15 Temmuz fetö terör örgütü ” FTÖ ” hain darbe girişiminden sonra peş peşe tutuklamalar başladı. Bunlar arasında ilk tutuklananlardan biri de ‘Adil Öksüz’ idi. Ne var ki, hakim karşısına çıkar çıkmaz her ne hikmetse! Kısa sürede serbest bırakıldı. Fetö zanlıları arasında ismi ilk sırada anılan ve bilinen Adil Öksüz, bir süre sonra herkesin ”Akıl sır erecek gibi değil, nasıl böyle bir zanlı salıverilir?” dediği dönemler başlamıştı ama, dövünmek için zaman artık çok geçti.
Belli ki birileri ustaca bir manevra ile salıverilmesine olanak sağlamıştı. Nitekim olaylar aydınlandıkça serbest bırakılma nedenleri de ortaya çıkmaya başlamıştı.
Örneğin, onu salıveren hakimin de Fetöcü olduğu zannı ile görevden alındı. Yanılmıyorsam tutuklandı da.
Buraya kadar her şey tamam…
Pekii… bu salıverilen kişi nasıl oldu da bir türlü bulunamadı… Yer yarıldı da yerin içine girmiş gibi birden ortadan kayboldu? Yine herkes kendince kafa yorup nedenini bulmaya çalışırken nasıl oldu da birden bire Öksüz’ün Almanya‘da olduğu haberleri kesinleşti. Akla ilk gelen; çifte pasaportlu olup başka bir isimle kaçıvermesi veya kaçırılmış olmasıdır.
Bir başka varsayım; adam elini kolunu sallayarak Adil Öksüzismi ile çıkış yaptıysa durum daha acıdır. Çünkü , sınırlarımızdaki kontrollerin delik deşik edildiğinin düşündürücü yansımasıdır.
Sınırlarımız demişken; sınır komşularımız ile olan ilişkilerimizin de sil baştan yenilenip eski huzur ve güvenin olduğu, ufak tefek var olan sorunların halledildiği dönemlere dönmek zamanının geldiği, hatta bu konuda çok geç bile kalındığını ilgililerin dikkatine sunup anımsatmak gerekir.
Örneğin; artık hiçbir yarar elde edemediğimiz Suriye politikamızı değiştirip Esad ve Suriye ile olan ilişkilerimizi yeni bir siyasal anlayış ile sil baştan yenilemek için görüşmek gerektiği gibi.
Araştırma ve soruşturmalar ilerledikçe kaçan ve iltica eden Fetöcülerın, yalnız Almanya’ya değil, Yunanistan’a, ABD başta olmak üzere pek çok ülkeye kaçtıkları ya da iltica ettikleri haberleri her gün medyada yer alıyor. Fetö, dünyanın hemen her ülkesinde okullar açarak görüntüde kültür alış verişi yapıp sempati toplamayı sinsi vitrininde sunarken, vitrin ardında da bir gün gerektiğinde sempatizanlarının ,üyelerinin ve kendinin kaçacağı, iltica edeceği yatırımlarını da yine sinsice planlamış görünüyor.
Yurt dışında Türklerin daha çok olduğu yerlerde daha çok faaliyetlerde bulunan fetöcüler anlaşılıyor ki Almanya’ da daha etkin olarak çalışmışlar.
Artık önce ABD’ yi değil Almanya’yı ziyaret edenler ülkemizde siyasette ön sıralara oturuyorlar. Paravan şirketin Almanya olduğu açıkça beyan durumundadır.
Buradan da anlaşılıyor ki kimin geleceği değil kimin nasıl geleceği önem taşımaktadır.
Birlik ve beraberlik içinde , iç dış siyasamızda eğer parlamenter sistemi koruyamaz duruma düştüğümüz an büyük bir çıkmaza gireceğimiz kesindir… Özellikle 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra bunun tersini savunmak söz konusu bile değildir… Bu birlik ve beraberliği sağlayacak olanlar ise, parlamenter sistem çatısı altındaki seçilmiş halkın temsilcileridir. Eğer onlar, bu birlikteliği sağlayamazlarsa halktan bu birlikteliği sağlamaları için attıkları nutuklar elbette karşılık bulur ve halk birlikteliğini sağlar ama bir koşulla; kendileri birliktelik sağlayamamış seçilmişler sandıklara gömerek…
Elbette yeni temsilcilerini Meclis koltuklarına oturtarak…
Ülkenin menfaatlerini ön plana almayan ama almış gibi görünen her politik şahsiyetin partisine, adına sanına bakılmaksızın bir gün seçmenine hesap vereceği ve suçları olanların yargı karşısında asıl hesabı verecekleri de tartışılmaz gerçeklerdir.
Yine 15 Temmuz’a dek, yaklaşık kırk yıldır saz çalıp kendini şah sanıp şahbaz olanların icraatları ve söylemleri ile bir bir döküldükleri gibi…
Umarız, bu en son hain girişim sonu ortaya dökülmeye başlayan kirli çamaşırlar pek çok şahbaz niyetli için alınması gereken en büyük ders olur, onlarda varsa bozuk niyetlerini düzeltirler.
Keyfiyet kendilerinindir…
Refhan İrtem