NECDET BULUZ
Son günlerde tarım alanlarının giderek elden çıkarılması, tarımda ithalata yönelik adımların atılması, çiftçilerin de tepkisini çekmeye başladı. Üreticiler “Tarım alanlarımız yok oluyor. Bir santimetre toprak doğada 5 bin yılda oluşuyor. Durumun vehameti ortada. 1998′ den beri kendi tohumlarımıza bile sahip çıkamıyoruz. Kânunen yasak. Tohumu da İsrail’den satın alıyoruz. Hem de genetiğiyle oynanmış yani GDO’ lu tohumlar. Artık bu işe bir son verilmelidir” diyor.
Bakanlar Kurulu buğday, arpa, mısır, pirinç, büyükbaş ve küçükbaş canlı hayvan ile dondurulmuş et ithalatında (satın alma) gümrük vergilerini 2018 sonuna kadar sıfırladı. Tarım sektörünün temsilcileri açıklamalarında Türkiye uygulanan yanlış tarım politikaları sebebiyle yüzü aşkın ülkeden yüzlerce gıda ürünü satın aldığımızı söylüyorlar.
Türkiye 2001 yılında buğday ithalatına 50 milyon dolar öderken, rakam kat kat artarak neredeyse 2 milyar dolara yükselmiş bulunuyor.
Türkiye dünyanın kendi kendine yeten yedi tarım ülkesinden biri iken uygulanan politikalar nedeniyle neredeyse bütün ürünlerini dışarıdan ithal eder bir hale gelmiş bulunuyor. Tarım ürünlerinde, gıdada artık dışa bağımlı bir ülke konumuna doğru hızla ilerliyor. Bu durum da hem üreticileri,hem de tüketicileri rahatsız eder duruma geldi.
Şu noktaya dikkat:
Tarım ürünlerinde bağımlılık tehlikelerin ve tehditlerin de habercisi. Dışa bağımlı bir tarım politikasının uygulandığı ülkelerde, en ufak bir kriz olduğunda ciddi besin sıkıntısının ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Son Körfez krizinde Katar’ı buna somut örnek olarak gösterebiliriz:
Katar petrol zengini, ama uygulanan ambargo sebebiyle yiyecek derdine düştü. Parası olsa bile yiyecek gıda bulamadıktan sonra.. Tarım konusu stratejik öneme sahip bir konudur. Bakan Zeybekçi, Katar’a 71 uçakla 5 bin ton gıda yardımı gönderildiğini açıkladı.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta da şu:
Türkiye Katar’a ürettiği malları değil, dışarıdan satın aldığı malları gönderiyor. Halbuki kendi ürettiğimiz ürünleri bu ülkeye gönderebilmiş olsak daha iyi olmaz mıydı?
ABD, Dünya tarım ihracatındaki payını yüzde 2,5’lardan yüzde 80’lerin üzerine taşıdı. Dışişleri eski Bakanı Kissenger, “Arapların petrol silahı varsa, bizim de tahıl silahımız var. Petrolsüz yaşanabilir, ama tahılsız asla…” diyor. Sonra da ilave ediyor. ” Petrolü kontrol edersen ulusları kontrol edersin, yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin.”
ABD başta olmak üzere pek çok gelişmiş ülke yüksek oranlarda tarımı destekleme fonları ayırırken, üretilen tarım ürünlerinin tamamı da devlet koruması altında bulunuyor.
Yüzölçümü Konya’dan biraz daha büyük olan Hollanda tarım ürünü ihracatında rekor kırıyor. İspanya Türkiye kadar sulak bir ülke olmamasına rağmen her yıl Türkiye’ nin 10 katı pirinç üretiyor.
Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeleri tam bağımlı hale getirebilmek için kullandığı silahlardan biri de tarımdır. Türkiye, aslında elindeki bu büyük silahı kullanamıyor. Gelecekte daha da sıkıntılı bir dönem yaşamak istemiyorsak bunun önlemlerini de bugünlerde almamız gerekiyor.
Tarım ithalatına servet ödediğimiz artık ortada. Bu nedenle bu dış borçlarımızın da artmasına neden oluyor.
Türkiye’nin 2002 yılında 130 milyar dolar olan brüt dış borcu, 30 Haziran 2017 tarihi itibarıyla 811,8 milyar TL olmuş. 15 yılda tam 6.3 kat artmış.
Tarlanın posası olarak bilinen ve genelde hayvan yemi olarak kullanılan samanı bile ithal edecek hale gelen Türkiye’de bu konu mercek altına alındığında ürkütücü sonuçlar gözler önüne çıkıyor.
Buna göre: 2010 yılından itibaren önce canlı hayvan, ardından et, sonrasında saman ve kurbanlık hayvan ithalatına izin verildi. Mayıs 2016’ya kadar 272 bin baş damızlık sığır, 1.4 milyon baş damızlık olmayan sığır, 2.2 milyon baş koyun ve keçi ile 211 ton sığır eti ithal edildi. Toplam 4 milyar dolar ödendi. Ancak bu dönemde et fiyatları artmaya devam etti.
Çöken tarım ekonomisi Türkiye’yi Şili’den bile canlı hayvan alacak seviyeye getirdi. Buna göre Türkiye; buğdayını, Rusya, Almanya, Fransa ve Ukrayna’dan temin etti. Arpayı İngiltere ve Hırvatistan’dan aldı. Samanını Gürcistan’dan aldı. Pamuğunu ABD, Yunanistan, Türkmenistan ve Hindistan’dan temin etti. Soyayı Arjantin’den, mısırını ABD, Arjantin ve Brezilya’dan ithal etti. Çeltik ve pirincini ABD, Vietnam, İtalya ve Tayland’dan sağladı. Mısır ve Çin’den kuru fasulye aldı Kanada’dan yeşil mercimek ve nohut ithal etti. ABD, Ukrayna ve Kanada’dan bezelyesini, Bulgaristan’dan kurbanlık koyun, Şili, Uruguay ve Fransa’dan büyükbaş hayvan, Bosna ve Hersek’ten lop et ithal etti.
Bunların ortaya koyduğu tabloda da şunu görüyoruz:
2 yıl içinde 400 milyar TL. Dışarıya gitti. Tarım ithalatına artık bir servet ödediğimizi de açık biçimde görebilmekteyiz.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın