıldığı rapor edilmiştir. Zamanın CIA Başkanı Proje açığa çıktığında bunu yalanlayamamış ve hükümet yaşayan mağdurlarına yüklü tazminatlar ödemiştir. Anlayacağınız Jacob’s Ladder ve Manchurian Candidate gibi filmler sadece hayal ürünü değil aksine doğrudan bu projeden ilham alınarak senaryolarla çekilmişlerdir.)
60’lı yıllara gelindiğinde projenin adı “MKSearch” olmuş ve bu alanda kullanılacak ilaçlar üzerinde çalışılmaya başlanmıştır. New York Times, 1973’de CIA ve Pentagon’un sürdürdüğü bu projeyi kamuoyuna aktardığı zaman yer yerinden oynasa da, zaten Watergate skandalı sırasında, deneye dair pek çok belge hızlıca imha edilmiş, geriye pek bir şey kalmamıştı.Resmi açıklamalar tüm projenin 1974’te dondurulduğunu ifade edecek ancak kitleler üzerinde bunun aksini ispatlayacak değişimler, gözlenecekti. Hiç vakit geçirmeden, aynı alanda çalışmalara devam etmek üzere, 1977’de Amerikan Psikotronik Derneği (USPA) kuruldu. Dernek, Zihin-beden-çevre ilişkileri bilimi; madde-enerji ve bilinç etkileşimleriyle ilgili disiplinler arası çalışmalarla ilgilenmek üzere kurulmuştur. İnsanlarındavranışlar ve hareketlerini etkilemeyi amaçlayan kognitif/zihinsel çalışmalar üzerinde çalışmaktaydılar.Bu çalışmalar beyin gücüne etki edebildiğiniz her organizmayı harekete geçirme, hatta kitlesel bir imha silahına bile dönüştürebileceği esasına dayandırılıyordu.
CIA 1970-1995 yılları arasında yine boş durmayacak, Muammer Kaddafi’yi aramak için Blue Bird, Manuel Noriega için ise 1983 yılında Land Broker projesi başlatacaktı. Kuşkusuz “Psikotronik Savaşlar” konusunda sürdürülen çalışmalarda Amerika yalnız değildi; Rusya, Çin, İngiltere İsrail gibi pek çok ülke de bu alanda at koşturmaktadır.
“Teknoloji Büyücüsü” diye tanınan ve yirmiyıldan fazla bir süre ABD Yale Nöropsikoloji Başkanlığı yapan, Prof. Jose Delgado (1915-2011) “Beynin Elektrikle Uyarılması” konusunda 1946’da çalışmalara başlamış, 1952’de ilk sonuçları rapor etmişti. Delgado, beynin ilgili merkezlerine elektrik sinyalleri göndererek “kobay” olarak kullanılan insan ve hayvanlarda davranışları ve duyguları değiştirerek zihinlerini kontrol edebiliyordu.“Zihin Kontrolü/Telegram”’ın “babası” diye anılan Prof. Jose Delgado, “niçin Telegram?” sorusuna, Amerikan Kongresi’nde 24 Şubat 1974 tarihinde açık açık şu cevabı verrecekti; “Toplumumuzun siyasî kontrolü için bir psikocerrahî programına ihtiyacımız var. Amaç, zihnin fizikî kontrolüdür. Kendisine sunulan normdan sapan ferd, cerrahî olarak kesilip atılabilir. Ferd, en önemli gerçeğin kendi varoluşu olduğunu düşünebilir, fakat bu yalnızca onun bakış açısıdır. Bu bakışta, tarihî yaklaşım eksiktir. Oysa insanoğlunun kendi zihnini geliştirme hakkı yoktur. Bu tarz liberal bir yaklaşım kulağa hoş geliyor tabiî. Ancak, beyni elektrikî olarak kontrol etmeliyiz. Bir gün ordular ve generaller, beynin elektrikî uyarımıyla kontrol edilecektir.” 1975’e gelindiğinde Delgado beyin araştırmalarını, bilgisayara ayarlamayı başarmıştı bile.
Biliyoruz ki günümüzde bu alanda, bilinen elektromanyetik silahlardan, radyohipnotik sistemlerden, elektronik harp, nöro-elektromanyetik frekans saldırıları, subliminal mesajlar, HAARP, Monarch Projesi gibi pek çok farklı teknik kullanılmaya devam ediyor.
Bütün bunları anlatma niyetim, gerçek dışı komplo teorileri aktararak insanları korkutmak değil. Tam tersine son derece önemli teknolojik gelişmelere dayandırılarak sürdürülen bu modern dünyanın yeni savaş yöntemleri konusunda belge ve bilgilerle insanları uyanık tutmayı hedefliyoruz. Benzer ilgi ve kaygılarımız nedeniyle bir süredir Arda Eşberk’le birlikte, bilimsel verilere dayanan ortak bir projede çalışıyoruz. Hindistan’da seslerin, enerjinin insan bedeni üzerindeki etkileri üzerine eğitim alan, ezoterik ve mistik konularda seminerler veren Arda Eşberk, sinema yüksek lisansı ve aldığı hipnoz eğitimini harmanlayarak beyin yıkamanın ezoterizm, ses ve görüntü boyutu ile ilgili araştırmaları bizlerle paylaşacak.
Birkaç cilt olarak yayınlayacağımız kitaplarla, ülke olarak içinden geçtiğimiz bu olağanüstü zor günlerde, beynimizin ayarları ile nasıl oynanmış olabileceğine dikkat çekmeyi amaçlıyoruz. Uyduların, radyo televizyon vericilerinin, GSM istasyonlarının, hatta Pokemon gibi bilgisayar oyunlarının bile istenildiğinde sıradan beyin kontrol araçları haline geldiği günümüzde, gerek coğrafi, gerek siyasi önemi açısından ülkemizin, “Yeni Dünya Düzeni”ne hizmet eden güçler tarafından savaş üssü olarak görüldüğü de tecrübe ile sabit.. Şimdilik kısmen gizli sürdürülen kozmik savaşların ve elektromanyetik silahların sonuçlarına karşı korumak için ülke olarak önlemimizi almak zorundayız. Kimsenin artık, “görmedim, bilmedim, duymadım” deme lüksü yok. Çalışmalarımızla, konunun ne kadar önemli olduğunu bir kere daha gözler önüne sererek, siper savaşlar ve zihin kontrolü konusunda rfarkındalıkların arttırılarak, halkı bilinçlendirici kampanyaların başlatılmasını, teknolojik kalkanların konuşulmasını hatta konu ile ilgili bağımsız bir “Bakanlık”ın kurulmasını umuyoruz. Yoksa “Bad’el harab-ül Basara”, yani Basra harap olduktan sonra yapacak bir şey kalmayacak.Sahi, Basra’da zaten harap edildi değil mi?
Son olarak, projeyi yürüten kişiler olarak Eşberk de ben de çok tehlikeli sularda yol aldığımızın farkındayız. Okuduğunuz bu birkaç sayfalık not, konu ile ilgili çalışmalarımız devam ederken olağandışı bir durum yaşarsak, bir kenarda bulunsun diye tarihe düştüğümüz küçücük bir nottur da…
[1]Nalân YILDIZ, Haşhaşilerden Jön Masonlara, 2. Baskı, Kamer Yay., İst., 2016
[2]Alex Constantine, Virtual Government: CIA Mind Control Operations in America, Feral House, CA, USA, 1997
KİTABI BURADAN SATIN ALABİLİRSİNİZ.
HABER BAŞLIĞI : Right Wing Bonus Tracks: Las Vegas Was A False Flag MK Ultra PSYOPS Operation
By Kyle Mantyla | October 3, 2017 5:33 pm
· Pastor Rodney Howard-Browne, who has prayed over President Trump in the Oval Office, tweetsthat the Las Vegas shooting was “A False Flag MK Ultra PSYOPS To push for the disarmament of America and do away with the 2nd Amendment – this is the plan of the UN Agenda 2030.”
· John Guandolo’s Understanding The Threat organization asserts that “the Las Vegas attack was likely a jihadi operation.”
· Dennis Prager says the idea that “America is a racist country that oppresses its minorities – and women … should be regarded as one of the great libels of history.”
· Cliff Kincaid insists that Barack Obama is the one with deep ties to the Russian government—not Trump—and the investigation into the Trump campaign is an effort to conceal it: “The rationale for going after Trump as a Russian agent was a clever maneuver on the part of Obama, Hillary, and their Russian backers. The Russians did not want their influence operations in the Obama Administration exposed.”
· Finally, Mychal Massie proudly reveals that he recently refused to patronize a restaurant because the owners appeared to be gay: “A couple weeks ago I was looking at the online menu of a recently opened new restaurant. The photographs of the various dishes looked quite inviting. However, I noticed that the owners were wearing rainbow flag bracelets associated with homosexuality. I examined the website carefully, studying the photos of the owners and the décor. It was apparent that the owners were homosexuals. As a heterosexual Christian male void of agenda, I elected not to visit the restaurant. It had nothing to do with their chosen lifestyle; it had to do with my right to not spend my money in establishments where there is a good chance a portion of it would be donated to causes I do not support. I did not enter the restaurant and demand they meet a requirement that opposed their lifestyle. As an adult without an agenda, I quietly took my business elsewhere.”
LİNK :
VİDEO BAŞLIĞI : Las Vegas Shooter MK Ultra?
VİDEO LİNK :
https://www.youtube.com/watch?v=8PBwd8lH8Zc
VİDEO BAŞLIĞI : Mk ultra CIA experiment on las Vegas @ Mandalay bay casino
VİDEO LİNK :
VİDEO BAŞLIĞI : Las Vegas Hotel Shooting Mandalay Bay Casino Country Music Concert – MK ULTRA – False Flag
VİDEO LİNK :
HABER BAŞLIĞI : MK-Ultra (the CIA’s declassified Mind Control Program)
The most documented government mind control program worldwide is Project MK-Ultra. This human research operation in behavioral engineering began in the early 1950’s and was run through the CIA’s Scientific Intelligence Division. It continued for a quarter of a century, and it used American and Canadian citizens as its test subjects, usually without their knowledge or consent.
Doctor Sidney Gottlieb was in charge of MK-Ultra from its inception until the mid-1960’s. By all accounts a callous and eccentric individual, Gottlieb was the inspiration for Peter Sellers’ title role in Stanley Kubrick’s 1964 black comedy Dr. Strangelove.
Many researchers have deduced that the CIA’s goal was to create real-life Manchurian Candidates. We’d have to agree, although there are probably wider applications of effective mind control than producing programmed assassins.
As a result of the United States’ Freedom of Information Act, tens of thousands of government documents relating to Project MK-Ultra have been obtained by independent researchers. Other documents regarding MK-Ultra have also been officially declassified.
The project finally came to the American public’s attention in 1975 when it was discussed in the US Congress.
President Gerald Ford also set up a commission to investigate MK-Ultra and other CIA activities. This led to Senate hearings on MK-Ultra in 1977 during which Senator Ted Kennedy stated: “The Deputy Director of the CIA revealed that over 30 universities and institutions were involved in an extensive testing and experimentation program which included covert drug tests on unwitting citizens at all social levels, high and low, native Americans and foreign.”
Seemingly following the same mind control protocols laid down by the Nazis, the CIA selected people from the most vulnerable sectors of American society to experiment on – orphans, the mentally ill, prisoners, the poor, the handicapped. Basically those who didn’t have a voice or the wherewithal to seek help.
CIA doctors involved in MK-Ultra experiments incorporated various methods to manipulate people’s brains and alter their mental states. These included disruptive electromagnetic signals, sensory deprivation, hypnosis, electroshock, sexual abuse and drugs, especially LSD.
Equally disturbing, the list of infamous people connected to, or rumored to be associated with, MK-Ultra almost reads like a who’s who of the worst American criminals in the 20th Century.
Lawrence Teeter, the lawyer representing Robert F. Kennedy’s assassin, Sirhan Sirhan, proposed that his client was an MK-Ultra victim. Teeter stated Sirhan displayed all the signs of being hypnotized before and after RFK’s assassination.
Enough evidence exists to conclude that Theodore Kaczynski, otherwise known as the Unabomber, participated in MK-Ultra experiments conducted at Harvard University from 1959 to 1962. Although these Harvard experiments appeared relatively benign, they were surreptitiously sponsored by the CIA and that seems tantamount to a smoking gun.
Oklahoma City bomber Timothy McVeigh – a decorated Gulf War veteran – claimed to have been implanted with some kind of microchip while serving in the US Army. He also claimed he was yet another victim of MK-Ultra’s vast web.
Interestingly, the US Army Major and mind control victim that Denzel Washington played in the 2004 remake of The Manchurian Candidate also had a microchip implanted in his body. Perhaps in a case of art imitating life, Washington’s character was also a decorated Gulf War veteran who served in Operation Desert Storm, just as McVeigh did.
The 1978 Jonestown massacre in the jungles of Guyana is considered by various independent investigators to have been a large scale MK-Ultra experiment. Until 9/11, the Jonestown tragedy had the dubious distinction of being the greatest loss of American civilian lives in one single act.
There are also possible MK-Ultra links to Ronald Reagan’s would-be assassin John Hinkley, Jr., as well as John Lennon’s killer Mark David Chapman. Suspiciously, a copy of The Catcher in the Ryewas found on both men upon their arrest – suspicious as J.D. Salinger’s classic novel is said by many to be a mind control trigger device for MK-Ultra victims.
In 1976, more than two decades after MK-Ultra began, President Gerald Ford prohibited “experimentation with drugs on human subjects, except with the informed consent, in writing and witnessed by a disinterested party, of each such human subject.”
However, repeated rumors suggest the MK-Ultra program continues – probably under another codename and perhaps as a Black Op rather than a government-sanctioned project.
For example, some say mind control technologies were employed during the First Gulf War on Saddam Hussein’s million-strong Iraq army. This theory suggests the US army unleashed a type of advanced mind interference weapon so that Iraqi soldiers would lose their sanity and therefore surrender without much resistance or bloodshed. Although the Iraq army did surrender relatively quickly and there were reports of unusual goings on, it must be noted this Gulf War theory is not remotely proven and remains mere speculation.
At the civilian level, more MK-Ultra victims continue to come forward. In 1995, there were new US congressional hearings on MK-Ultra, which included statements made by mind control victims and the therapists who treated them.
Kentbridge’s guilt stemmed from the fact he’d reluctantly agreed to enter his orphans into the MK-Ultra program – and while they were still very young. Naylor had convinced him at the time Omega needed a way to control its orphans if any of them ever rebelled. –The Ninth Orphan
LİNK :
HABER BAŞLIĞI : MKULTRA Mind Control
The shooter (Stephen Paddock) was a 64-year old man with no apparent desires to inflict such horror on innocent people.
His brother told NBCNews:
Paddock’s brothers were stunned to learn Monday that their sibling was the suspected perpetrator of the largest mass shooting in modern American history.
Eric Paddock of Orlando, Florida, said he had “no idea” why his 64-year-old brother committed the shooting.
“Mars just fell into the earth,” he told NBC News. “We’re completely dumbfounded.”
Eric Paddock said his brother was retired and was “just a guy” who went to the hotels, gambled, and went to shows.
Besides his father being on the FBI’s Top 10 Most Wanted list for robbing banks at one time- there doesn’t appear to be any “connected” data to assume he was part of some larger conspiracy.
Public records show Stephen Paddock lived a relatively transient life, moving to 27 different residences between California, Texas and Nevada.
Between 1985 and 1988, he worked for a predecessor company of Lockheed Martin. Public records show he was employed as an “internal auditor.”
If there was no legitimate motive for this man to conduct the attack, then one option that will surely be on the table by conspiracy theorists is that of the mind controlled “Manchurian Candidate.”
