Pentagon Stratejik Araştırma Enstitüsü, Savunma Standartları (DOD-STD) gerekleri doğrultusunda;
ABD Ordusu, Savunma Sanayii ve düşünce kuruluşlarıyla kapsamlı iştişarelere dayanan bir çalışmayı raporladı.
Rapor “At Our Own Peril: DoD Risk Assessment in a Post- Primacy World – Dünya Liderliği Sonrası Risk Değerlendirilmesi Zorunluluğumuz ” başlığını taşıyor.
*
Rapor ABD’nin siyasi, ekonomik ve askeri açıdan küresel bir dev olmayı sürdürmesine rağmen rakip devletler karşısında su götürmez pozisyonunun keyfini artık sürdüremediğini bildiriyor.
ABD ve müttefiklerinin üstünlüğünün II. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan ve Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte daha da geliştirilen,
Ancak Birleşik Devletlerin yedi yıldır inşa ettiği ve sürdürdüğü kurallara dayalı küresel düzenle birlikte,
Şimdi bu çok büyük gücün ağır bir stres yükü altına girdiği ve çözülmekte değil aslında çökmekte olduğu ifadelerine yer veriyor.
*
Buna rağmen Pentagon’un aşırı derecede kısa vadeli askeri tehditlere odaklanmış olduğunun,
Somut savunma hedeflerine anlamlı bir bağlantısının bulunmadığı ve liderlik sonrası savunma inovasyonu ve adaptasyonu için yetersiz kaldığının tesbiti yapılıyor.
Bu durumda mevcut risk tanımlama ve değerlendirme sözleşmelerinin kalıcı, yıkıcı değişimle tanımlanan bir çevreye nasıl adapte edileceği konusunun yanıtsız kaldığı değerlendiriliyor…
*
Halbuki,Batı’da her yerde meşru hükümetler zayıflamakta ve sivil huzursuzluklar baş göstermektedir.
En az yirmi yıldan bu yana huzursuz nüfus, bilgi teknolojileriyle güçlenmekte ve otoriteye karşı zorluklar çıkarırken giderek dünyadaki gücün değişimini önermektedir.
Bu, süper güç egemenliğinin kısıtlanması ve ABD’nin bütünlüğünün sonlanması anlamına geliyor…
*
Pentagon Stratejik Araştırma Enstitüsü askeri uzmanlarının analizi çok olumsuzdur.
Uzmanların savunma prizmasından gördükleri ve keşfettikleri şey, ABD’nin devasa askeri gücünün artık dünyayı otomatik olarak kendi yoluna getirmeyi garanti edemeyişidir.
Aslında bu durum Vietnam ve son zamanda Afganistan, Irak, Suriye, Libya ve diğer ülkelerdeki sonuçlarda açık şekilde gürünmekteydi…
*
Çünkü bugün, silah pazarının kurulduğu her alanda, hem anlık mobil iletişim hem de daha ölümcül yüksek teknolojili silahlar çoğalıyor..
Bu çerçevede hiç bir güç diğerini kendi yoluna getirmenin garantisini veremiyor.
Üstelik ABD ekonomisinin boyutu ve gücü, uluslararası düzenin çözüldüğü bu temelde, Washington yönetiminin küresel pozisyonunu korumasına yönelik yeni bir dönüşüm evresini karşılamıyor…
ABD, bu modern dijital çağda yumuşak güç ve nüfuzunu kullanmakta ya da girişimcilikte ve inovasyon sağlamakta eksik kalıyor...
*
Rapor, ABD’nin “Nerede ve ne zaman olursa olsun küresel olaylara karşılık verme yeteneği düşmanlarla savaşıp savaşmamaya değil, bunun nasıl yapılacağı ile ilgilidir ” özetindeki askeri stratejisi ile ilgili,
Ocak 2011’de “Birliğin Durumu” konuşmasında,” Tehlikede olan şey, Amerika’nın dünya haritasında yalnızca bir yer edinmesini sağlayan değil aynı zamanda tüm dünyayı aydınlatmasını sağlayan liderliğini sürdürüp sürdüremeyeceğiyle ilgilidir” diyen Başkan B.Obama’nın kaygılarını doğruluyor.
*
ABD’nin askeri liderliği konusunda Pentagon ve Beyaz Saray’ın aynı görüşte olmasına ama ABD Dışişleri Bakanlığı’nın hâlâ bir şekilde Dünya lideri rolüne sarılmasına rağmen,
Dünya’nın güvenlik durumunun ya da siyasi istikrarın otomatik olarak ABD tarafından yönlendirilmesinin sonuna gelinmiştir.
