Müslüman Kardeşler örgütü ve benzerlerinin İslamcı Cihad ideolojisine ve İslamcı teröre küresel çapta savaş açılmıştır.
Bu sırada Müslüman Kardeşler örgütünün hamisi İslamcı Erdoğan, Anayasa değişikliği ile totaliter güce kavuşmuş ve Türkiye’yi bir zamanlar izinden gittiği Batılı örneklerden tek tek ayırmaktadır.
Erdoğan Sünni dünyasında hayranlık kazanabilmek için Türkiye’nin gurur verici laik geleneklerini birer birer geri alıyor…
Türkiye giderek Ortadoğu, Kafkaslar ve Ortaasya’daki iktidar örneklerine dahil oluyor…
*
Erdoğan, bugün BM 72. Genel Kurul görüşmelerine katılmak üzere New York’ta bulunuyor.
Suriyeli Kürt milis gücü Halk Savunma Birlikleri’ni silahlandırma yetkisi verdiğini duyurduğu günden beri bozuk olduğu ABD Başkanı D.Trump ile görüşmeye hazırlanıyor.
Çıkınında, Türkiye’den Arakan’a, Suriye’den Irak’a, İran’dan Almanya’ya, Babek Zencani’den Reza Zarrab’a, Fethullah Gülen’den 16 Nisan Referandumu’na kadar
bir yığın küresel İslamcılığa ait sorunlar bulunuyor…
Kendisinin bir dünya lideri olduğuna inanıyor…
*
Almanya’nın Avrupa Komisyonu’ndan, “hukukun üstünlüğüne saygı duyması” için Türkiye’ye ekonomik baskı yapılmasını ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi çalışmalarının askıya alınmasını istemesi ve Türkiye’ye silah satışının büyük kısmını dondurması;
Erdoğan’ın Almanya, ABD ve özelde NATO’ yu by pass’a almasına neden olmuştur.
*
Erdoğan, Salı günü NATO’daki müttefiklerinin uyarılarına rağmen Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın aldığını,
2.5 milyar dolara mal olması beklenen savunma sisteminin teslimatı için para yatırıldığını açıklamıştır.
O, füze sisteminin Türkiye’nin üyesi olduğu 29 uluslu NATO’nun savunma çatısı altında işlev göremeyeceği eleştirilerini reddederken,
“Her ülke güvenliği için kendi tedbirlerini almak durumundadır. Bu güvenlik tedbirlerini nereden alırsa, oradan sağlayacaktır. Amerikalılarla da biz bu görüşmeleri yaptık ama bunları temin edemediğimiz için S-400 üzerinde bir planlama yaptık. Bu bizim için oldukça önemli. Çünkü Türkiye artık güvenliğine dair simülasyonlarını buna göre yapıyor. Yol haritasını da buna göre yapıyoruz” diyor.
NATO gibi uluslararası ittifakı adi komandit şirketlerde bile olmayacak bir statüye indirgiyor.
*
Pazartesi günü Türkiye’nin Moskova ile anlaşma yapmasından önce Almanya Dışişleri Bakanı S.Gabriel, geçmişte Batılı ulusların Ankara’yı Rusya’nın kollarına bırakmak istemediği için Türkiye’nin NATO’dan dışlanmadığını,
“Bugün de durum böyle. Türkiye’nin hamlesi bunun dışında önemsiz olurdu “diyor…
*
Aslında Erdoğan, Suriye’deki rejim değişikliği savaşında İslamcı asileri desteklemiş ve Suriye krizinde çok büyük rol oynamıştır
Bu süreçte Lâik Türkiye’nin “Yurtta Barış, Dünyada Barış” temelindeki dış politikasını;
Batı Medeniyetinden ayrılmak ve İslam Medeniyetine dönmeyi hedefleyen saldırgan bir vizyonla değiştirmiş,
Suriye kuzeyine Müslüman Kardeşlerin uzantısı Sünni Arapların yerleşmesini,
Ardından Irak’ta Barzani Kürdistanı ve Suriye’de Müslüman Kardeşler uzantısı Sünni Araplar üzerinden bu topraklarda İslamcı genişlemeyi ve hidrakarbon kaynaklarının da çok yakınında olmayı hâlâ hedefliyor…
*
Ne ki, Batı’nın İslamcı Cihad ideolojisiyle mücadelesi kapsamında Erdoğan;
Bir taraftan Suriye’deki hedeflerinin elinden kaymakta olduğunu, öte taraftan Almanya liderliğinde Avrupa Birliği’nin Erdoğan Türkiye’sine kapıların kapanmasının paniğini yaşıyor.
O yüzden YPG’nin Türkiye içinde otuz yıldır kesintili bir gerilla savaşı yürüten yasadışı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) bir kolunu temsil ettiğinden,
Yalnızca Ankara değil ama aynı zamanda Washington ve Almanya liderliğinde AB’nin de PKK’yi bir terör örgütü olarak nitelendirdiğinden bahisle,
ABD’nin bir terör örgütünü hedefe koyarak onu başka bir terör örgütüyle yok etme politikasını şiddetle protesto ediyor…
*
Üstelik Batı, Mısırlı Muhammed Mursi’den sonra bir zaman önce kendine ortak ettiği Fethullah Gülen ve Recep Tayyip Erdoğan’ın;
Müslüman Kardeşler Örgütü’nün mottosundaki “Bizim yasamız Kuran, yolumuz cihattır. Allah yolunda ölmek ise en büyük arzumuzdur” ifadesinin dayandığı;”Batı Medeniyetine karşı Cihadizm” in ve İslamcı terörün liderleri olduğunu uzun zamandır bilmektedir.
Bu çerçevede Batı, Fethullah Gülen ve şürekâsının tasfiyesi hareketi olan 15 Temmuz 2016 darbesi sürecinde;
“Ben Müslüman Kardeşleri bir terör örgütü olarak görmüyorum. Çünkü Müslüman Kardeşler Örgütü bir düşünce örgütüdür” diyen Erdoğan’ın,
Kendisinin de tasfiye edilmesinin yükünden kurtulmak için Fethullah Gülen’in tasfiye edilmesi harekâtını daha o saatte kendi lehine çevirdiğini,
Hızla kendini devletleştirdiğini ya da bizzat devletin kendisi olduğunu, böylece aklınca Batı’ya karşı güçlenmesini de reddediyor.
Demokrasi şampiyonu Batı’nın buna izin vermesi söz konusu dahi olamaz.
*
Nitekim Batı’dan ortak bir ses yükseliyor:
“Türkiye her provokasyonun tolere edilmeyeceğini bilmek zorundadır.
Erdoğan’ın rejimi şu ana kadar ona kimsenin sınırları göstermediğine güvendiği için hâlâ aynen devam ediyor” deniliyor…
*
Ama Erdoğan, her geçen gün Batı ile ipleri koparıyor.
Üstelik Türkiye’nin rotasını değiştirirken Batı’nın gösterdiği tepkilere yanıt vermekte de hiç bir şekilde utangaç değildir…
*
Bu konuda Almanya Dış İşleri Bakanı, Erdoğan’ın iktidara gelmesinden çok önce Türkiye ile ilişkilerin olduğunu,
“Türk hükümeti ile çatışma halindeyiz, ancak Türklerle değil.
Erdoğan bizi birbirimize karşı konumlandırabilmeyi istiyor.
Bunun olmamasından emin olmak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız ” diyor.
*
Şimdi Erdoğan, New York’ta Başkan Trump’a karşı;
Belki Alman Dışişleri Bakanı S.Gabriel’in işaret ettiği senaryoyu oynamaya hazırlanıyor?
Başkan D.Trump’ a bir baş kaldırışla;
“İşte Trump’ın yanında dimdik duran biziz. Bakın ben yıllar boyu kaybettiğimiz özgüvenimizi yeniden kazandırıyorum. Ülkemizin üzerindeki ölü toprağını kaldırıyorum. Sizi ayağınızdaki finansal prangalardan kurtarıyorum. Burjuva aileler eliyle yarı sömürge ülkeler gibi yönetilen ülkemize tam bağımsızlığı getiriyorum. Önünüze düşen başınızı havaya kaldırıyorum. Ben Kasımpaşalıyım” derse, hiç şaşmamak gerekiyor…
*
Erdoğan İslamcı Cihad ideolojisi davası için kefen giymiştir…
19. 9. 2017
Bir yanıt yazın