This idea comes from the MKULTRA experiments from the 1950s-1970’s. During these experiments they conducted many psychological tests at undisclosed locations such as the ones used on Ted Kaczynski- the Unabomber. He was at Harvard when they started toying with his mind which ultimately led him down the path of isolation, hatred, and attacks on the public…
Gun Sales
One of the other ideas floating around is that of the gun industry. We already know that the the Democrats are notorious for pushing gun control after tragedies such as this, while the Republicans will cry foul and seek to protect the 2nd Amendment rights for gun ownership.
Both sides have valid arguments; but the one winner that will come away from all this is the gun industry. Gun sales are guaranteed to go up this week.
All of this was on my radar because it was only a couple of months ago that I read about how the gun industry is in one of the biggest slumps since President Obama left office.
Fortune wrote an article on this subject in August 2017:
“Since the fall election, we have continued to see a slowdown in firearms and shooting related categories,” Cabela’s Chief Executive Tommy Millner said in a statement.
Millner also pointed out that the quarter came a year after a mass shooting at a nightclub in Orlando, Florida, which led to an increase in gun sales due to worries that about potential new gun restrictions.
Shares of American Outdoor Brands, the owner of Smith & Wesson (SWHC), hit all-time highs last year. But since the election, the stock has fallen 30%, while Sturm Ruger has lost 17%. Ammunition seller Vista Outdoor (VSTO, +2.40%) has dropped 41%.
Notice the mass shooting leading to increased gun sales.
I’m not going to say the gun industry somehow coordinated this event, but I WILL point out they are the ones that will benefit the most from tragedies like this so they have minimal interest in deterring future events like this.
Timing: Occult Rituals
Paddock’s brother said “Mars just fell into the earth” and I can’t help but wonder about the occult connections to be had with that. I don’t profess to understand astrology but the AstrologyKing website made an interesting statement in regards to North Korea which could actually be used here:
Venus generally rules peace and diplomacy, but in mundane astrology signifies war in hard aspect. In ancient Mesopotamia, she was the Goddess of Love and Procreation when the evening star, and the Goddess of War when the morning star. In the North Korea horoscope she is Goddess of War, visible before sunrise.
Venus in the full moon October 2017 horoscope is also the morning star. Therefore the October 5 conjunction of Venus and Mars indicates war.
The people suffer through repression, isolation and poverty. The only way for this nation to avert a violent and catastrophic end, is to throw this horoscope in the bin and start over.
We already know that high profile events have much significance with timing, which is why we often times see these types of tragedies occurring at specific times or places.
Since this didn’t happen on the typical “sacrifice” holiday we should take a look at the location. The venue was the Route 91 concert across the street from the Luxor in Las Vegas.
The Luxor is known as the Egyptian themed casino with the pyramid that has the illuminated apex and obelisk nearby. These symbols are of great usage to the “Illuminati” who subscribe to many of the magickal and esoteric concepts of ancient Egypt and its mystery schools that shared these ideas only to the initiates deemed worthy.
It didn’t help anything to find out the shooting took place on the 32nd floor of the Mandalay Bay- a number significant in Freemasonry as the 2nd to last degree of initiation…
Another curiosity to consider is that the Route 91 Concert was put on by Sirius/XM. The connection to consider with Luxor and its Egyptian themes is the same as that of the Sirius-Isis mysteries. In Freemasonry they venerate Sirius as the “Blazing Star” which plays into various occult principles (highlighted in great detail in my latest book- THE DARK PATH). Aleister Crowley’s Silver Star magickal order was named after this “sun behind the sun” as well.
The final connection to consider is that Kenneth Grant (a follower of Crowley who was considered his successor) believed Sirius to be the source of Crowley’s Thelemic current:
“Crowley identified the heart of the Thelemic current with one particular Star. In Occult Tradition, this is “the Sun behind the Sun” the Hidden God, the vast star Sirius, or Sothis, which opened the zodiacal year of 365 days as well as the Great Year of approximately 26,000 years.”
Mystery Woman
Another curiosity is the allegation that a woman knew about the shootings before they happened. News3LV.composted about this through testimony from a woman named Briana:
One woman at the music festival, Brianna, reported that about 45 minutes before the shooting, she saw a woman pushing her way forward into the front row of the concert venue.
“She started messing with another lady and told us that we were all going to die tonight,” Brianna said.
Brianna claims that the woman was then escorted out by security.
Brianna had left the concert and went to her room before the shooting began, but said she heard the shots going off from her room.
“We went back up to the room, and as soon as we reached the room from the concert venue, we just heard constant shootings,” Brianna said. “At first we thought it was fireworks, but then it was — it was shooting.”
Was this woman aware of a programmed mass event?…
In Conclusion
I wish we didn’t have mass killings like these to conjecture about, but that is the unfortunate reality.
If there is truly an insidious “Illuminati” or occult agenda behind these killings I highly doubt the truth will be shared with the masses. I feel it’d be far too much for us to digest.
Instead, we’re left to find a boogey man in the form of terrorism, religious extremism, mental disorders, or even the allegations of MKULTRA mind control. One of the sub-programs of MKULTRA was Project MONARCH which is one of the most-talked about programs because its symbolism occurs often (including in THE SHINING).
The connection to be had here is that on the same day the MONARCH Airlines filed bankruptcy; begging the question of predictive programming in such a high profile event.
Hopefully we get an answer that can put this issue at rest. The violence in our American culture is completely out of hand and we can only hope to turn things around for our society. The fact that we have such normalized violence in our entertainment can’t be of no consequence here. I’ve long talked about the power of entertainment and I feel this is one more sad byproduct (not that I’m calling for a boycott on violent entertainment- I’d just like an open discussion about it).
A deeper aspect of this shooting could be the incessant push for a civil war in America, but that is a much longer examination.
May the victims rest in peace and find some way to make sense of this madness.
If you want to stay connected please sign up for my free email newsletter which will get you updates on all groundbreaking revelations of occultism in entertainment.
-Isaac
Website publisher of IlluminatiWatcher.com and top 5% Amazon author of THE DARK PATH; Isaac Weishaupt has been on the leading edge of conspiracy theories surrounding the elusive “Illuminati” and its infiltration of the entertainment industry. Using examples of familiar pop culture and works of entertainment, Isaac has been speaking and writing about the occult from a unique perspective that seeks to understand the big agenda while helping others along the way.
Isaac hosts the “Conspiracy Theories and Unpopular Culture” podcast as well as being the monthly Illuminati expert on BLACKOUT Radio. He has been a featured guest on Dave Navarro’s “Dark Matter Radio,” Richard C. Hoagland’s “Other Side of Midnight”, SIRIUS/XM’s The All Out Show, The HigherSide Chats, Freeman Fly’s “The Free Zone”, Mark Devlin’s “Good Vibrations”, VICE, COMPLEX magazine, and many more radio shows and podcasts. His fresh perspective and openly admitted imperfections promotes the rational approach to exploring these taboo subjects and conspiracy theories.
LİNK :
HABER BAŞLIĞI : Beyin Kontrolü Nedir, Ne Elde Edilmek İsteniyor?
Dünya istihbarat örgütlerinin karşı tarafı yönlendirmek için psikolojik operasyon yapabilmeleri en önemli hedefleridir. İstihbarat örgütleri özellikle CIA ve MOSSAD bu konuya büyük önem vermektedirler. Bir Çin atasözü vardır, “Yüz savaş kazanmak hüner değil, hüner savaşmadan güvenliği sağlamaktır.”
İstihbarat örgütleri bu konuya bilimsel olarak eğilmektedirler. Sürekli çalışmalarla yeni yollar araştırmaktadırlar.
Bugün MOSSAD’ın CIA’dan daha başarılı operasyonlar yapmasının iki nedeni vardır. Birincisi, Tevrat’ta Musa Peygamber’e Kenan ilinde casusluk yapmasının emredilmesi. İkincisi de, ideallerinin yüksek fakat güçlerinin az olması ve dünya bilim çevresinde önemli etkinliklerinin olmasıdır.
Tarihte buna örnekler var mı?
Bilinen ilk ve en önemli psikolojik operasyon örneği Hasan Sabbah’tır. Haşhaşi tarikatı da denilen bu örgütlenmede kişiler Haşhaşın etkin maddesi Eroinle keyif duygusuna ve cennet inancına şartlandırılıyor. Hasan Sabbah’a itaat ederlerse hep böyle yaşayacaklarına inandırılıyorlardı. Böylece intihar saldırılarını zevkle yapıyorlardı.
1937’de Stalin’in Halk mahkemelerinde dâvâlıların îtiraflarında bazı kimyasallar kullandığı bilinmektedir. Hatta Macaristan Kardinalinin de bulunduğu bir dâvâda dâvâlılar devlete karşı bir tutum aldıklarını birden itiraf etmişlerdi.
Peki durum ahlâki midir?
Kesinlikle değildir. Mamafih, Dünya Af Örgütü 1992 yılında bir rapor neşretti. Bu durum “İnsanın zihni yetilerini bozmayı, yok etmeyi, değiştirmeyi hedefleyen sorgulama prosedürü ahlâki suçtur denildi. Fiziksel işkence sınıflandırması kadar insanlık dışıdır.” düşüncesi benimsendi.
Hangi yöntemler uygulanıyor?
Klasik yöntem; psikolojik faaliyet, propaganda ve beyin yıkama yöntemidir.
En sık kullanılan yöntem; kimyasal maddeler kullanılarak kişinin düşüncesini etkilemektir.
Son yıllarda üzerinde çalışan ve durulan yöntem ise elektronik implantlar yerleştirilerek kişinin beynini uzaktan kumanda ile yönetme çabalarıdır.
Elektronik yöntemlere geçmeden önce kısaca kimyasal yöntemlerden söz eder misiniz?
Zihin kontrolü deneylerinde ilk kullanılan madde LSD idi. LSD psikokimyasal bir maddedir. Alan kişide olağanüstü psikolojik değişimler olur. Halüsinasyonlar görür, canlı, neşeli, güçlü duygu, düşünme ve davranışlar içerisine girer. Bu madde beynin ön bölgesinde DOPAMİN isimli zevk maddesini aşırı salgılamaktadır. Bu maddeyi alan bir kişi inandığı konuda olağanüstü eylemler gerçekleştirebilmektedir.
İkinci Dünya Savaşında hem Hitler hem Amerikan ordusu “Amphetamin” isimli uyarıcı kimyasalı kullanarak askerlerin savaş gücünü arttırmayı hedeflemişlerdir. Hatta Hitlerin milyonlarca psikoaktif madde kullanarak ordusunun hareket kabiliyetini çok hızlı hâle getirdiği bilinmektedir.
İçkisine LSD veya uyuşturucu katan kişilerin kolay intihar ettikleri ve kolay insan öldürdükleri bilinen gerçeklerdir.
Bu konu da ABD’de gönüllüler, siyahlar ve eşcinseller üzerinde ilginç deneyler yapılmıştır. Deney yapılan kişilerde akıl hastalıkları, yaşayanlarda da erken bunama, erken yaşlanma gözlemlenmiştir. Bu konuda Dr. Armen Victorian’ın kitabında ilginç kaynak ve bilgiler mevcuttur. Kitabın ismi “İnsan Davranışının Manipülasyonu, Beyin Kontrolüdür.” Bu kitap Timaş yayınları arasında tercüme edilerek yayınlanmıştır.
Psikiyatride tedavi amacıyla kullanılıyor mu?
Psikiyatrik uygulamada tanı ve tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Narkoanaliz olarak tanımlanan bu yöntemde kişiye damardan kısa süre etkili barbibüratlar verilir. Kişi uyku uyanıklık arası bir boyuttadır. Bilinçaltının üstündeki baskılar aralanır. Kişiyle güven ilişkisi içinde psikoterapödik ilişki kurulabilirse bilinçaltı duygular, eğilimler, hatıralar, şartlanmalar ortaya çıkarılır.
İlaçlı hipnoz da denilebilen bu yöntem kişinin bilinçaltı çatışmalarını analiz edip onun tedavisini gerçekleştirmek için kullanılır.
Hipnozla beyin yıkamak mümkün müdür?
Hipnoz bilimsel bir yöntemdir. Kişi hipnotik uykuya geçtiğinde vücut ve beyin uyur, fakat terapistle, kişi arasında seçici bir algılama alışverişi kanalı açılır. Böylece kişi yönlendirilir, düşünceleri, duyguları değiştirilebilir. Psikiyatride hastalıklı düşünceleri yok etmek, sağlıklı düşünceler kazandırmak, ego gücünü arttırmak için bu yöntemi kullanıyoruz.
Her bilimsel yöntem gibi hipnozda gösteri malzemesi veya siyâsî amaçla kullanılabilir.
Hipnozda ilk şart iki tarafın birbirine güvenmesidir. Daha sonra konsantrasyon gücü artırılır, uygun telkinde bulunulan kişi geçmişine götürülebilir, beyni yıkanabilir, yanlış şeylere inandırılabilir. Ancak kişiye hipnozda istemediği şeyi yaptıramazsınız. Bazı kişiler telkine çok yatkındır, kolaylıkla girerler. Fakat obsesif ve paranoid denilen güvensiz özelliği fazla olan kişileri hipnotik transa geçirmek çok güçtür.
Elektromanyetik etkileme mümkün müdür?
Evren “Radiant Enerji” denilen yayılan bir enerjiden oluşur, gözümüzle gördüğümüz spektrum bir dalga boyudur. Morötesi ve kızılötesi dalga boyları gözümüzle görülmez. Ancak röntgen filmlerinden, termal kameralara, yeraltı su havza haritalarına kadar bir çok alanda kullanılır.
Her elektrik kaynağı bir radyasyon neşreder. Bazı radyasyonlar iyonlama yaparak hücre ölümlerine yol açar. Hidrojen atomu frekansına uygun mikrodalga ile MR gibi beyin tomografileri çekilir. Mikrodalga fırınlarda ışınların camı geçerek tabak içindeki suyu buharlaştırdığını biliyoruz.
Mikrodalga ile beyin kontrolü nasıl olur?
Mikrodalga ile uzaktan gürültü hissi oluşturmak mümkündür. Elektromanyetik ritmik vuruşlar kişinin başını elektrikli matkapla oyulduğu hissi uyandırabilir. Çok düşük frekans da (VLF), iyonlamanın olmadığı bir radyoaktivite ile baş ağrısı, çınlama, sinirlilik, depresyon, hâfıza kaybı hatta panik duygusu oluşturulabilir.Radyasyonun diş dökülmesi, kan kanseri, sakat doğumlara neden olduğu yaptığı bilinmektedir.
İyonlanmanın olduğu radyasyonlar X ışınları Radyum gibi kanser tedavisinde kanserli hücreleri öldürmek için kullanılır. Bu ışınları uzaktan yönetmek mümkün olmamakta, fakat mikrodalga kaynağını 1-2 km. uzaktan bir hedefe yöneltmek mümkün olabilmektedir. Kötü niyetli kişilerin elinde korkunç bir silah haline dönebilen bir teknoloji insanlık dışı amaçlarla kullanılırsa insanlığın sonu başlar.
Elektronik parça yerleştirmek mümkün mü?
İnsan davranışını kontrol etmek isteyenler hayvan deneylerinde bunu gerçekleştirmişlerdir.
FM radyo kanalı ile sinyaller alabilen ve nakledebilen minyatür elektrotlar hayvan kafasına yerleştiriliyor. Maymunda cinsel saldırganlık, boğada âniden durma komutu verme deneyleri başarılı oldu. Yunus balıkları yönetilebildi.
ABD’de beynin elektronik uyarılması zihinsel özürlülerde ve eşcinsellerde araştırılmıştır. James Olds isimli araştırmacı beynin hipotalamuş bölgesine elektronik implant yerleştirerek eşcinselleri kontrol etmeyi başardı. Hastalarda korku, heyecan, halüsinasyon oluşturarak davranışlarını ödüllendirdi veya cezalandırdı.
Zihin özürlülere de benzer deneyler yapıldı. Bu çalışmalar çok tartışıldı. Bilimin iyiliği değil hastanın iyiliği ön planda tutulması etik kuralına göre çalışmalar durduruldu.
FM radyo kanalında sinyaller alabilen ve nakledebilen bu uzaktan beyin elektronik uyarılması ateşli tartışmalara konu oldu. Hatta Fransa’da her doğan çocuğa kimliğini belirtir elektronik parça yerleştirerek ömür boyu nerede olup olmadığını izleyebiliriz tezi bile ortaya atıldı.
İnsanın robot gibi tuşlarla kontrol edilmesi çok tehlikeli bir gelişmeydi.
Elektronik implantı (Stimoreceiver) bulan Dr. Delgado beynin amigdal ve hipokampus gibi alanlarını canlandırarak neşe, tuhaf duygu, renkli görüntü gözlemlediğini kayıt ederek kitabında açıkladı.
Radyohipnotik beyinlerarası kontrol projesi elektronik hipnoz yapmayı amaçlamaktadır. Bu projede kişiye istemediği şeyler yaptırmak mümkün hale gelecektir. Tuşlarla kontrol edilen insana ne yaptırılmaz ki!
Elektromanyetik enerjinin biyolojik bilimlerde kullanılması yeni bir gelişme midir?
Bugün psikiyatride beynin ürettiği sinyalleri kaydederek beyin fonksiyonel görüntülemesi yapılabilmektedir. Klasik EEG’nin bilgisayar devriminden sonra analog sinyallerin sayısallaştırılması ile beyin haritası çıkarılıyor. Beynin hastalıklı çalışan alanlarını görüntüleyebiliyoruz. Tanı ve tedaviyi güçlendirmek için işe yarayan bir yöntemdir. Hatta ilaç tedavisinin biyoyararlılığını hasta izlerken görselleştirmiş oluyoruz.
Elektromanyetik enerjinin tedâvide kullanımı yeni gelişmelerdendir. TMS denilen bir yöntem ile ilgili araştırmalar hâlen sürmektedir. Beynin ön bölgesine elektromanyetik uyarı vererek Depresyonu tedâvi etme projesi Elektroşok tedavisine alternatif olarak işe yarayacak gibi görünmektedir.
Bir de duyu ötesi algı var. Bu konuda neler söyleyebiliriz?
Birleşik Devletler parapiskolojik araştırmalara büyük bütçeler ayırmaktadır. Beş duyuyu kullanmada insanın geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman hakkında bilgi edinmesi çok ilgi çeken bir konudur. Telepati, Durugörü (Clair-voyance), Altıncı his de denilen bu algılama biçimi hakkında şu anda bilimsel çalışmalarda sağlam deliller yoktur.
Sesin, elektromanyetik frekansın, lazerin varlığı başka dalga boylarının varlığına kanıt olabilmektedirler. Zihni kontrol etmenin, ikizlerin, anne-çocuk arasındaki uzaktan duygusal etkilenmelerin nasıl olduğu henüz çözülemedi. Rüya laboratuarlarında telepati yolu ile kavram ve imaj uyandırıldığının gözlemlenmesi elektronik psikiyatri açısından devrim niteliğindeki çalışmalardır.
Durugörü veya beden dışı sezgi denilen bir yöntemde de bazı denekler odada gizlenmiş nesnelerin yerini tespit etmeyi başarabiliyorlar. “Remote Viewing, remote sensing” denilen uzaktan görme ve hissetme özelliği olan insanların bunu nasıl başardıkları bilimsel ilgi alanına girmektedir. Uzaktan görüşün elektromanyetik işleyişi çözülebilirse insanlığın kaderi etkilenecektir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz insanın zihninin uzaktan kontrol edilmesi dünya için sosyal ve politik etkileri çok fazla oluşacağı gelişmeleri getirecektir.
LİNK :
PROF. DR. K. NEVZAT TARHAN KİMDİR ??
1952 yılında Amasya Merzifon’da doğdu. 1969 yılında Kuleli Askeri Lisesini, 1975 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirdi. GATA stajı, Kıbrıs ve Bursa kıta hizmetinden sonra 1982 yılında GATA’ da Psikiyatri uzmanı oldu. Erzincan ve Çorlu’ da hastane hekimliği sonunda GATA Haydarpaşa’ da Yardımcı Doçent (1988) ve Doçent (1990) oldu. Klinik Direktörlüğü yaptı. Albaylığa (1993) ve Profesörlüğe (1996) yükseldi. 1996-1999 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesinde öğretim üyeliği ve Adli Tıp Kurumunda bilirkişilik yaptı. Kendi isteğiyle emekli oldu.1998 yılında Memory Centers of Amerika’ nın Türkiye Temsilciliğini aldı.
Halen Türkiye’nin ilk Nöropsikiyatri hastanesi olan NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörlüğü görevlerini yürütmektedir.
31′i uluslararası olmak üzere 100′ün üzerinde yayını vardır. İngilizce ve Almanca bilmektedir. İki çocuk babasıdır.
Öncülüğünü Yaptığı Bazı Dergi ve Mesleki Kongreler
1989 Yılında “Stres ve Hastalıklar”,
1991 Yıllında “Psikofarmakolojide Yenilikler”,
1992 Yılında “Saldırganlık”,
1993 Yılında “Serotonin” konularında Türkiye’ de ilk defa uluslararası katılımlı sempozyum düzenledi.
Altı yıl boyunca “Klinik Psikofarmakoloji’ dergisinin kurucu editörlüğünü yaptı.
