Köpekler karabaştan tutun da kangal ,cins av köpeğim ve alman kurdum bile vardı…Bir gün köye kurt inmişti ve bazı arkadaşların köpekleriyle boğuşmuştu.Kurdun kuduz olduğu anlaşılınca kaymakam emir çıkarmıştı,tüm av köpekleri öldürülecek diye.Öğretmen maaşıyla kendimize ekmek parası zor bulurken,köpeğimizi karantinaya aldırmış,hepimiz aşı olmuştuk.Buna rağmen herkesin köpeği öldü diye bazı arkadaşlar köpeğimizi zehirlemeye karar vermişlerdi.
Ellerini dizlerime koyup”Hadi oğlum kaç git buralardan seni öldürecekler “dediğimde,karşılıklı nasıl ağlaştığımızı ve beni teselli etmek için gözyaşlarımı yalayıp,sonra da alıp başını gittiğini görseydiniz,neden çocuklarını terkederken”Umurumda bile”değil diyebilen bir babadan daha çok köpeklerimi ,niye sevdiğimi anlardınız.
Kedilerim annesi,babası,ninesi,dedesi,kızı,oğlu torunu ,kocaman bir aileydi.Her birinin kendine özgü isimleri vardı.
Hele birgün möncüğün yeni doğan yavrusunu oynarken köpeğim dost öldürünce,annenin verdiği mücadeleyi bir görseydiniz,çocuğunu bırakıp giden annelerden daha çok niye kedilerimi sevdiğimi anlardınız…
Yavrularıyla birlikte güneşlenirken,küçük oğlumun ,parmaklarına dolanan yılan yavrularını ve onları seyreden iki metreden büyük bir yiılanı,çocuğunuzun yüzündeki mutluluğu görseydiniz,size her türlü kötülüğü yapmaya çalışan,çocuklara tecavüz eden insanları hatırlayıp,herkesin korktuğu yılanın bile,siz ona bir şey yapmazsanız sizi anlayacağını bilir ve korkmak yerine severdiniz.
Evde tavuklarınız varken ve hırsız olduğunu bile bile dağda bulduğunuz minicik bir tilki yavrusunu bile bağrınıza basardınız.
Sonra köyden kazaya tayinim çıktığında,kurduğum kocaman yetmiş iki ağaçlık ve her türlü sebzeyi meyveyi yetiştirdiğim bahçemi,çok sevdiğim hayvanlarımı eşe-dosta dağıtırken çocuklarımdan ayrılıyormuşçasına,içimin kanadığını ve hüngür hüngür ağladığımı görebilseydiniz anlardınız beni…
O zaman hayvanlarımın barınakları vardı,kendi ellerimle yapmıştım.Evde hiç hayvan bakmamıştım.
Deha’ma arkadaş olsun diye yeni doğmuş iki kedi yavrusu aldık evimize.Evde hayvan beslemenin zorluklarıyla tanıştım ilkkez.Masrafları Deha’dan bile fazla.Verdikleri mutluluğu ancak hayvanı olanlar anlar.
Çok sağlıklı ve mutlu olarak üç yaşına geldiler ama birden Venüs kusmaya başladı.Ne yapacağımızı şaşırdık,iki gün ne yedirdimse zorla, kusmaya devam etti.Kızım telaşla veteriner bulmuş,hemen alıp götürdük.Işte o zaman dürüst olmayan insanların her yerde olduğunu öğrendik.
Kediyi muayene etti.Sanırım plastik bir şey yutmuş,midenin ağzını tıkamış,o yüzden kusuyor,hemen ameliyat edeceğiz dedi.Ben olmaz deyip itiraz ettim,gözüm tutmamıştı kızı.Belliki yeni mezundu.Kan tahlili yaptı,serum verdi,bir küçük şişe de hap verdi.
Benim kızımın parasına kıyamayıp,dişlerimi yaptıramadığım parayı verip çıktık oradan. Arkamızdan sesleniyordu”yarın getirin röntgen çekip,ameliyat edeceğim.” Bildigim kadariyla plastik röntgende çıkmaz.Üstelik bir doktor arkadaşıma sorduğumda verdiği ilacın da kurt ilacı olduğunu öğrendim.
Eve geldik,hergün zeytin yağı içirdim,mamasını sulandırıp içirdim,yoğurt içirdim şırıngayla.Şükür Venüs’ümüz o plastikleri çıkardı ve sağlığına kavuştu.Siz siz olun ortalıkta kedinizin yutabileceği küçüklükte şeyler bırakmayın.Günlerdir uyumadım,Venüs’ümü gözlemekten.
Şimdi duyar gibi oluyorum”Dünyada onca insan açken,siz bir hayvana bu kadar masraf etmeyi nasıl düşünüyorsunuz”dediğinizi…
Ülkesini satan,askerini,düşünen beyinleri hapishanelere dolduran,kimbilir kaç yılda yetişen yemyeşil ormanları hic kılı kıpırdamadan kesen,insanın gözünü
çıkaran,acımazsızca kendi halkına silah doğrultan,gencecik insanları hiç vicdanı sızlamadan ölüme gönderen,çocuklara ve hayvanlara tecavüz eden,iğrenç nefsini tatmin etmek için küçücük çocukla evlenen,bencilliklerinden çocuklarını terkeden insanlar oldukça bu dünyada,ben gözüne baka baka,hayvan diye baktığınız bir canlıyı göz göre göre ölüme gönderemezdim.
Ne yazık ki ben yaşamımda hayvanların insanlardan daha sadık ve sevecen olduğunu öğrendim.
Hele bir düşünün”Hayvan değil mi,bırak ölsün” diyebilecek misiniz…
Bir yanıt yazın