Bir kaç gün önceki (Utanmazlığın böylesi) başlıklı yazımda AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’dan kadınlardan özür dilemesini istemiştim.
Halen ses seda çıkmadı…
Aslında o ve onun gibilerin anladıkları dilden konuşup yazmak gerekli ama bunu yapamam…
Çünkü ailem beni yetiştirirken “sana taş atana sen ekmekle mukabele et kızım” diye yetiştirdi.
Sana kötülük yapan birine karşı sen iyilik yap, kötülük yapan kişinin mahcup olmasına neden olur anlamındaki sözcükler, zamanımızda görüyoruz ki pek işe yaramıyor.
Bazılarının yüzüne tükürsen “yarabbi şükür” diyen pişkin kişiler.
TBMM’nde yumruklaşmaların yanı sıra AKP’li vekillerin bazılarının nasıl küfürler ettiklerini gördükçe izleyenlere, bilhassa çocuklara nasıl kötü örnek olduklarını üzülerek izliyoruz.
Orası yetmiyor sosyal medyada da yazıyorlar.
Kadınlar adeta ortaçağda ki gibi hakir görülüyor ve hakaretlere uğruyorlar.
Otobüste kıyafetini beğenmiyor yumrukluyor.
Kendisinden boşanmak isteyen kadını öldürüyor. VS VS…
Benim çocukluğumda mebus derlerdi milletvekillerine.
Devlet adamı derlerdi.
Bir ağırlıkları, efendilikleri vardı.
Şimdi öyle mi?
Sokak serserilerinden farkları yok bazılarının.
Hani bir hikâye vardır “padişah olmuş ama adam olamamış” derler ya…
Birbirini kovalayan olaylar, sözler öylesine şişirmişti ki beni Şamil efendinin Sn.Ömerağaoğlu’na ettiği söz bardağı taşırmıştı.
Kısa adı YARSAV olan Birliğin kurucu başkanlığını ve bir dönem de başkanlığını yapan ve YARSAV’ın Uluslararası Yargıçlar Birliği dâhil birçok uluslararası örgüte üyeliğinin gerçekleşmesini sağlayan, ülkemizdeki yargıçlık ve savcılık mesleği ile ilgili konuların ilk kez uluslararası alana taşıyan,
YARGI-SEN’in kurucu başkanlığını ve bir dönem de başkanlığını yapan şimdilerde serbest avukatlık yapan değerli bir kişinin elbette sözcülüğünü asla yapamam ve haddim değildir ama ne dedim bardak taşmıştı bende…
O şahıstan tüm analar ve kadınlardan özür dilemesini bekliyorum.
O, özür dileyene kadar da yazacağım.
***
Gelelim kendisini tarihçi sanan bir zavallı budalaya.
Yani Kadir Mısırlıoğlu denen herife.
Türkün Atası olan Atatürk’e hakaretleri ile tanıdık onu.
Şimdi bakın neler demiş.
“Demokrasiye geçişten beri sapa sapa kötülük azalmakta iyilik çoğalmaktadır.”
Yarı yoldayız. Nasıl buluğ çağına ermemiş çocuğa evlenmiyorsun diyemezsen hükümete de niye şeriat ilan etmiyorsun diyemezsin.
Vakti var.
Sizin nesliniz İslamın mutlak galebisini, küfrün mutlak yıkılışını, heykellerin köpek leşi gibi sürüklendiğini göreceksiniz” .
Sizin nesliniz derken kimi,kimleri ima ettiği açıkça meyanda.
Bu tescilli herif İslamın mutlak galebisini, küfrün mutlak yıkılışının diyor ya, günümüze baktığımızda bir zamanlar toplumun en güvenilen, saygı duyulan insanlarından olan imamların bir kısmının bugün siyasete nasıl bulaştıkları ve nasıl kötü olaylarla adlarını duyurduklarını görmekteyiz.
Resmen sapıklaştılar.
Din kisvesi altında apuk sabuk beyanları bir yana küçük çocuklara tecavüzleri ile anılmaya başladılar.
(Kadınlar pantolon giymesinler, kaşlarını almasınlar, “Babanın kızını kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duyması, bu tür bir haramlık oluşturmaz” gibi…)
Gerek küçük erkek çocuklara, gerekse küçük kızlara kuran kurslarında, İmam Hatip Liselerinde yapılan cinsel istismarları yazmaya kalksak inanın kocaman bir kitap olur.
Daha geçtiğimiz Temmuz ayında Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde imam olan Y.Ö.nün 5 kız çocuğuna cinsel tacizde bulunması gibi.
Karaman’da sekiz 10 yaşlarında 45 erkek öğrenciye dini vakıf yurdunda cinsel istismarda bulunan sınıf öğretmeni Muharrem B. Gibi…
AKP den önce de belki böyle sapıklıklar mutlaka vardı ama bu kadar su yüzüne çıkmamış böylesine salgın hale gelmemişti.
Sebebi siyasi iradenin engelleyici olmak ve yaptırım uygulamak yerine cesaret verici tavra bürünmesidir.
Not: Bu arada saygın sadece görevini yapan imamları tenzih ederim.
***
Gelelim heykellerin yerlerde süründürülmesine.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Atatürk heykellerine saldırıların yapılması karşısında da siyasi irade yukarıda dediğim üzere aynı cinsel istismarda olduğu gibi cesaret verici tutum takınmaktadır.
Ne hikmetse saldırıları yapanların hepsi de akıl dengesi bozuk kişiler oluveriyorlar.(!)
Akıl hastanesinde tedavi görmüş, Erdoğan’a yakınlığı ve Atatürk’e saldırıları ile tanınan, kafasında fesle dolaşan bu yobazın Cumhurbaşkanlığı Sarayında ağırlanması bir skandaldır.
Çünkü adı geçen ve davet edilen adam olsa, olsa bir saray soytarısıdır.
Bu durum Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hiç yakışmamaktadır.
Üstelik kendisinin de Atatürk’ü silme amacında olduğunun beyanıdır.
Unuttukları veya görmedikleri bir hususu buradan hatırlatmak isterim SN. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a.
Altın yere düşmekle pas tutmaz.
Heykelleri kırılsa ama asla yerlerde sürüklenemez.
Türk Milleti buna izin vermez…
O iblis Saddam ile karıştırıyor sanırım.
Atatürk’e saldırılar Türk Milletini daha çok ona bağlıyor ve sevgisi katlanıyor.
Atatürk ilke ve İnkılâplarına daha çok sarılıyor.
Çünkü Atatürk, bu millet ve devleti için sevgi, özgürlük, bilim ve tam bağımsızlık demektir.
Tünay Süer
5 Ekim 2017
Bir yanıt yazın