Uğur Mumcu’nun eşini ziyaret eden Süleyman Demirel,Erdal İnönü ve İsmet Sezgin”cinayeti çözmenin,devletin namus borcu” olduğunu belirtip,söz vermişlerdi.
Kimbilir kim ya da kimler vardı bu cinayetin arkasında.Uğur Mumcu Polis-mafya-siyaset ağını inceliyordu.Kimine göre Mossad ve kontrgerilla vardı suikastin arkasinda.Kaç yil geçti aradan,çözemediler…çözmediler…çözdürülmedi…Şimdi sana her zamankinden daha çok ihtiyacımız var Ugur Mumcu.
Köpeksiz köy gibi ,değneksiz dolaşıyorlar artık.Kimin eli ,kimin cebinde belli degil.Bugün peşinde koştukları düşüncelerini ,yarın inkar eder durumdalar.Parsel parsel satıyorlar ülkemizi.Ne yer altı kaldı,ne yer üstü.Yollarına çıkan herkesi,sana yaptıkları gibi ya ortadan kaldırıyorlar,ya hapishanelere dolduruyorlar.
Bilmiyorlarki traş edilen sakal misali daha güçlü,daha çoğalarak ortaya çıkacağız.Yarın yine doğum günün,yine seni anlatmaya çalışacağım bilen bilmeyen herkese.
22 Ağustos 1942 de Kırşehir’de doğan Uğur Mumcu, Ilkokul, Ortaokul ve Hukuk Fakültesi’ni Ankara’da okuyarak 1965 de avukat oldu. Bir sure avukatlık yaptı. Daha sonra yabancı dil öğrenmek için İngiltere’ye gitti.
Yazmaya, üniversite öğrenciliği yıllarında Doğan Avcıoğlu’nun yönetimindeki Yön Dergisi’nde başladı. 12 Mart döneminde yazılarında kullandığı iki cümle “ordu uyanık olmalı” ve “sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak “ suçunu işlediği iddia edilerek 7 yıl hapse mahkum oldu. Yargıtayca karar bozulunca serbest bırakıldı.
1972-1974 yılları arasında sakıncalı piyade eri olarak ağır koşullar altında askerliğini yaparken mide kanaması geçirdi.
1962 yılından başlayarak Yön, Türk Solu, Devrim, Ant, Kim ve benzeri dergilerde yazdı.
1968-1969-1970-yıllarında Cumhuriyet, Milliyet gazetelerinde inceleme yazıları yazdı. 1974 yılında Yeni Ortam dergisinde köşe yazarlığına başladı.
1975 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde köşe yazıları yazmaya başladı.
1977 den sonra sadece Cumhuriyet Gazetesi’nde “GÖZLEM” adlı köşesinde yazmaya devam etti.
İşte hayatımın dönüm noktalarından birisi olan Uğur Mumcu’yla tanışmamız tam bu dönemde başladı.
Evimize günde üç gazete giriyordu. Cumhuriyet, Milliyet ve daha sonraları Yeni Ortam…
O yüzden babamın hakkını ödeyemem, bizim her zaman bilinçli yetişmemiz için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayıp, işçi maaşıyla her imkanı önümüze sundu.
Her sabah 6 da kalkar, koşarak gider, evin gazete ve ekmeüini alır gelirdim.
Baba kız gazeteleri paylaşır, köşe yazılarını okuyup tartışarak uzun bir kahvaltiı yapar, evden öyle çıkardık.Ben huysuzluk eder,illede Uğur Mumcu’yu ben önce okuyacağım diye tuttururdum. Gençliğimin temel bilgilerini Ugur Mumcu attı, hamurumu o yoğurdu diyebilirim.
1991 de İlhan Selcuk ve Uğur Mumcu 80 çalışanla birlikte Cumhuriyet Gazetesi’nden ayrıldılar.
Bir süre işsiz kaldiktan sonra üç ay kadar Milliyet Gazetesi’nde yazdı. Yönetim değişikliğinden sonra tekrar Cumhuriyet Gazetesi’ne döndü.
24 Ocak 1993 yılında uğradığı bombalı saldırı sonucu öldürülünceye kadar, yazılarına Cumhuriyet Gazetesi’nde devam etti. Ölmeden önce kürt sorunu üzerinde çalışıyordu. İşte ne olduysa bu yazıların sonunda oldu.
Köşe yazılarında ve yazdığı kitaplarda toplumu bilinçlendirmeye çalışıyordu. Hayatı boyunca gericiliğin, yolsuzluğun ve cinayetlerin üstüne gitti. Haksızlıkları,sömürüleri ve adaletsizlikleri korkusuzca sergilerken, karanlık güçlerin öfkesini üstüne çektiğinin farkındaydı.
Kimseye verilecek bir hesabı yoktu ve kimseden de korkmuyordu. Birilerinin oyununu bozmuştu, kimbilir belki de dünya düzenini değiştirecek bir dengenin oyunuydu bu.
Uğur Mumcu ve onun gibi düşünenleri birer birer yokettiler ve istedikleri gibi at oynatıyorlar. Yeni dünya düzenine bir göz atın, nereye doğru gidiyor!
Hele hele ülkemizin hergün biraz daha geriye gidişi sizce tesadüf mü? Böl yönet taktiği, önceleri saşcı-solcu, olmadı alevi-müslim, olmadı ermeni-türk, olmadi türk-kürt,şimdi de inanan -inanmayan…
Kardeşi kardeşe düşman edip kırdırarak, kuzu postundaki kurt misali yardımımıza koşacaklar…Ne zaman ! Onlarin istediği gibi parçalanıp bölündüğümüzde…
Uğur Mumcu bu düzenin çarpıklıklarını ispat etmeye çalışırken şehit oldu.Şehit oldu diyorum çünkü o bir ülke sevdalısı…O bir özgürlük savaşçısıydı. Ülkesi için kalemiyle savaş veriyordu.Rahmetli yaşasaydı kesin şimdi silivride olurdu,ülkemizin bugünkü halini asla kabullenemez,mücadele ederdi.
Çocuklarımın doğum günlerimde hediye ettiüi kitaplarını tekrar tekrar okuyarak,bizi uyandırmak için nasıl çırpındığını daha iyi görüyorum.Görüyorm da aciz kalıyorum,bir şey yapamıyorum.
Ona olan borcumuzu adını sokaklara vererek ödeyemeyiz.Katillerini bulabilirsek ve bizi uyandırmaya çalıştığı konularda daha uyanık davranırsak belki içimize birazcık serinlik katabiliriz.
HER GECE KABUSLAR GÖRÜYORUM ÜLKEMLE İLGİLİ ÜLKEMİN CESUR,KAHRAMAN ASKERLERİ VE GAZETECİLERİYLE İLGİLİ.
Sen biliyordun birgün böyle bir şey yapacaklarını,hiç korkmadın,yılmadın,araştırmaktan vazgeçmedin.Aldığın ödüller mi! Onlari sen de biliyorsun,biz de biliyoruz.
Zamanının en büyük araştırmacı-gazeteci-yazarıydın.Senin aldığın en büyük ödül kalplerimizde kazılı.Sen ölmedin UĞUR MUMCU ,sen ülken için seve seve ,bile bile şehit oldun.
Ömrüm yettikçe,ülkem için,halkım için kalemimle savaşmaya devam edeceğim.Atatürk ilkeleri doğrultusunda,cumhuriyet kadını olarak,torunlarıma seni ve senin gibi kahramanlarımızı anlatmaya devam edecegim.
Sen görevini yaptın ,için rahat olsun,şimdi sıra bizde…