Muktedir gücün 2019 seçim sloganı ne olacak diye merak içinde bekliyorduk.
Bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi hiç bir seçim vaadini yerine getiremedi.
■ Ekonomik istikrar ve Komşularımızla “sıfır” sorun politikası sözü vererek iktidara geldiler. Sonradan farkına vardık ki bu vaatleri bizler yanlış anlamışız. Bugun itibarıyla sorun yaşamadığız 0 (sıfir) komşumuz ve dibe vurmuş bir ekonomimiz var.
■ işsizlik oranı, çiftçi, memur, işçi, emekli demişlerdi. Gelinen noktada görüldü ki iktidar için düzeltilmesi gereken sorunlar yok. Bertaraf edilmesi edilmesi gereken sorunlar var. İşçiyi taşerona, işsizi cemaat veya mafyaya geri kalanını Allaha emanet ettiler.
■ Eğitim dediler. Eğitimi prensibi olmayan bir fahişeye çevirdiler. Ali okulu mezunları tek bir cümle ile sistem değiştirir oldu.
Ali demişken bir anım geldi aklıma
Daha Çocukken öğrenmiştik.
Ali babanın bir çiftliği ve çiftliğinde yaşayan bir sürü büyük ve küçük baş hayvanı vardı.
Sınıf öğretmenimiz cennet hanımın güzel sesiyle hep bir ağızdan söylemeye başlardık.
-Ali babanın bir çiftliği var.
Çiftliğinde inekleri var.
Şarkının hayvanları taklit eden nakaratları ise, tüm sınıftan gür bir sesle karşılık bulurdu.
Mö Mö diye bağıŕır
Çiftliğinde Ali Babanın
Çocuksu masumiyetimizin verdiği coşku ve neşe içinde şarkının bu bölümünü defalarca tekrar ederdik.
Şarkı biterdi ama aklımız da hep şu soru kalırdı.
– Ali babanın cins cins koyunları ve koca koca öküzleri var. Ama neden sadece Ali Baba nın ismi geçtiğin de ses veriyorlar?
Ah Ali Baba Ah
Sen ne yedirin, ne içirdin bunlara.
Ne koyun ne kuzu. Ne öküz ne inek. Ne beygir ne eşek.
Sapla samanı iyice karıştırmışsın.Tavşanla kaplumbağayı yarıştırmış, kurdu ota, koyunu ise ete alıştırmışsın.
Konu bu değil. Kıssadan hisse olsun diye sadece bir anımı paylaşmak istedim.
Asıl konumuz, muktedir gücün bunca yalanından sonra önümüzdeki seçimlerde kullanacağı sloganı ne olacak?
Elbette ki daha büyük bir yalan.
İşte gelecek seçimlerin vaadi ve sloganı
“Oyunuzu AK PARTİYE verin. Musul ve Kerkük bizim olsun”
İşin acı olan tarafı ise Atatürk Cumhuriyetçileri dahi bu deli saçmasına bilmeyerek ve istemeyerek bir şekilde inanmakta ve destek vermektedirler..
Önemli bir kesim şunu söylüyor.
– 1926 Ankara Anlaşması var azizim. Irakın toprak bütünlüğü bozulursa müdahale hakkımız doğar. Musul ve Kerkük bizim olur.
Ne Musul nede Kerkük bu şartlarda bizim olmaz. Hep birlikte Önce anlaşmayı okumalı ve sonra bir düşünmeliyiz.
Ankara Anlaşması, 5 Haziran 1926 tarihinde Türkiye ve Irak arasındaki siyasi sınırları belirlemek ve komşuluk ilişkilerini düzenlemek için İngiltere ve Türkiye arasında Ankara’da imzalanan bir anlaşmadır. Yani tarafları İngiltere, Irak ve Türkiye dir. Bu anlasmanın bahse konu olan beşinci maddesi, tarafların her birinin 1. maddede belirlenen sınır hattının kesin ve bozulmaz olduğunu kabul etmesini bunu değiştirmeyi amaçlayan her türlü teşebbüsten sakınmasını garanti ediyor. Türkiye ye müdahale etme hakkını ancak bu şekilde veriyor.
– Taraflar Kim?
– Irak, ve Türkiye
– Muhattaplar arasında Kürdistan veya gelecekte orada kurulacak olan bir bölgesel yönetim varmı?
– Hayır
– Irak bu referanduma izin veriyorumu? Toprak bütünlüğünü bozacak bu girisimi destekliyor veya sessiz kalıyormu?
– Hayır.
Peki o zaman sen hangi hakla Musul ve Kerküke girip buralar artık benim toprağım diyeceksin?
Müdahale edebilirsin. Çünkü anlaşma bu hakkı sana veriyor. Kuzey Irak a girersin. Suriye de olduğu gibi bizim yavrularımızı orada da toprağa gömersin. Tehlikeyi bertaraf ettikten sonra da paşa paşa sınırlarına dönersin. İşte anlaşmanın mevcut şartlardaki meali budur.
Bu hayalin Getirisi ise çok net.
Din ticareti etkisini kaybetti. İcraatler ”A dan Z” ye berbat durumda. Parti kendi İçinde bölünmüş ve parçalanıyor. 15 Temmuz tutmadı. Halk artık yüksek sesle konuşmaya başladı. Canlı organizmada metal yorgunluğu denilen deli saçmasına ise kimse inanmadı. Şimdi milli duygularla kanımızı emmek istiyorsunuz.
Argo tabirle
Yemezler.
Sevgiyle kalın
Yazıları posta kutunda oku