Munzur Üniversitesi’nde Kalkınma Konferansı
Alaeddin Yalçınkayars
Bir Harputlu olarak Kalkınma Konferansı’nın “Dersim”de düzenlendiğini belirtelim. Harput’un karşısındaki dağların diğer tarafınının Dersim olduğunu dedelerimizden öğrendik. Osmanlı döneminde de Harput’a bağlı Dersim Sancağı varmış. Halbuki mesela Amed diye bir belde ismi bilinmemektedir. Dersim yerine Tunceli isminin dayatılmasını, tarihi ve sosyolojik, hatta psikolojik gerçekler kabul etmemektedir. Devlet erkânı da her fırsatta bu ismin düzeltileceğini söylemektedir.
Siverek’te öğretmenlik yapan Necmettin öğretmen, Temmuz ayında karneleri dağıtıp memleketi Gümüşhane’ye giderken Pülümür çayında teröristlerce kaçırıldı ve şehit edildi. Doğu ve Güneydoğu vilayetlerinden birçok şehit haberi alıyoruz ve halkın bu cinayetleri tasvip etmediğini biliyoruz. Ancak bu şehadet haberinden sonra Dersim halkı ve siyasileri, Necmettin öğretmeni anma ve terörü protesto etme yürüyüşü düzenlediler. Şehrin ana bulvarına da Necmettin Yılmaz ismi verildi. Davetli konuşmacı olarak halkın ve siyasilerin bu duruşunu, on yıllardır değişik versiyonu sürüme çıkarılan “Alevi-Sünni çatışması” projelerinin iflası olarak kabul ettiğimi, Dersim’de ilan ettiğimde alkışlarla karşılandım.
Harput ve Dersim köyleri arasında asırlardan beri ekonomik ilişkiler aynı zamanda sosyal bütünleşmeyle sonuçlanmıştır. Dersim dağlarında hayvancılık yaygın olduğu halde Harput’ta başta bağcılık olmak üzere daha çok sebze ve meyve üretimi yapılırmış. İki kesim arasında dostluk ve kirvelik ilişkileri çerçevesinde her Alevinin Sünni köylerinde, her Sünninin alevi köylerinde dostu, ağası, kirvesi olurmuş. Bağ kazma, hayvan veya üzüm satma gibi sebeplerle yolculuğa çıkanlar birbirlerinin evinde kalırlarlarmış. Çocuk yaşlarda gördüğümüz, dedemiz veya amcalarımız, evindeki veya bağındaki alevi dostlarla aynı siniden sırın, aynı lengerden güveç yer, saatlerce sert-yumuşak tartışmalara girer, muhabbetle çaylar içilir, istirahate geçilirdi. İki toplumu apartheid derecesinde ayrı göstermek, halkı birbirine düşman etmek, bir tarafı teröristleştirirken, öbür tarafı terör mağduru haline getirmek isteyen özellikle batılı akademisyenlere, dedelerimizin bu ilişkilerini anlattığımda hayretle karşılamışlardır. Kalkınmanın öncelikle sosyal yapıdaki bütünleşme, zihinsel alanda toplumun diğer fertlerine saygı ve kabul ile başladığı önemli bir gerçektir.
21-23 Eylül tarihlerinde Munzur Üniversitesi ile Fırat Kalkınma Ajansı tarafından düzenlenen konferansa özellikle bu gerçekleri aktarmak üzere koşarak katıldım. 50-60 yıl öncesine kadar yaşanan yukarıdaki ilişkilerden nice hikâyeler veya fıkralar türemiş olup, üniversitedeki arkadaşlardan ve ajans yetkililerinden, belli yaşın üzerindekilerle görüşerek bu konuda lisansüstü çalışmaların teşvik edilmesini özellikle istirham ettim.
2011 ayaklanmaları öncesinde Suriye’nin nice şehirleri ile Gaziantep, Kahramanmaraş ve Kilis’i geçelim mesela Gebze’deki nice sanayicilerin dahi Halep’te, Şam’da, Hama’da yatırımları, ortaklıkları, acentaları vardı. İki ülke nerdeyse entegre olmuştu. Ancak Arap baharı kumpası sonucu on yılları aşan ticaret, işletme, yatırım, teknoloji mirası berheva olmuştur. Kalkınmada teknolojik veya ekonomik yatırımlar kadar siyasal ve sosyal bağlantılar kapsamında altyapı kurulmalı, bunu hedef alan emperyalist saldırılara karşı tedbirler alınmalıdır.
İçinden Munzur çayının aktığı Anadolu’nun bu küçük fakat muhteşem şehrindeki konferansa 400’den fazla tebliğ gönderilmiş, organizasyon bunun yarısından azını kabul edebilmiştir. Katılımcılar ilin ve bölgenin sorunları konusunda farklı alanlarda değerli analizler sunmuşlardır. Dün yaşananların nedenlerine takılıp kalmak yerine yarına dönük projeleri gündeme getirmek gerekmektedir. Munzur Üniversitesi, mevcut fiziki ve bilimsel altyapısı ile yarını kurmaya adaydır. “Her ile üniversite”yi eleştirmek yerine bu imkânı fırsata çevirerek yapılabilecekleri tartışmak temel hedefimizdir.
Tarım ve hayvancılık sektörünün sorunları, aynı zamanda Dersim’i de etkilemektedir. Munzur Çayı vadisi ve paralel dağların önemli bir kısmı meşeliklerle kaplıdır. Fakat heyecanla aradığım koyun veya keçi sürülerine rastlamadım. Mevcut arazi şartlarında Türkiye’nin kırmızı et ihtiyacının önemli bir kısmı bu bölgeden karşılanabilir. “Terör yüzünden mi hayvancılık bu kadar geriledi, yoksa hayvancılık gerilediği için mi terör ortaya çıktı?” ikilemini tartışmak yerine mesela keçi üretimini teşvik, meşe ormanlarını yaygınlaştırma projelerinin birlikte yürütülmesi son derece önemli.
Girişimcilik, ekonomik büyüme, teknolojik gelişme ve AR-GE, her kademeden eğitimin sorunları ve çözümleri gibi genel konular yanında bölgenin tarımı, hayvancılığı, arıcılığı, turizmi kapsamındaki konular görüşüldü, sorunlar tartışıldı, öneriler değerlendirildi. Mevcut fırsatlar karşısında suni engeller veya devleştirilen sorunları anlamak mümkün değil. Ancak bu tartışmalar dahi, geleceğe ümitle bakmamız için önemli bir fırsat.
Birçok zeminde Elazğ’ın dünya çapındaki markası vişne mermeri ile ilgili sorunlarını burada da dinledik. Türk şirketlerin yanında Çinli şirketler, işçilerini getirerek bu mermeri çıkarırlar. Tonunu mesela 500 dolara Çin’e satarız. Mermer işlendikten sonra 50 kat fiyatına dünyanın birçok ülkesine ve Türkiye’ye satılır. Türkiye’de enerji pahalı, bu alanda yetişmiş eleman yok, deniyor. Çin de enerji ithal eden bir ülke olduğu halde bizden aldığını bize satıyor. Kalkınma ajansının üzerine eğilmesi gereken konu: Üç yıllık program dahilinde bu alanda kalifiye eleman yetiştirmek ve enerji desteği sağlanarak bu servetin Türkiye’de işlenerek dünyaya satılmasını sağlamak. Sorunları çözmeye odaklanırsanız halledemeyeceğiniz problem yoktur. Nedenlere takılıp kalırsanız sadece yerinizde sayarsınız.
Munzur kongresinin düzenlenmesinde emeği geçen Munzur Üniversitesi öğretim elemanları ve öğrencileri ile Fırat Kalkınma Ajansı yetkililerine teşekkür ederken programları heyecanla izleyen ve destekleyen başta kentin valisi olmak üzere bürokratik görevlileri, siyasi parti mensuplarını ve sivil toplum kuruluşlarını tebrik ediyorum.
Öncevatan, 27.09.2017
Bir yanıt yazın