Küba Komünist Partisi, Amerika Halkları için Bolivarcı İttifak, Çin Dışişleri Bakanlığı ve İngiltere İşçi Partisi Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’yu diktatör olarak kabul etmeyi reddetti.
Futbol yıldızı Diego Maradona bile Venezuela’nın Bolivarcı Devrim’e verdiği desteği dile getirdi, “Özgür Venezüella için bir asker gibi giyindim. Maduro emir verirse emperyalizme karşı savaşmaya hazırım” dedi…
*
Uluslararası baskı Venezüella’da tırmanmaya devam ediyor…
11 Ağustos’ta, Nisan’dan bu yana 126 kişinin ölümüne neden olan şiddetli protesto gösterilerinde muhalefetin rolünü araştıran BM İnsan Hakları Komisyonu;
Protesto gösterilerinde muhalefetin izini bulamadı…
*
Aynı gün Arjantin, Brezilya, Kanada, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Guatemala, Honduras, Meksika, Panama, Paraguay dışişleri bakanları, Peru başkenti Lima’da bir araya geldiler.
“Venezuela artık bir demokrasi değildir” özetinde “Lima Beyannamesi” ni yayınladılar.
Maduro hükümetini insan hakları ihlalleriyle suçlu bulunduğu gerekçesiyle yasadışı olarak tanıdılar….
*
Yine 11 Agustos’ta ABD Başkanı D.Trump, Venezuela’daki durumla ilgili konuştu.
“Çok uzakta olan yerlerde, dünyanın dört bir yanında birliklerimiz var.
Venezuela çok uzak değil ve insanları acı çekiyor.
Gerekirse olası bir askeri seçenek de dahil olmak üzere Venezuela için birçok seçeneğimiz var” dedi…
*
Başkan Maduro, “Burada sorun ben değilim. Burada herhangi bir imparatorluğun bizden alamayacağı bir halk ve bir vatan var.
Bize hakim olabileceğinizi, doğal kaynaklarımızı alıp ülkemize hakim olabileceğinizi ve size ‘evet efendim, buyurunuz İmparatorumuz’ diyebileceğimizi asla düşünmeyin.
Sömürgeciliğiniz geçmişte kalmıştır, bugün 21.yüzyıldır” diye yanıt verdi.
*
Şili, Lima Deklarasyonunu imzalayanlar adına tüm şartları yineledi ama Venezuela’ya askeri müdahale tehdidini reddetti…
*
Venezuella, 216 yıllık geçmişi boyunca hiçbir zaman böyle kaotik bir durumla yüz yüze gelmemişti.
Aslında her şey Latin Amerika’nın “sola dönüş” olarak adlandırdığı bir dizi gelişmenin sonucuydu...
*
1990’larda Latin Amerika’da kapsamlı özelleştirmeler yapılıyor ve yabancı sermaye girişinin önündeki engeller kaldırılıyordu.
Ne ki, “Washington Mutabakatı”yla oluşan serbest piyasacılık giderek toplumsal kutuplaşmanın ve kitlesel yoksulluğun koşullarını yarattı.
*
Çin ekonomisinin yükselişi Latin Amerika’da ve Venezuella’nın da temel dayanağı olan hammadde ve emtia fiyatlarında sürekli artışı,
Artan ihracat gelirlerinin bir kısmı da sosyal yardım programlarını finanse etmekte kullanıldığı ekonomik koşulları oluşturmuştu.
Bunlar Venezuella’nın sol ulusalcı bir görünümü benimsemesine, ABD emperyalizminden daha fazla bağımsızlık iddia etmelerini mümkün kıldı…
*
Hugo Chaves, 1992’de başarısız bir askeri darbeye önderlik eden paraşütçü bir yarbaydı.
Sendikaların yanı sıra bütün büyük partilerin tümüyle gözden düşmüş olduğu koşullarda, bu başkaldırı ile halkı yanına çekmeyi başarmıştı.