Başkan Donald Trump’ın ABD’nin artık “anlamsız” yabancı maceralara karışmasını
istemeyişindeki ısrarı,
Ya da Orta Doğu’daki Amerikan etkinliğinin çeşitli öngörülemeyen şekillerde nasıl devam ettiğini görmek, doğrusu çok öğretici oluyor…
*
Ancak Washington’da hangi görüş hüküm sürerse sürsün, bu sadece dünyanın diğer demokrasilerinin ve müttefiklerinin kısmen ya da tamamen Amerikan çekilmesinin bıraktığı boşlukların bir kısmını doldurmak için daha fazla birlikte çalışması ve koordine etmesi gerektiği anlamına geliyor.
Özellikle bir grup devlet adamı ve diplomatın her zaman ABD’nin sorunlu yerlerde “orada” olmasına ve parçaları almaya hazır olmasına karşı yeni bir zihniyet gerekiyor.
*
Bu nedenle Rapor, dolaylı olarak Dünya’da giderek yükselen herhangi bir meydan okumaya karşı durmak için Soğuk Savaş zihniyetinin terk edilerek uluslararası ilişkilere yeni bir perspektiften bakılmasını,
Sorunlara çözümler bulmak için tüm uluslararası toplumun birlikte çalışmasını,
Artık hiçbir ülkenin, gelişmiş bir askeri ittifakın bile 21. yüzyılın sorunlarıyla tek başına mücadele edemeyeceğini,
O yüzden işbirliğinin daha fazla zorluklar başlamadan kurulmasının tek etkili çözüm olduğunda pekişilerek işbirliği ruhunun geliştirilmesini,
Hiçbir ülkenin, başkalarının kaygılarını ve çıkarlarını dikkate almayan ben-merkezci bir tutum almamasını,
Tüm ülkelerin sadece kendine karşı değil aynı zamanda tüm uluslararası topluma karşı sorumlu olması gereğinden sorumluluk bilincini yükseltmesi gerektiğine ilişkin talepleri olumluyor...
*
Mesela, ABD Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan (TPP) çıkarken ve Çin’in yerini almaya hiç isteği yokken, Birleşik Krallık AB ağından ayrışıp TPP zincirinde bir bağlantı oluşturabilecek midir?
Ya da Avrupa ve Asyalı müttefikler Amerika’nın liderlik etmesini beklemek yerine Devlet Başkanı V.Putin’i daha kooperatifçi bir duruşa getirmek üzere Rusya ile yakınlaşabilirler mi?
Ya da durumun bozulmasına paralel ABD ve Çin birbirlerine karşı parlamaları bırakıp diğer güçlere Kuzey Kore krizine yapıcı roller verebilirler mi?
Ya da otokrasiyle her geçen gün güçlenen İslamcılık ve İslamcı Cihad tehditiyle nasıl bir küresel mücadele yapılabilinir ?
Ya da yirmi yıl önce ABD’nin başı çektiği Balkan savaşından sonra bugün bölünmüş Batı Balkanlar’da muhtemelen daha büyük bir patlamayı önlemek için Batı ve Doğu güçleri aralarında bir koalisyon kurabilirler mi?
Ya da ABD Irak’ta, Suriye’de veya Libya’da liderlik yapmayacak ise liderliğe kim taliptir?
Ya da Doğu ve Batı birbirini vurmadan önce onlarla mücadele için yeni bir küresel ittifak nasıl oluşturulacaktır?
*
ABD’nin liderlik rolüne ilişkin kararlılığını kaybetmekte olduğu bu sırada güçlü Almanya’nın önceliği fikri tartışılıyor..
Ama bu, Almanya’nın yapmak istediği son şeydir, üstelik yeni uluslararası sahnede en üst düzeydeki ya da lider uluslar ve uluslararası güç hiyerarşileri açısından da olanaklı bir durum değildir…
*
Dolayısıyla gerçekçi olmak gerekiyor
Öncelikle ABD egemenliği ve ABD destekli bir uluslararası düzenin çöküşü arasında sert bir seçim yapmayan Pentagon karamsarlarının, bugün bir ağ dünyasında yaşanmakta
olunduğunu anlaması gerekiyor.
Amerika hâlâ hayati bir rol oynamaktadır ancak patron figürü; bugün Batılı, Doğu ve Güney müttefikleriyle belirli krize ve sıcak noktalara odaklanan koalisyonlar oluşturan bir ortak olarak daha az şey yapıyor.
Halbuki Dünya, ancak Pax Americana’dan daha akışkan, esnek, ince ve paylaşılan bir şeyle barış içinde gelişebilecektir…
24.7.2017
Bir yanıt yazın