NECDET BULUZ
Geçen gün Bitez’de çiftliğinde inek besleyen ve süt elde eden bir dostumuzla görüşüyorduk. Söylediklerini dinleyelim:
“İki ineğim var. Ayda 2500 liralık saman ve yem yiyorlar. Verdikleri süt 1000 lirayı bulmuyor. Saman ve yem fiyatları artış gösterdikçe maliyet de artıyor. Yakınlarımızda besicilik yapan arkadaşlarımız var, onların sıkıntısı daha da büyük. İnekler buzağı yaparsa, danaları satarak ancak para kazancımız oluyor, o da aradaki açığı ancak gideriyor. Anlayacağınız besicilik ve sütçülük artık gelir getirmiyor.”
Burada asıl sorun, yem ve saman fiyatlarındaki artış olarak gösterilebilir. İş ithalata kalınca Dolar’daki artış ithal malların fiyatlarını da uçuruyor.
Hiç kuşkusuz bunun dışında başka sıkıntılar da var. Ancak yem ve saman fiyatları ön planda geliyor.
Tarım ile ilgili göreve gelen her Bakan “Et ve süt üretimi artacak, fiyatlar düşecek” diyor. Yıllardır bu sözleri dinliyoruz. Ne et, ne de süt fiyatlarında bir iniş göremiyoruz. Tam aksine et ve süt fiyatları giderek yükseliyor.
Et ve süte olan talep sürekli artıyor. Nüfus çoğaldıkça tüketim de fazlalaşıyor. Bize verilen bilgilere göre Türkiye’de sığır sayısında artış var. Ama artan sığırları doyuracak saman yok. Bu nedenle de saman ithalatına başlanıldığı haberleri geliyor.
Bulgaristan’dan tonu 50 – 55 dolara satın alınan samanların maliyeti, nakliye, indir – bindir masrafı derken, 120 dolara kadar ulaşıyor.
İzmir Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı, “Türkiye’de saman üretiminin yoğun olduğu Güneydoğu Anadolu’da buğday ve arpa tohumunda değişikliğe gidildiğini, buğday ve arpada yüksek tane verimliliği olan sapı kısa çeşitlerin ekildiğini, bu nedenle saman veriminin düştüğünü” söylüyor.
Geçenlerde Güngör Uras usta Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde “İthal yem et fiyatların ı etkiyor” başlıklı bir yazı yayınladı. Konu ile ilgili bazı verileri de yayınlayan Uras’ın bu yazısı konumuz içinde yer aldığı için bazı bölümleriniz sizlerle paylaşmak istedik:
“Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, kültür, melez, yerli ırktan sığır varlığı 2010 yılında 11.3 milyon baş idi. 2016 yılında 13.9 milyon başa yükseldi. Sığırların bir bölümü besi bir bölümü süt hayvanı. Et için 2010’da 2.6 milyon sığır kesildi, 618 bin ton et elde edildi. 2016’da kesilen sığır sayısı 3.9 milyon baş, et üretimi 1 milyon 59 bin ton.
Nüfusumuz artıyor, insanlar daha fazla et yemek, süt içmek istiyor. Sığır sayısı artıyor. Sığırların beslenmesi için yeme ihtiyaç var. Geliniz görünüz ki, ülkede hayvanların otlanacağı mera yok. Doğu Anadolu’da terör sonucu meralar kullanılamaz oldu. Batı’daki meralar kararname ile toplu konutlara tahsis edildi. 1990‘larda 24 milyar hektar, 2000’in başında 16 milyar hektar olan kullanılabilir çayır, mera alanı 9 – 10 milyar hektara geriledi.
Sığırlarımız kuru kaba yem ve fabrika yemi ile besleniyor. Hazır yemin girdisi ise dolar. Dolar artınca büyükbaşların beslenme maliyeti de artıyor. Hayvancılıkta öne çıkan ülkelerde beslenmede mera payı yüzde 50. Kaba yemde tarım kaynaklı kaba yem payı yüzde 25. Bu nedenle o ülkelerde büyükbaş fiyatı ucuz.
Biz ise çayır ve mera olmadan hazır yeme dayalı hayvancılık yapmaya çalışıyoruz. Yıllık 65 milyon ton dolayındaki kaba yem tüketiminde çayır ve meranın payı 12 milyon ton dolayında. Kaba yemin sadece yüzde 20’si, toplam yemin sadece yüzde 10’u çayır ve meradan. Çayır ve meraya çıkamayan büyükbaş hayvanlar kapalı alanlarda kaba yem ve karma yem yiyor.
Kaba yem üretimimiz de talebi karşılayamıyor. Karma yem veya fabrika yemi en az yüzde 50 ithal girdiyle üretiliyor. 5 yıl önce besiciler 1 kg et satarak 32 kg besi yemi alabiliyordu. Şimdilerde 1 kg et karşılığı 18 – 20 kg besi yemi alabiliyorlar. Yem fiyatları et fiyatlarından çok hızlı arttı. Dolara bağlı büyükbaşların beslenme maliyetleri yükselince, et fiyatı da artıyor.
Yemde KDV yüzde 8’den yüzde 1’e düşürüldü ama, yem fiyatları devamlı arttı. Doğu’da hayvan varlığı azaldı. İthalat göçü hızlandırıyor. Üretim yapan insanlar göç edince tüketici oluyor. İthalat devam ederse 1 – 2 yıla kadar Doğu’da hayvan besleyerek geçimini temin eden kimse kalmaz.
“Görülüyor ki, “Aç kapıları, getir ithal eti… Bak fiyat nasıl ucuzluyor…” gibi kolay çözümler yok. Esas olan üretimin artması. Üretici, iki de bir ithalat kapısının açılmasının rüzgârında üretimi artıramıyor. Mera kalmadı. Doğu’da hayvan beslenemiyor. Fabrika yeminde ithalat girdisi büyük. Dolar arttıkça yem fiyatı artıyor. Besici, ya besicilikten vazgeçecek, ya da maliyeti arttıkça et fiyatını artıracak.”
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın