NECDET BULUZ
ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmelerinden sonra Erdoğan’ın “Olumlu bir görüşe oldu” demesi ve Trump’un görüşmedeki samimi havası “bahar havası” görüntüsü verdi. Yoğun gündem nedeni ile bu görüşme ve detayları gerektiği gizi gözler önüne serilmedi.
Trump’un şu sözlerinin de altını çizelim:
“Arkadaşım olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tanımak büyük bir şeref ve ayrıcalık. O, dünyanın zor bir bölgesinde çalışıyor. Çok, çok ilgili ve açık olmak gerekirse çok puan topluyor ve ABD ile de birlikte çalışıyor. Ülkelerimiz arasında harika bir dostluk var. Bence biz şu anda hiç olmadığımız kadar yakınız ve bunun büyük bir bölümü kişisel ilişkilerle alakalı.”
Bu klişe sözler ile ortadaki var olan sorunların ortadan kaldırılması sağlanamaz. Kaldı ki bu sözler ile de dostluk ve kardeşlik başları güçlenmez. Ortadaki somut sorunların çözümü için kalıcı ve inandırıcı adımların atılması gerekiyor.
İkili görüşmeler ve sorunların masaya yatırılmasını her zaman destekliyoruz. Diplomasi, sonuç alma sanatıdır. Sonucu ancak müzakere ve karşılıklı iyi ilişkilerle elde edebilirsiniz.
Bu nedenle Trump ile Erdoğan’ın bu görüşmesinin de olumlu olduğunu düşünüyoruz.
Ancak, endişe ettiğimiz konular da var.
Öncelikle, bu görüşmenin olumlu geçtiğini görebilmemiz için, Amerika ile bugüne kadar ortaya çıkan sorunların çözülme noktasına geldiğini görmemiz gerekiyor.
Bugün hale bizim için düşman olan PKK / PYD’ye silah yardımı yapılıyor ve altımız oyulmaya çalışılıyorsa Amerika için “dostumuz” diyebilir miyiz? Kaldı ki, Amerika terör örgütleri ile işbirliği yapıyor, Türkiye’yi adeta “yok” hükmünde saymaya devam ediyor.
Erdoğan bile “Bize para ile vermedikleri silahları terör örgütlerine parasız vermeye devam ediyorlar” diye yakınmadı mı?
FETÖ terör örgütü lideri Gülen’in iadesi konusunda adım atmayan, terör örgütlerine kuçak açan bir anlayış içinde olanlarla iyi ilişkileri geliştirebilir miyiz?
Reza Zarrap Davası konusunu genişleterek Türkiye’yi iyice bunaltmaya çalışanların dostluklarına, samimiyetlerine güvenebilir miyiz?
Amerika ve Batı tarafından Türkiye’ye silah satışlarının askıya alınması, eldeki mevcut silahların yedek parçalarının verilmemesi konusunda Amerika tarafından ambargo uygulanmaya başlaması ile dostluk ve ittifaklığın bir ilişkisi olabilir mi? Bunları masaya yatırıp sorgulamamız gerekiyor
Bunlar sadece Amerika-Türkiye ilişkilerinin gerginleşmesinde rol oynayan önemli olaylar olarak görülüyor. Daha irili-ufaklı birçok sorunun olduğunu da biliyor ve görüyoruz.
Kuzey Irak’ta Barzani konusunda Amerika’nın rol oynadığını sanıyoruz. Barzani’nin kafa tutması, meydan okuması ve birçok konudaki ısrarı boşuna değildir. Barzani, bu gücü nereden alıyor sanıyorsunuz?
Yeni Çağ Gazetesi’nden Arslan Bulut, geçenlerde yazdığı bir yazıda bu konuya vurgu yapıyor:
“Barzani, Rus şirketiyle de yeni bir Kerkük-Ceyhan doğal gaz boru hattı kurulması için anlaştı ve “ABD, Rusya ve İngiltere şirketlerini Kerkük petrollerine ve doğal gazına bağladım. Türkiye müdahale edemez” diye düşündüğü için referanduma gitme kararı verdi. Türkiye de Barzani petrolünü satarak, “Orta İsrail” devletinin köklerine can suyu dökmüş oldu.”
Burada şu noktaya da dikkat:
Barzani, sadece Amerika ile değil, İngiltere ve Rusya ile de ortak çalışıyor. Bu anlaşmada Barzani’nin arkasındaki güçlerin kimlerden oluştuğunu da açık biçimde görebilmekteyiz.
Yanı başımızda yeni bir İsral’in kuruluş çalışmalarının da sürmekte olduğunu söyleyebiliriz. Bizim için asıl büyük tehlike de bu olmalıdır.
Daha açık bir ifade ile, dost ve müttefik olarak gördüğümüz bugünkü Amerika, bölgede Bağımsız Kürt Devleti’nin kurulmasında baş rol oynuyor ve bunu destekliyor. PKK/ PYD terör örgütleri ile olan ilişki ve onlara verilen silahlar boşuna mı dersiniz?
Bu nedenle düşmanlarımızı silahlandıran, bize karşı mücadele etmesinde etkin rol oynayan Amerika için “dostumuz” diyebilir miyiz?
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın