Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) eski müsteşar yardımcısı Cevat Öneş, Cumhurbaşkanlığı’na bağlanan MİT’teki değişimi, 15 Temmuz darbe girişiminin ortaya çıkardığı sorunları ve Türkiye-Almanya geriliminde istihbarat konularının rolünü DW Türkçe’ye değerlendirdi. MİT’in görev ve sorumluluklarının evrensel insan hakları ve hukuk prensipleri çerçevesinde şekillendirilmesi gerektiğini söyleyen Öneş, Türkiye ile Almanya arasındaki gerilimle ilgili de “Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu çok karmaşık süreçte Almanya siyaseti ve toplumunun Türkiye’deki demokrasi mücadelesine katkısı çok önemli” diye konuştu.
DW Türkçe: OHAL kapsamında çıkarılan son KHK ile MİT‘in Cumhurbaşkanlığına bağlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cevat Öneş: Türkiye’de anayasa değişikliği sonrası, hükümet şekli olarak cumhurbaşkanlığı hükümetinin kabul edilmesiyle, MİT’in cumhurbaşkanına bağlanması zorunlu hale gelmişti. Sadece KHK yerine 2019’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte meclisten uyum yasalarıyla bu çalışmaların yapılması daha demokratik bir davranış olurdu.
DW Türkçe: 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında eleştiri okları MİT’e yöneltmişti. Değişiklikler bu eleştirilere yanıt niteliğinde mi?
Öneş: Darbe girişimi Türkiye’de kurumsal yapıların gerçekten çok yetersiz olduğunu, çok önemli hatalar yapıldığını ve nitelik yönünden Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermekten çok uzak olduğunu bizlere gösterdi. Ama yetersizliği sadece istihbarat kurumunun yetersizliği olarak ele almak da doğru değil. Tüm devletin kurumsal yapılarının yetersizliğinin temel sebebi siyaset yetersizliği. Siyasetin sorunları çözmede yetersiz kalışı, siyasetin kurumsal yapılara liyakat yönünden verimlilik kazandırmaması meselesi. Bu bugün de Türkiye’nin bu karmaşık sürecinde, devletin yeniden teşkilatlanmasıyla ilgili olarak üzerinde önemle durulması gereken bir konu. Bu Türkiye siyasetçilerin öncelikli sorumluluğu ve görevi.
DW Türkçe: Peki KHK ile MİT ve istihbarat faaliyetlerinde, görev ve yetkilerinde öngörülen kapsamlı değişiklikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öneş: MİT’in cumhurbaşkanına bağlanmasıyla Türkiye’nin güvenlik konseptinde bir bütünlüklü değişimin düşünüldüğünü sanmıyorum. Evet cumhurbaşkanı başkanlığında bir Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu kuruldu ama bunun çalışma tarzı nasıl olacak? MİT iç ve dış diye ayrılacak mı? Sorunların çözümünün temel hareket noktası nitelikti demokrasi içerisinde insani istihbarat kavramının hayata geçirilmesidir.
DW Türkçe: MİT’in ve faaliyetlerinin denetimi konusundaki değerlendirmeniz nasıl?
Öneş: MİT’in kanununda yapılan son değişiklikte meclis güvenlik ve istihbarat komisyonu kurulmuştu. Ancak günümüze kadar yaşanan süreçte bu komisyonun çalışamadığını, istihbarat teşkilatının denetimi konusunda kamuoyu nezdinde bir şeffaflık yaratamadığını, denetim sorumluluğu görevini yapamadığını görüyoruz. MİT’in denetlenmesi önemlidir, yeni yapılanma sürecinde meclis denetimi dışında, istihbarat faaliyetini denetleyebilecek kurumsal yapılar ortaya çıkartılmalıdır.
DW Türkçe: Başkanlık sistemi nedeniyle hep ABD örnek gösteriliyor. İstihbarat faaliyetlerinin denetlenmesi bakımından kıyasladığınızda nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?
Öneş: Türkiye ile ABD’yi mukayese edemeyiz. Çünkü Türkiye’deki mevcut sistemde ABD’deki gibi çoğulcu demokratik denetim mekanizmaları bizde henüz geliştirilmiş, kurumsallaşmış değil. Zaten günümüzün en önemli sorunu Türkiye’nin nitelikli demokratikleşme ve kurumsallaşma meselesi. Bu yapılamadığı için de otoriterleşmeden, toplumsal ayrışmadan bahsediliyor, siyasal, sosyal çatışma sürecini yaşıyoruz.
DW Türkçe: Yeni düzenlemelerin ardından tartışılan bir konu da suç teşkil edebilecek ya da hukuka uygun olmayan bir talimatı yerine getirmek istemeyen bir MİT çalışanının durumu. Hukuki korumadan yararlanamıyor olmaları… Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öneş: Haklı bir hususa değiniyorsunuz. Bu, devletin hukukun üstünlüğü tarafından şekillendirildiği bir yapı içerisinde kurumsal yapılara sahip olup olmama meselesi. Henüz Türkiye’de gerçekten hukukun üstünlüğünün şekillendirildiği bir yapı oluşmuş değil. Onun için Türkiye’de demokrasi mücadelesi önem kazanıyor. Türkiye’nin devlet yapısının yeniden hukukun üstünlüğünün şekillendirdiği kriterler içerisinde yapılandırılması önem kazanıyor. MİT’in de görev ve sorumluluklarının da evrensel insan hakları ve hukuk prensipleri çerçevesinde şekillendirilmesi gerekiyor. Bu öncelikle denetim mekanizmalarının nitelikli oluşturulmasıyla bağlantılı. Yeni yasaların nasıl şekillendirildiğini tabii ki demokratik toplum takip edecek, taleplerini yükseltecektir. Bugünkü haliyle büyük eksiklikler sorunlar var.
DW Türkçe: Hem dünyada hem Türkiye’nin bölgesinde çok ciddi gelişmeler yaşanırken içeride özellikle güvenlik kurumlarında yaşanan bu süreç zaafiyet yaratmıyor mu?
Öneş: Nitelikli demokratikleşme Türkiye’nin öncelikli sorunu olmaya devam ettiği için Türkiye’nin zaafiyetlerinde süreklilik var. Türkiye’nin demokratikleşme meselesi, Ortadoğu’dan kaynaklanan bölgesel ve küresel riskler ile Batı dünyası ile ilişkilerini etkileyen temel mesele.
DW Türkçe: Almanya, Türk istihbaratının espiyonaj faaliyetlerinden duyulan rahatsızlığı en üst düzeyde açıkça dile getiriyor, Almanya’nın iç istihbarat kurumunun 2016 yılı raporunda ilk kez Türkiye’ye İran, Rusya ve Çin gibi ülkelerin yer aldığı “Espiyonaj” bölümünde yer verildi. Bu noktaya gelinmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öneş: Türkiye-Almanya, Türkiye- Batı ilişkilerini değerlendirirken ben şahsen zorlanıyorum. Çünkü gerek hükümetler arası gerekse hükümetlerin etkisiyle kurumlar arasında kabul edilmesi, tasvip edilmesi güç gelişmeler oluyor. Hele hele Almanya ile Türkiye gibi toplumlar arası iç içe geçişliğin çok yüksek olduğu bir ortamda… Hükümetler arası ilişkiler geçicidir denilebilir yalnız bu ilişkilerin gerek Alman gerek Türkiye toplumunu da etkilediğini görüyoruz ki esas tehlike burada. Ben bu tartışmaların zaman içerisinde ortadan kalkacağını, tansiyonun düşeceğini umut etmek istiyorum. Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu çok karmaşık süreçte Almanya siyaseti ve toplumunun Türkiye’deki demokrasi mücadelesine, demokrasi çalışmalarının devamlılığına katkısı çok önemlidir. Öncelikle Almanya ve diğer ittifak içerisindeki ülkelerin Türkiye demokrasisine verecekleri destekler önemlidir.
DW Türkçe: Almanya ve Batı ile gerilimi tırmandırmak sizce Türkiye’nin stratejik çıkarına mı?
Öneş: Türkiye’nin dış politikasının Türkiye’nin çıkarları yönünden iyi yönetildiğini söyleyemeyiz. Özellikle 2008’li yıllardan itibaren Suriye sorunun ortaya çıkışı ve göç dalgasının Türkiye’ye, Türkiye’den Avrupa ve Almanya’ya yönelişinden itibaren, Ortadoğu’daki gelişmeler çerçevesinde Türkiye dış politikasında önemli hatalar yapıldı. Tabii ki Suriye, Irak ve Ortadoğu’daki gelişmeler, IŞİD tehdidinin ortaya çıkardığı sorunlar nedeniyle Türkiye gerçekten önemli risklerle karşı karşıya kaldı ama dış politika bakımından hatalar yapıldı. Özellikle siyasi iktidarın iç politika yönelişlerini dış politika ile bütünleştirmesi tabii ki birçok sorunu karmaşık hale getirdi. Bu sorunların çözümü Türkiye’nin nitelikli demokratikleşmesi, nitelikli kurumsal yapılara sahip olması, Türkiye dış politikasının da barış eksenli, insan eksenli, eşit demokratik güçler arasındaki ittifakların güçlendirmesiyle mümkün. Bugün Almanya ile Türkiye arasında bazı siyasi sorunlar var ama Almanya toplumu ile Türkiye toplumu, Türkiye demokrasi güçleri ile Almanya demokrasi güçleri arasındaki ittifak tarihseldir, devamlılığı kalıcıdır. Bu sorunların atlatılarak Türkiye’nin Almanya ve Batı dünyası ile ilişkilerinin nitelik kazanacağını, dünya barışına hizmet edeceğini söylemek istiyorum.
Söyleşi: Değer Akal
© Deutsche Welle Türkçe
Bir yanıt yazın