Tüm okulları imam hatip, tüm vatandaşları siyasal İslamcı yapmak için ellerinden gelen, gelmeyen tüm çabayı ortaya koyuyorlar…
Sınavları kaldırıyorlar. Sınav sistemlerini değiştiriyorlar… Eğitimi de yargı, medya, basın gibi tekellerine almak, onu istedikleri gibi yönlendirmek, sözlü sınavlarla diledikleri kişileri diledikleri okullara yerleştirebilmek için gerekli koşulları hazırlamaya çalışıyorlar…
Bütün bu çabaların, çalışmaların tek amacı var: Halkın ilgi duymadığı ve büyük başarısızlık yaşayan imam hatiplere öğrencilerin gitmesini zorunlu hale getirmek…
Onlar için geçerli bir tek sorun var Türkiye’de. Onlar, şimdi bir tek soruna odaklanmış durumdalar.
Mücahit yetiştirmek…
Bunun için de tüm okulları imam hatiplere dönüştürmek… Tüm öğrencileri imam hatipli yapmak…
Varsa imam hatip, yoksa imam hatip…
Varsa siyasal İslamcılık, yoksa siyasal İslamcılık… Varsa dincilik, yoksa dincilik…
2017-2019 yılları arası için açıkladığı yatırım planına göre, Milli Eğitim Bakanlığının imam hatip liselerine ayırdığı bütçe fen liselerine ayrılan bütçenin 17 katı.
Yetkili ağızlar, 500 imam hatip okulunun 3 bin 500’e, İlahiyat Fakültesi sayısının 17 binden 100 bine, imam hatipte okuyan öğrenci sayısının ise 60 binden 1,5 milyona çıktığını söylüyor…
AKP, imam hatip dayatmasıyla gençlerin geleceğini karartmaktadır. Geçtiğimiz yıl sınava katılan 222 bin imam hatipliden sadece 40 bini üniversiteye girebildi.
Bütün bunların yanında ülkemizin sosyo – ekonomik yapısı, düzeni de hızla bozulmakta…
Ama kimin umurunda…
Yoksulluk, işsizlik son sürat artıyormuş… Milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşıyormuş… Taciz, tecavüz, kadın cinayetleri almış başını gidiyormuş… Ne gam…
Tarım, ticaret, sanayi, bilim bir kenara atılmış durumda şimdi…
Çağdaş, bilimsel eğitim bir kenara atılmış durumda.
Kitaplardan “Evrim teorisini” çıkardılar…
Bir karikatür gördüm geçenlerde.
Hoca soruyor öğrencisine: “Oku bakiiimmm, ne yazıyor?”
Öğrenci yanıt veriyor: “Ben bilmem Allah bilir…”
Hoca: “Aferin sınıfın birincisisin…”
Eğitim, öğretim işte böyle bir yöne doğru gidiyor şimdi… Artık her şeyi kadere bırakan, bilimi öcü gibi gören bir dinci nesil yetiştirilmek üzere kollar sıvanmış durumda…
İşin daha da kötü yanı halk karşıt iki gruba bölünüyor…
Birbirine düşman iki karşıt grup, her an birbirine girebilir, her an iç savaş çıkarabilir…
Bütün bunların yanında, tarım ve köylü perişan. Bitmek, tükenmek üzere… Tarımdan elde edilen ürünler, toprağa harcanan masrafı, giderleri karşılamıyor.
Köyler ve köylü yok oluyor. Zavallı köylü soygunculara, sömürücülere, yöneticilere hesap soracağı yerde ağaçları kesiyor… Ürünleri yakıyor…
Vee, aileler, iş bulmaları için, çocuklarını kentlere gönderiyorlar…
Göç başladı bile…
İktidar kendi çiftçisini, kendi köylüsünü destekleyeceği yerde dışarıdan mal ithal ediyor. Dışarıdan mal almayı tek çözüm ve bir marifet sanıyor…
Oysa dünyada, tarım ürünleri kendisine yeten yedi ülkeden biriydik… Hatta ürün fazlamızı başka devletlere satıp, ülkemize gelir sağlıyorduk. Döviz kazandırıyorduk…
Şimdi o mutlu, zengin tarım ülkesi gitti, yerine dış ülkelere avuç açan, dışarıdan, tam 164 ülkeden tarım ürünü ithal eden bir ülke geldi.
Samanı bile dışarıdan satın alıyoruz…
Türkiye bugün ekonomisi ile kültürü ile tarımı ile bir çöküş yaşamaktadır. Çöküş dönemine girmiştir.
Laiklik yok edilmiştir.
Cumhuriyet ve Atatürk devrimleri yok edilmiştir…
Öğretmenler derslere “Günaydın” yerine “Selamün Aleyküm” diye girmekte, öğrenciler onu “Aleyküm Selam” diye karşılamakta, sonra da ANT yerine “Tekbir” getirmektedirler…
ANT’ın okullardan kaldırılması için neden bu kadar çok çaba gösterdiklerini şimdi daha iyi anlamaya başladık.
Bir öğrenci çıkıyor, tüm sınıfa “Tekbiiirrr” diye bağırıyor, küçücük çocuklar tekbir getiriyorlar…
Son sözümüz şu:
Biz kimsenin dinine, imanına, inanışına ne karışır, ne de müdahale ederiz… Herkesin inancına saygımız sonsuzdur… Herkes ibadetini istediği gibi yapar… Laikliğin yasaları bunu emreder…
Ama bizim de onlardan bir isteğimiz var. Siz de bizim inançlarımıza ve dünya görüşümüze saygı gösterin… Çocuklarımızın geleceğine, eğitimine, nasıl yetiştirileceğine bırakın, biz karar verelim. Biz sizin çocuklarınıza nasıl karışmıyorsak, siz de bizim çocuklarımıza karışmayın. Düşüncelerinizi bize dayatmayın.
Hem bizim yaşantımızdan, hem çocuklarımızın geleceğinden ellerinizi çekin.
Yakamızdan düşün. Bizi rahat bırakın.
Bu milleti germeyin. Düşman kamplara bölmeyin…
Bırakın herkes kardeşçe yaşasın… İnanan da inanmayan da birbirine saygı, sevgi duysun…