Çok kötü günlerden geçiyoruz… At izi, it izine karıştı…
Kılık – kıyafete, giyime – kuşama, oturmaya – kalkmaya karışan bir takım meczuplar türedi… Otobüste, yolda, parkta çevirip adam dövüyorlar… Vatandaş, vatandaşa hiç bu kadar düşman olmamıştı. Vatandaş, vatandaşa hiçbir dönemde, hiç bu kadar nefretle, kinle bakmamıştı…
Çember sakallı, şalvarlı, takkeli şeriatçılar, bu ülkenin kurtarıcısına, kurucusuna saldırıyorlar. Heykellerini yıkmaya, yakmaya çalışıyorlar.
Tüm dünyanın hayran olduğu, örnek aldığı insana, yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e saldırıyorlar.
Devlet adamlarımız ise onları sessizce izliyor… Sadece seyrediyor… Dıştan belli etmeseler de içten içe düğün, bayram yapıyorlar… “Oh olsun…” diyorlar. Oh olsun!
“Atatürk’ü bu ülkeden silme, yok etme hedefimize adım adım yaklaşıyoruz… Ektiğimiz fidanlar meyveye dönüyor… Halk şeriata yöneldi bile… Cihat başladı… Ne mutlu bize…”
Bazen kendileri de boş durmuyor, bu meczuplarla birlikte yüce öndere kin kusuyorlar…
7-24 onun devrimlerine küfrediyorlar. Kötü sözler söylüyorlar… Onu halkın gözünde küçük düşürmeye, değersizleştirmeye çalışıyorlar… Sonra da gidip, yabancı ülkelerde, meydanlara dikilen Atatürk heykellerine utanmadan çelenk koyuyorlar… Daha doğrusu koymak zorunda kalıyorlar…
Yabancı devletler ve devlet adamları bu büyük adama bizim politikacılardan daha çok sahip çıkıyor…
Devrimleriyle, emperyalizme karşı verdiği mücadele ile kendilerine onu örnek alıyorlar.
Ama bizim siyasal İslamcılara göre Atatürk’ün Yedi Düvelle savaşıp, onu yurttan atmasının hiçbir değeri yok… Emperyalizmle mücadele olsa da olur, olmasa da… Sen yeter ki dinine sahip çık… Namazını kıl, orucunu tut… Yeter ki İslam nizamı ve Şeriat yasaları işlesin… Vatan neymiş, vatanın bağımsızlığı neymiş, millet neymiş! Bunun hiçbir kıymeti harbiyesi yok
Ne diyor Kadir Mısıroğlu?
“Keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı, ne şeriat kaldırılırdı. Ne medrese lağvedilirdi, ne hocalar asılırdı. Hiç biri olmazdı…”
Onlara göre özgürlüğün, insan haklarının da bir değeri yok… Bayrağın, milli duygu ve görüşlerin, milletin, milliyetçiliğin ise hiç değeri yok… Ülkeye Yunan da İngiliz de Amerikalı da Fransız da gelip oturabilir. Vatanı sahiplenebilir…
Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı sonuna dek talan edebilir…
Yeter ki ülkede türban takılsın, çarşaf giyilsin…
Ayakkabılardan dolarlar, avrolar da çıkabilir. Politikacılar çalıp, çırpabilir. Adam, herkesin gözünün içine baka baka, Milletin “A’”sına da koyabilir…
Ne gam!!!
Yeter ki herkesin dini bütün olsun, namazında, niyazında olsun. Gece gündüz dua okusun…
Yeter ki her mahalleye, her sokağa bir imam hatip okulu, bir kuran kursu açılsın, 7 yaşındaki çocuklar türban giysin…
İnsanlar kul, teba; milletler ümmet olsun. Müslümanlar tek bayrak altında toplansın… Sınırların hiçbir değeri ve önemi yok…
Onlar için önemli olan bu dünya değil, öteki dünya, ahirettir… İnsanlar bu dünya için değil öteki dünya için çalışmalıdırlar…
Bilim, buluş, teknik, fen, teknoloji olsa da olur, olmasa da…
Bakın bu sahte dincileri, vatansız dincileri eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu nasıl yerden yere vuruyor:
“İslam dini dünyada yaşansın diye gönderildi, ahirette değil. Yani dünyayı terk et, hiçbir şey yapma, ahirette kazanırsın mesajını vermiyor. Müslümanlar dünya-ahiret dengesini yitirdiler…”
Her şeyin altüst olduğu, fırsat eşitliğinin olmadığı, işgaller altında umutların tükendiği, siyasal katılımın olmadığı toplumda sadece din anlatarak insanları mutlu edemeyiz.
İslam dünyası acilen bilgi, çalışma, üretme, temizlik, sosyal barış, sosyal adalet, insan hakları, kadın hakları, çevre, özgürlükler, ötekinin hakkı gibi temel konularda zihnini durultmak ve bu konularda mesafe almak zorunda. İslamiyet’te ibadet sadece kıldığımız namaz değildir. İnsanlığa, dünyanın imarına, sulha, barışa hizmet eden her davranış ibadettir…”
Siz, hiç ülkemizde özgürlük, kadın hakları, barış için savaşan bir tarikatçı ya da cemaatçi gördünüz mü?
Siz, hiç ayakkabılardan çıkan banknotları eleştiren, kötüleyen bir tarikatçı ya da cemaatçi gördünüz mü? Bina yapmak, maden ocağı açmak, yol yapmak için ormanları yakanlara, kurdu kuşu yok edenlere karşı çıkan bir tarikatçı ya da cemaatçi gördünüz mü?
Siz hiç, bir cemaatçinin, bir tarikatçının tecavüzcüyü, hırsızı, emperyalisti kötülediğini duydunuz mu? Ensar Vakfında yapılan çocuk tecavüzlerine isyan ettiğini gördünüz mü?
Bunlar, Hz. Ali’nin, Hz. Ömer’in, Hüseyin’in haksızlığa, adaletsizliğe karşı direniş ve isyan geleneğini, namus anlayışını da silip kaldırdılar… İğdiş ettiler…
Bunlar, Mehmet Akif’in emperyalizme savaş açan İslam düşüncesini, istiklal, vatan, hürriyet aşkını da yok ettiler.
Bunlar, yoksul Müslümanı sadece inanç, namaz, oruç, hac çemberinin içine sıkıştırıp, kendilerine dünya nimetlerinden bir cennet kurdular…
Müslümanlar şimdi emperyalizmin hizmetinde Ortadoğu’da, birbirlerinin boğazını keserken, yobazlar ülkemizde Atatürk heykellerine saldırırken, onlar yedi sülalesini zengin etmekle ve önemli makamlara atamakla meşguller…