Türk Silahlı Kuvvetleri; Arnavutluk, Azerbaycan ve Irak’ta askeri eğitim veriyor.
Ayrıca ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük üssünün bulunduğu Katar’da, pilot uygulama olarak birkaç bin askerin yanı sıra hava ve deniz unsurları, eğitmenler ve özel harekât
birliklerini konuşlandırdığı çok amaçlı bir askeri üs işletiyor.
*
Cumartesi günü de, Somali/ Mogadişu’da 10 bin Somalili asker yetiştirme ve bir defada en az 1500 askeri eğitme kapasitesine sahip denizaşırı askeri üssünü hizmete almış bulunuyor.
Genelkurmay Başkanı H.Akar, açılışta ”Bu,Türkiye dışında türünün en büyük eğitim merkezidir. Türkiye hükümeti ve ordusu Somali’deki kardeşlerimize gereken tüm desteği sağlayacaktır”diyor.
*
Türkiye’nin yurtdışında askeri üsler kurması;
2012’de Başkan Obama’nın, Kuzey Afrika’nın Arap Baharı’yla demokratik kurumların inşasının güçlendirilmesi ve ekonominin batıya hızla entegrasyonu projesinin yürütüldüğü sırada ABD’nin “Yeni Afrika Stratejisi”ni açıklaması ile başlıyor...
*
ABD’nin Afrika stratejisi, Çin’in 2009’dan itibaren zengin petrol ve maden rezervlerine sahip Afrika’nın en büyük ticari ortak haline gelmesine karşı bir hamlesidir.
Sahra Çölünün güneyindeki tüm Afrika’yı kapsıyor ve Afrikalının geleceğine atıfla iki bileşenden oluşuyor…
1- Afrika ülkelerinin siyaseti ve sosyal politikalarında demokratikleşmenin inşasıyla küresel güvenlik, istikrar ve büyümeye katkı koymaları,
2- Ekonomi, yatırım ve ticaret alanlarında gelişmelerin hızlandırılması ve küresel entegrasyonun sağlanmasıyla Afrikalının küresel refahtan pay almasıdır.
*
Ne mükemmel!
Bunun için ABD; küresel liderliğinin hükümetlerin karşı-karşıya kaldıkları güvenlik sorunlarında ve iç anlaşmazlıkların çözümünde en temel garanti olduğu iddiasını ileri sürüyor.
İşte ABD ordusu devrededir, 53 Afrika ülkesinde askeri ilişkileri ve askeri operasyonlarını yürüten AFRICOM komutanlığı;
Bu ülkelerde terörle mücadeleyi, istikrarsızlıkları, darbeleri, iç savaşları öne çıkararak durumu Çin’le ekonomik rekabetin dışına çıkarmanın gayretini gösteriyor…
*
Nitekim Başkan B.Obama, Ağustos 2014’te Washington’da, Çin’in Afrika kıtasındaki nüfuzunu kırmak ve işbirliğini yeniden güçlendirmek için 50 Afrikalı devlet ve hükümet başkanının katılımıyla ABD- Afrika Zirvesi düzenliyor.
Zirve “gelecek nesillere yatırım” temasında gerçekleştiriliyor;
ABD’nin yatırımlarını arttırılması halinde Afrika için “kazan-kazan”sonucunun yaratılması,
2007’de Almanya’da kurulan, Afrika ordularına keşif uçuşları ve istihbarat paylaşımı gibi konularda destek veren Afrika Komutanlığı’nın (AFRICOM) desteklenmesi,
Afrika’nın terörizm gibi uluslararası tehditlerle mücadele kapasitesinin geliştirilmesi,
Gelecek nesil Afrikalı liderlerin yetiştirilmesi ve mevcut demokratik kurumların desteklemesini konularını öngörüyor…
*
Afrika; emperyalizm ve yerli işbirlikçilerinin pençesinde daima sefalet, açlık, kuraklık, salgın hastalıklar, savaşlar ve katliamlar yaşamıştır.
O yüzden ekonomik ve sosyal durumu içler acısıdır.
Bir yanda sefalet, açlık, salgın hastalıklara bir nebze şifa için hepsi emperyalizmin misyoneri uluslararası yardım kuruluşları, sivil toplum örgütleri,
Bir yanda da sömürgeciliğin sürmesini teminen gerektiğinde savaş ve katliamlara yol vermek üzere istihbarat örgütleri kol geziyor…
*
Bu perspektifte Afrika Burnu denilen stratejik bölgedeki Somali;
Coğrafyasıyla bir yanda Aden Körfezini ve körfezin Kızıldeniz’e açılan Mendeb Boğazını,
Öte yanda Hint Okyanusunun Afrika’ya uzanan şeridinde Afrika ile Asya, Kızıldeniz’den Avrupa’ya tüm deniz yollarını kontrol ediyor.
*
Böylesine hakim bölgenin peşinde ABD; 2006’da müttefiki Etiyopya’ya tarihsel ve sınır anlaşmazlıkları bahanesiyle Somali’yi işgal ettirmiştir.