Kısa süreli bir tutukluluğun ardından popülist ve sol ulusalcı bir program temelinde 1998’de devlet başkanı seçildi.
*
Chavez ve ardından Maduro’nun Birleşik Sosyalist Partisi’nin (PSUV) 18 yıllık yönetimi boyunca;
Kapitalizm yanlısı burjuva ulusalcı politikalar Venezuelallar için toplumsal bir felaket yarattı.
Çünkü planlı bir ekonomik gelişme yoktu, ekonominin tümü petrol ihracatına bağımlıydı ve Venezuella uluslararası kapitalist emtia piyasalarındaki fiyat dalgalanmalarına karşı savunmasızdı.
*
Nitekim, Venezuella’da “sola dönüş” eliyle üretilen krizin altında;
Bu ekonomik koşullarda dünya kapitalizminin derinleşen krizi: Çin büyümesinin hız kesmesi: Emtia fiyatlarındaki hızlı düşüsün neden olduğu sarsıcı bir değişim yatıyor…
*
Venezuela’da, ihracat gelirlerinin yüzde 90’ını sağlayan petrolün fiyatındaki düşüş enflasyonu üç haneli rakamlara çıkardı.
Halk zorunlu ihtiyaç malzemelerinde yaygın bir kıtlıkla karşı karşıya kaldı.
Aslında “Sola Dönüş” yaşanan Latin Amerika’nın tümünde Venezuella’ya benzer sorunlar yaşanıyor.
Latin Amerika’da en zengin yüzde bir; bölgesel servetin yüzde 41’ini alıyor, 2022’de nufusun geri kalan yüzde 99’unun servetinden daha fazlasına sahip olacakları öngörülüyor…
*
Venezuela’nın şimdi ki, Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro, selefi Başkan Hugo Chavez’in ardından ülkenin en karmaşık işsizlik, yolsuzluk, açlık, gelir eşitsizliği gibi sorunlarını çözmek için basit bir çözüm önerdi.
Tüm ekonomiyi ya da serveti nüfusa yeniden dağıtmak için kamulaştırdı.
Ama böyle bir yeniden dağılım sadece hükümetin yakınında gerçekleşti, Venezuelalıların daha çoğunun yoksulluğu daha çok arttı…
*
Halbuki bütün bu süreçte dünya genelindeki sol gruplar PSUV’yi, “21. yüzyıl sosyalizmi”nin bir örneği olarak selamlıyordu.
Gerçekte, Chavezcilerin yönetimi altında üst düzey hükümet yetkililerinin yanı sıra finansçılardan, siyasi bağlara sahip iş adamlarından ve taşeronlardan oluşan yeni bir egemen sınıf tabakası, Venezuelalı kitleler zararına kendilerini zenginleştiriyordu.
Bu dönem boyunca uygulanan asgari sosyal yardım programları, nüfusun kabaca yüzde 80’inin yoksulluk, yüzde 51’inin ise aşırı yoksulluk içinde yaşamasına engel olamadı…
*
Maduro ülkenin siyasi istikrarsızlığı konusundaki eleştirileri kırmak için medyaya kısıtlamalar getirdi.
Yabancı muhabirleri sınır dışı etti, muhalefet liderlerini hapsetti.
Venezuellallar açlık yaşamaya ve hükümet halk desteğini kaybetmeye başladığında arkasındaki stratejik gücü oluşturan askerleri, yargı mensuplarını ve atanmış yetkilileri korumak için elinden geleni yaptı.
Yaygın yolsuzluk, çöken bir ekonomik sistem, sistematik insan hakları ihlalleri ve Başkan Maduro’nun Anayasa’nın yeniden yazılması çağrısıyla bugünlere gelindi.
*
“Bolivarcı devrim” ve “21. yüzyıl sosyalizmi” gibi söylemlerle Chavez ve Maduro hükümetleri, Venezuela kapitalizmini savundular.
