Makaleye başlık yaptığım bu ilanı 2006 yılında Cumhuriyet gazetesi kullanmıştı… O zaman henüz İlhan Selçuk sağdı. Cumhuriyetin başındaydı…
Bir uyarıydı bu. Tehlikenin yaklaştığından, önlem alınmasından söz ediyordu…
O yıllarda henüz Ergenekon yoktu…
FETÖ belası bu kadar güçlü değildi… Ama başını kaldırmıştı…
Ordu, tüm düzeni ve Atatürkçü yapısıyla dimdik ayaktaydı…
Basın ve yargı bütünüyle siyasallaşmamıştı…
Ergenekon Davası, 12 Temmuz 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda bulunduğu söylenen 27 adet el bombasıyla başladı.
Birbiri ardından aydınlar, askerler, sabahın köründe sıcak yuvalarından alınıp götürüldüler. Onlarla birlikte 80’li yaşlarında, hasta halinde, İlhan Selçuk da tutuklandı… Uzun bir gözaltından sonra Ölümünü çabuklaştırdılar…
Sonra da “Yanılmışız, pardon” dediler…
Cumhuriyet gazetesi geleceği görmüştü… Aydınları, Atatürkçüleri, vatanseverleri uyarıyordu…
Ve soruyordu: “Tehlikenin farkında mısınız?” Arkasından da ekliyordu: “Cumhuriyetimize sahip çıkalım…”
Ben de Cumhuriyet gazetesinde yazdığım o yıllarda aynı konulara dikkat çekiyordum… Hatta 2006’dan daha önceleri, 98’li, 99’lu yıllarda ve 2000’lerin başında…
Diyordum ki:
“Eğitimi tarikatçılara, vakıflara teslim edip, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Tevhid-i Tedrisat”, Öğretim Birliği yasasını ayaklar altına aldılar. Kimsede çıt yok. Ortalık sanki “Ölü Deniz…” Bu gidişle 1. dalga, 2. dalga, 11. Dalga (Ergenekon Davası dalgaları A.E.) derken ne komutan kalacak, ne gazeteci, ne bilim adamı ne sendikacı ne de partili… Dalgalar yükseliyor, büyüyor. Apartmanların boyunu geçti. Ülkede Tsunami var. Kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Ortadoğu ve Orta Asya medeniyetleri uzmanı Dr. Khazai, Türkiye’nin İran’dan ders alması gerektiğini belirterek şunları söylüyor: “Kürklü zengin kadınlar, öğrenciler, sözde aydınlar sokaklarda mollalar için destek gösterileri yapıyorlardı. Devrimden sonra hepsi ülkeden kaçtı. İran rejimi Türkiye için bir ders olmalı…” (Yavaş Yavaş Gelirler, Cumhuriyet, Elçin Poyrazlar, 18.08.2007)
Yine İranlı kadın yazar Tara da, “Başlangıçta başımızı örtmeyi şaka gibi karşıladık. Kara çarşafı giydiğimizde iş işten geçmişti. Keşke bizim önümüzde daha önceden yaşanmış bir İran, bir Cezayir örneği olsaydı!” (Aktaran Alpaslan Berktay, Cumhuriyet, 19.09.2007)
Evet, Türkiye’nin önünde ders alınacak çok örnek var. Ama “tehlikenin farkına varan yok!..”
‘Kuzuların Sessizliği’ devam ediyor…”(Tehlikenin Farkına Ne Zaman Varacağız, Cumhuriyet 03.02.2009)
Daha önce de 12.04.2006 Tarihli Cumhuriyet gazetesinde, faşist baskılar karşısında tepkisiz kalanları eleştiren “Kuzuların Sessizliği” adlı bir yazım yayımlanmıştı…
O zaman ne Ergenekon, ne FETÖ belası vardı…
Sonra Ergenekon kumpası düzenlendi. Ardından hemen muhalefet partilerine ve liderlerine bir çağrı yaptım:
“Bu haksız ve kanıtsız tutuklamalara engel olun… Sesinizi yükseltin… Meydanlara, sokaklara çıkın… Direnin… Demokratik haklarınızı kullanın…”
Muhalefet, kılını bile kıpırdatmadı… Bizi kös dinler gibi dinledi. Sonra da uyarımıza yanıt verdi:
“Yargı gereğini yapar, suçsuz iseler aklanırlar…”
Ve bunun ardından FETÖ harekâtı başladı…
Yine uyardım: “Cemaat adım adım ilerleyerek devlet kurumlarını teslim alıyor… Yakında çağdaş ve Atatürkçü kurum kalmayacak… Gelin el ele vererek bu şeriatçı yapılanmayı önleyelim, sonra kendim ettim, kendim buldum” türküsünü söylemeyelim…”
Muhalefetten gelen yanıt neydi biliyor musunuz? “Herkes tarikatçı olabilir, yeter ki dini siyasete bulaştırmasınlar…”
Hani türküde der ya, “Gele gele geldik bir kara taşa…” Biz de şimdi sessizlik, dirençsizlik, eylemsizlikle gele gele geldik bu kara döneme…
Sözün özü, bugün, siyasal İslam, iktidarı ele geçirdi. Ama dilediği dört dörtlük şeriatçı düzeni henüz kuramadı. Önünde bazı engeller var. Bunların temizlenmesi gerekiyor. Şu sıralar tüm yurdu dikensiz bir gül bahçesine dönüştürebilmek için tüm gücünü ortaya koyuyor.
Cihat başlattı…
Devlet adamları, bakanlar Cemaat, tarikat liderlerinin ayaklarına sıklaştırdılar.
Şeyh Nazım Kıbrisi önünde diz çöken ABD vatandaşı Merve Kavakçı’ya AKP tarafından yeniden vatandaşlık hakkı verildi ve Kuala Lumpur-Malezya’ya Büyükelçi olarak atandı…
Şimdi bir kez daha uyarıyoruz:
“Tehlikenin farkında mısınız? Cumhuriyetimize, Atatürk’ümüze sahip çıkalım…” Aynı uyarıyı yıllar önce de yapmıştık… Bu ikincisi… Bundan sonra belki de üçüncü bir uyarıya zaman kalmayacaktır. O zamana değin “Federal İslam cumhuriyeti” ilan edilmiş olacaktır.
Tüm demokratik güçlerin birleşme, bütünleşme, güç birliği yapma zamanıdır şimdi. Vatan Partisinin aklı başında yöneticilerine sesleniyorum: ABD vatandaşı bir bayanı büyükelçi tayin eden AKP ile emperyalizme karşı savaş verilmez… Bu eşyanın tabiatına aykırıdır… Doğanın yapısına aykırıdır…
Şimdi zaman, Kuvayı Milliye ruhu ile antifaşist, antiemperyalist milli cephede bir araya gelme zamanıdır… Makam, mevki, koltuk kavgası yapma zamanı değildir…
Bir yanıt yazın