2010 Yılında İstanbul’ da gerçekleşen Uluslararası 7. ECNS (EEG Sinirbilim) kongresinin düzenleme kurulunda yer aldı.
2015 G20 Antalya Toplantısında Dünya Beyin Girişim Çalışma Grubunda bulundu
Mesleki Bazı Ödülleri:
1991 yılında Hollanda’da düzenlenen “Destructive Drives and Impuls Control” konulu uluslararası kongrede “En İyi Araştırmacı” ödülü.
2003 yılında TV’de haftada bir yaptığı Makul Çözüm programı için “RTÜK En İyi Toplum Programı” ödülü,
2005 yılında SKY TURK’te yaptığı Psikoyorum programı için Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, ‘Aile eğitimine verdiği destek ve topluma yaptığı koruyucu ruh sağlığı hizmetinden’ dolayı ödül,
2007 yılında Türk Müziğinin tedavide kullanımına sağladığı katkı nedeniyle Amasya Vakfı tarafından ‘Altın Elma’ ödülü,
2009 Yılında Prof. Mümtaz Turhan Sosyal Meslek Lisesi Psikoloji dalında ‘Altın Lale’ ödülü aldı.
2009 Yılında OHSAD ve Hasta Güvenliği Derneği tarafından verilen “Hasta Güvenliği İyi Uygulama” Ödülü’ne layık görüldü.
2010 Yılında düzenlediği ECNS Kongresiyle dünyaca ünlü çok sayıda bilim insanını İstanbul’da buluşturması nedeniyle ‘Kongre Elçisi’ seçildi ve ödüllendirildi.
2015 Yılında ECNS/ ISNIP/ ISBET Almanya Münih Klinik Nörobilim Kongresinde Nörofizyoloji alanında yaptığı katkılarından dolayı “Presidental Service Prize” ile ödüllendirildi.
Uluslararası Üyelikleri:
- New York Academy of Science,Member
- American Psychiatric Assosiation (APA), Member
- EEG and Clinical Neuroscience Society (ECNS), Member of Executive Board
- New York Academia Psiychiatrie Foundation, Member
- Internatıonal Psychogeriatric Association (IPA), Member
- International Society for Neuroimaging in Psychiatry (ISNIP), Member
- National Geografic Society, Member
- Anxiety Disorders Association of America (ADAA),Member
- ECNP, Europen Congress of Neurophsychiopharmacology.Member
- Society for Brain Mapping & Therapeutics ( SBMT) Board of Directors Member,
- TANPA Turkısh American Neuropsychiatry Association (President)
Bazı Sosyal Sorumluluk Çalışmaları:
- İDER İnsani Değerler ve Ruh Sağlığı Vakfı Başkanlığı,
- İnsan hakları konusunda çalışan ASDER Adaleti Savunanlar Derneği Başkanlığı,
- Yetim ve Kimsesiz Çocuklarla İlgilenen Mutlu Yuva Mutlu Yaşam Derneği Başkanlığı,
- Çocuk ve Genç İstismarı konusunda çalışan Haydi Tut Elimi derneğinin Başkanlığı çalışmaları.
Yayınlanmış Kitapları: (Yayında olan tüm kitaplarının telif hakkını İDER Vakfı’na bağışlamıştır.)
1. Kan ve Dolaşım (1982)
2. Stres ve Hastalıklar (1989) – Sempozyum kitabı, Editör ve Bölüm Yazarı olarak
3. Psikofarmakoloji’de Yenilikler (1991) – Sempozyum kitabı, Editör ve Bölüm Yazarı olarak
4. Şiddet, Biyopsikososyal Yönleri ile… (1998) – Prof. Dr. İbrahim Balcıoğlu ile ortak yazar
5. Kendinizle Barışık Olmak (2001)
6. Psikolojik Savaş, Gri Propaganda (2002)
7. Mutluluk Psikolojisi, Stresi Mutluluğa Dönüştürmek (2002)
8. Aile Okulu, Makul Çözüm, Aile İçi İletişim Rehberi (2004)
9. Kadın Psikolojisi (2005)
10.Evlilik Psikolojisi (2006)
11.Duyguların Psikolojisi (2006)
12.Hayata Dair, Yaşama Sevinci-2 (2007)
13.Toplum Psikolojisi (2009)
14.İnanç Psikolojisi (2009) (İngilizce’ye çevrilmiştir)
15.Bilinçli Genç Olmak, Var mı beni anlamak isteyen? (2009)
16.Son Sığınak Aile (2010)
17.Asimetrik Savaş, Politik Psikoloji (2010)
18.Bağımlılık Sanal veya Gerçek (2011)
19.Değerler Psikolojisi, Güzel İnsan Modeli (2011)
20.Çağın Vicdanı Bediüzzaman (2012)
21.Sen Ben ve Çocuklarımız (2012)
22.Mesnevi Terapi (2012) (Bulgarca ve İngilizce’ye çevrilmiştir)
23.Akıldan Kalbe Yolculuk, Bediüzzaman Modeli (2012)
24.Pozitif Psikoloji (2012)
25.Yunus Terapi (2013)
26.Aşk Terapi (2014)
27.Bilinçli Aile Olmak (2014)
28.Anne Darbe Ne Demek (2017)