Başta kendilerinin ve bir avuç kapitalistin egemenliğinin temel direğini oluşturan ordu olmak üzere kapitalist devletin başlıca kurumlarına dokunmadılar.
*
Wall Street’teki tahvil sahiplerine olan faiz ödemelerini karşılamak için on milyarlarca dolar akıtmayı sürdürmek amacıyla,
Halkın ihtiyacı olan gıda ve ilaç ithalatını kestiler.
*
Hâlâ yerli ve yabancı özel bankalar, ekonominin yönetim kademesini sıkı sıkıya kontrol altında tutmaya devam ediyor….
Ama Venezuellalılar zorunlu ihtiyaç malzemelerinde yaygın bir kıtlıkla karşı karşıyadır.
Devlet Başkanı Nicholas Maduro’nun Chavezci hükümeti, polise ve ulusal muhafızlara gösterileri zorla dağıtma emri veriyor…
*
Sağcı muhalefet Demokratik Yuvarlak Masa Birliği’nin (MUD) önde gelen politikacıları,
Ülkenin toplumsal patlamanın eşiğinde olduğunu, toplumun büyüyen günlük gerilimin sonucunda patlayacağı uyarısında bulunuyor.
Bir görevden alma referandumunu, yalnızca Maduro’yu görevden uzaklaştırmak için değil aynı zamanda artan toplumsal gerilimlere bir emniyet supabı sağlamak için de istiyorlar…
*
Şimdi Venezuella’da 4 Ağustos’tan bu yana farklı sosyal hareketlerin, işçi gruplarının ve yüksek yargının 545 temsilcisinden oluşan Ulusal Kurucu Meclis (ANC) görev yapıyor.
Meclis, Venezuellalıları 1999 Anayasasına ve Bolivarcı Devrim Komutanı Hugo Chavez’e sadakate,
Ülkenin sağ kanadını ise faşist sokak tırmanmalarına son vermeye ve demokratik olarak seçilen sosyalist hükümeti devirmeye çalışırken ölen yüzlerce kişinin anısına saygıya çağırıyor…
*
ANC ülkenin anayasasını değiştirme yetkisine haizdir.
İlk iş olarak ülkede kaos yaratan sağ kanat şiddetini araştırmak için Mağdurların Hakikat, Adalet ve Tazminat Komisyonu’nu oluşturmuştur.
Venezuela Yüksek Mahkemesi de muhalefete maddi destek sağlayan belediye başkanlarının tutuklanması çağrısında bulunuyor.
*
Bugün Ulusal Kurucu Meclis iki çok farklı tepkiyle karşı karşıyadır;
İlkinde muhalefet bölünüyor ki, bu şu andaki Venezuela’nın dümensiz tavrını ortaya koyuyor.
İkincisinde, ülkedeki Bolivarcılar kurucu meclis sürecini desteklemek için kayda değer ölçüde
birleşiyor..
*
Özetle; Venezuella ekonomisi geçen yıl yüzde 20’den fazla tasarruf ederken, para birimi Bolivar sadece 5 yılda değerinin yüzde 99.8’ini kaybetmiştir.
Enflasyon oranı yüzde 1000’i geçmiş, ülkenin dış rezervleri şu an sadece 10 milyar dolar değerindedir.
Yaklaşık 7.2 milyar dolar dış borç vardır ve ülkenin ihracaat gelirlerinin yüzde 95’ini petrol üretimi sağlıyor!
*
Popülist anlatı, iktidar vaadinde bulunduğu için değil bir kez bu hedefe ulaşıldığında bir ülkeye ne yaptığı için tehlikelidir.
İşte Venezüella, bir kaç yıllık popülizmin yapabileceği şeyin elle tutulur bir dersidir…
Pazar günü başlayacak 48 saatlik genel grev, Kurucu Meclis’ten başlayarak Başkan Maduro’nun sonuna ya da diktatörlüğünün başlangıcına işaret ediyor…
*
Venezuella ne çok Türkiye’ye benziyor….
25.8.2017
Bir yanıt yazın