Evet, şu son 15 yılda yaşadığımız yolsuzluğu, hırsızlığı, haksızlığı, hukuksuzluğu Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir döneminde yaşamadık…
Evet, her taraf pislik kokuyor…
Türkiye’nin her köşesinden pis kokular yükseliyor. Burnumuzun direği kırıldı…
Çalma – çırpma ve rüşvet haberleri ile yatıyor, çalma – çırpma, rüşvet haberleri ile kalkıyoruz.
Bir avuç insan, milyonlarca Türk insanının yoksullaşması pahasına, çok kısa zamanda trilyonluk oldu.
Çolukları, çocukları, yedi sülalesiyle “1001 Gece Masalları” yaşıyorlar… Paralar o kadar fazla geldi, o kadar çok geldi ki kasalara, bankalara sığmadı… Saklayacak, gizleyecek yer bulamadılar… Ayakkabı kutularına doldurdular…
Evlere, odalara çelik kasalar yerleştirdiler…
Dolarları, avroları parmakları ile sayamadılar, para sayma makineleri aldılar…
Utanmazlık, sıkılmazlık, pişkinlik, yüzsüzlük onların genel karakteri oldu…
Toplum içinde hala, sırıtarak, hiçbir şey yapmamış gibi dolaşmalarına devam ediyorlar…
Bu adamların sayesinde tüm dünyaya rezil olduk. Aşağılandık. Alay konusu haline getirildik.
Kurtuluş Savaşında hezimete uğrayıp, arkasına bile bakmadan kaçan emperyalist devletlerin oyuncağı haline geldik…
Atatürk zamanındaki o saygın millet görüntüsünü arar olduk…
Şimdi artık açık açık, yüce Türk milleti ile dalga geçiyorlar…
Yolsuzluk, hırsızlık dosyalarını ülkemize karşı “Yaptırım Aracı” olarak kullanıyorlar… Çünkü zamanında bu dosyalar yargının önüne geldiğinde aklanmış, savcılar “Takipsizlik kararları” vermişlerdi.
Üstelik Meclis Araştırma Komisyonunun tüm AKP’li üyeleri de yukarıdan gelen baskılarla bu dosyaların Yüce Divana gönderilmesini oy birliği ile reddetmişti…
Bütün bu takipsizlikler ve aklanmaların sonucunda el konulan paralar sahiplerine faizleri ile birlikte yeniden iade edilmişti…
İran’ı dolandıran Reza Zerrab adlı bir hırsıza yardım, yataklık ve ortaklık yaptığı gerekçesi ile şimdi ABD’de beş Türk vatandaşına dava açıldı. Aralarında banka müdür yardımcıları, bakanlar da var…
Biz, elbette “Amerika sütten çıkmış ak kaşık”tır demiyoruz… ABD’den yargı adaleti de beklemiyoruz…
ABD bizim gözümüzde her zaman “ÇİRKİN AMERİKALI”DIR ve dünyayı kana bulamak, paylaşmak, yeniden biçimlendirmek için elinden geleni ardına koymamaktadır…
Onun pis oyunları, tertipleri, adaleti ile asla Türkiye’nin kurtulacağına da inanmıyoruz…
Ama şunu da söylüyoruz:
“Evet, bu dava siyasal bir davadır… Ne var ki Ateş olmayan bacadan duman da çıkmaz…”
Gerçekler ABD’de de olsa, Türkiye’de de olsa er ya da geç su yüzene çıkacaktır…
Çünkü başını toprağa gömse de devekuşunun tüm gövdesi bütün ihtişamı ile ortadır…
Bir zamanlar bu yolsuzluk dosyaları karşısında şunları söyleyenler, bakalım, şimdi neler yumurtlayacaklar?
AKP milletvekili Metin Külünk:
“17 Aralık insanların günah işleme özgürlüğüne müdahaledir, Allah’ın hududuna müdahaledir. Allah insana günah işleme özgürlüğü vermiştir. Günahsızlık talep etme hakkı vermemiştir, günahları ortaya saçarak Allah’ın hududuna müdahale ediliyor…”
Bu anlayışa göre, işlenen suçları ortaya saçmak, bunlara ceza kesmek, “Allah’ın insanlara verdiği günah işleme özgürlüğüne ve Allah’ın hududuna bir müdahale” imiş… (!!!???)
AKP milletvekili Burhan Kuzu:
“Ses kayıtları doğru bile olsa, inanan yok, millet memnun…”
Millet memnunmuş… (!!!??)
Gördünüz mü? Şu yedi bin yıllık cennet vatanın kaderi kimlerin eline terk edilmiş…
Yazık…
Yazık…
Binlerce kez yazık…
Bu iktidar, asil Türk insanına hiç mi hiç yakışmıyor…
Kindar, dindar bir nesil yetiştirmek isteyen insanların yönetiminden işte ancak böyle insanlar çıkabilir…
Daha fazlasını istemek bir hayaldir…
Bir yanıt yazın