Ne ki topraklarını emperyalizme kaptırmak istemeyen islami Eş-Şebab (Gençlik) ve Hizb-ül İslam (İslamın Partisi) grupları Somali’nin BM destekli hükümetine karşı amansız savaş vermektedir.
*
Somali; iç savaşın sanayisi olmayan ülkenin tüm kaynaklarının talan edilmesine yol açtığı, bir tsunami felaketinde deniz suyunun toprakları ekilemez duruma getirdiği ve tarım faaliyetlerini yok ettiği, yıllarca Batı’nın radyoaktif atık maddelerinin çöplüğü olarak kullanılan, tek geçim kaynağı olan balıkçılık sektörünün de çöktüğü, şimdi de kuraklığın külliyen öldürdüğü bir ülkedir.
Emperyalizme direnen militanların lojistiğini “Somali Korsanları”sağlıyor ve iç savaş sürüyor…
*
2005’te AKP hükümeti; İstanbul’da 40 ülkeden üç yüzü aşkın sivil toplum kuruluşunun katılımıyla “Uluslararası İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Konferansı: Değişen Dünyada Yeni Bir Vizyon Arayışı” başlıklı bir konferans düzenlemiştir.
Böylece 40 İslam ülkesinin sivil toplum kuruluşları arasında sürdürülebilir gelişim, birlik, karşılıklı işbirliği çerçevesinde teknik ve sosyal faaliyetlerde çalışmalar ve birlik gayesinde ortak refleksler geliştirmenin koordinasyonuyla Türkiye’nin TİKA süreci başlamıştır.
*
TİKA Başbakanlığa bağlı Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansıdır.
40 islam ülkesinin sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte, ABD’den destekli Osmanlı deneyiminden geliştirilen islamcılık politikasına;
Arap İslam coğrafyasında topyekün siyaseti, ekonomiyi ve sosyo-kültürel yapıyı dönüştürme ve gerektiğinde paramiliter güç olmak misyonundadır.
Bilhassa İslamcı örgütlere Tunus’tan Libya’ya, Mısır’dan Suriye’ye, Balkanlar ve Kafkasya’da stratejik, taktik ve lojistik hizmetler sunuyor gerekirse savaşıyor…
*
Ve Türkiye TİKA’nın açtığı yoldan kargo uçaklarıyla çocuk mamasından makarnaya, bakliyattan yağa, temizlik malzemelerinden sağlık malzemelerine yardımı peyderpey getirmekle ve ekmek fırınları, sahra hastahaneleri de kurmak üzere Somali’ye girmiştir.
TİKA’nın islamcı sivil örgütlerinin deneyimli aktivistlerinin açlık, kuraklık ve salgın hastalıklarla boğuşan çaresiz, psikolojisi tükenmiş Somali halkıyla bu temel öğreti eşliğinde buluşmasıyla eşzamanlı, El-Şebab militanlarına şiddetten vazgeçmeleri ve teslim olmaları çağrılarında bulunuluyor…
*
Nihayet Türkiye; Arabistan Yarımadası’nın doğusunda, İran Körfezi’ne uzanan bir yarımada üzerinde kurulu Katar’daki üssüyle Basra Körfezini tutuyor.
Burası Ortadoğu Bölgesinden elde edilen petrol ve gaz enerji kaynaklarının pek çoğunu havzasında bulunduruyor.
Bölgenin en önemli ülkesi İran nükleer teknoloji ile nükleer silahlarını ya da petrol ve gazını Körfez’in en dar noktası olan Hürmüz Boğaz’dan geçiriyor.
O yüzden Hürmüz Boğazının bloke edilmesi büyük önem arzediyor…
*
Son olarak Cumartesi günü Somali/ Mogadişu’da hizmete alınan Türkiye’nin yurtdışındaki en büyük denizaşırı askeri üssüyle birlikte,
Sözde islam kardeşliğinden sözde islam ümmeti; ABD’ye Afrika Boynuzunu sunmaya çalışacaktır…
*
Yanlış olan şey;
1-Somaliliye Türk Ulusunun emperyalizme karşı verdiği Bağımsızlık Mücadelesinden esinle Bağımsızlık, Milli Egemenlik, Milli Birlik ve Beraberlik esası ve Bilimsellik ve Akılcılık, Çağdaşlaşma ve Uygarlık gibi bütünleyici ilkelerin gösterilmemesidir.
2-Türkiye’nin Astana süreciyle Rusya ve İran kampına geçtiği ya da Rusya’dan S400 Savunma Sistemi satın alarak ABD ve NATO’dan uzaklaşmakta olduğuna ilişkin bir algı oluşturulurken,
Türk halkının; Rusya’nın Kürt Sorununu Suriye, İran ve Türkiye’nin ittifak modeline tekdüze bir politika olarak çekmeyi hedefleyen politikasından bigane bırakılması,
3- TSK’nın, Başkomutanı Büyük Atatürk’ün” Bütün millete hiç tereddütsüz ve gönül rahatlığıyla arz edebilirim ki, Cumhuriyet Orduları; Cumhuriyeti ve kutsal topraklarını güvenle koruma ve savunma kudretindedir ve hazırdır” sözünü hiç anlamamış olmasıdır.
3.10.2017
Bir yanıt yazın