20 TEMMUZ KUTLU OLSUN

Ve arkadan da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun da, “Kıbrıs'ta var olan durum ömür boyu süremeyecektir. Artık bundan sonra başka süreçler olacaktır"; - images 1

 

20 TEMMUZ KUTLU OLSUN
Hüseyin MÜMTAZ

Belli bir yaşı geçtik artık, iyi kötü okuryazarız, dost muhabbetlerinde Kıbrıs konusu açılınca da sağolsun arkadaşlar susup bizi dinlemeye başlarlar ama “20 Temmuz Zaferi”nin 43’üncü yıldönümünde resmen “bir yaşıma daha girdim”.
Tabii 43 yıl önce internet, hele “sanal âlem” diye bir şey yoktu.
Dün gece sabaha karşı 3 sıralarında işte o âlemlere akmışken bakın neye rastladım;
Efendim; “Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı” Anastasiadis Hazretleri’nin muhterem pederleri meğer 15 Temmuz 1974 sabahı; Limasol’daki darbe güçlerinin komutası görevini deruhte etmekteymiş.
Yâni Nikos Sampson’cuymuş.
Yâni Makarios düşmanıymış.
Yâni ada’nın bütünüyle Yunanistan’a bağlanmasını istiyormuş.
Meğer Rumlar böyle ir babanın oğlunu seçmişlermiş ve biz böyle bir babanın oğluyla oturup Newyork ve Cenevre’lerde görüşüyormuşuz!
Neyi görüşüyorduk acaba, ne bekliyorduk?
Hiçbir Müslüman Limasol’lu da çıkıp bu kadar senedir bize bunu neden anlatmadı?
Acaba diyorum, geçen yazıda değindiğim; Makarios’a karşı 15 Temmuz 1974’te girişilen darbenin yıldönümü dolayısıyla Rum meclisinde düzenlenen özel toplantıya Anastasiadis’in çağırılmama nedeni aslında bu muydu?
Anastasiadis Meclis yerine Ay Konstantinu ve Eleni Kilisesi’nde gerçekleştirilen ve II. Hrisostomos’un yönettiği törene katılmış.
Sizce “içinden” kime dua etti dersiniz?
Sanal âlem turunda sabaha kadar gözlerimin uyku tutmamasının ikinci bir nedeni daha var;
Efendim meğer Rum Güvenlik Konseyi üyelerinden biri, bir linobambaki imiş. Muhterem aynı zamanda Anastasiadis’in de “Türkiye ile ilgili işler başdanışmanı” ünvanını taşıyormuş. Paralı-maaşlı eleman, bordroya bağlı.
Meselenin vahametini idrak edebilmek için bir an gözlerinizi kapayın ve Akıncı’nın Rumca isimli bir danışman edindiğini hayal edin.
Çünkü linobambaki danışmanı olan Anastasiadis son olarak ne dedi farkında mısınız?
“Crans Montana’da a)garantileri, b)müdahale hakkını ve c)Ada’daki Türk askerini, ana müzakere konusu haline getirmeyi başardık” dedi.
Öyle mi?
Yâni gerçekten böyle mi oldu?
43 yıl sonra garantiler, müdahale hakkı ve Türk askerinin varlığı müzakere edilebilir hâle mi geldi?
Onun için ben; Belçika’nın başkenti Brüksel’de basın toplantısı düzenleyen Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik’in, “Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığı müzakere edilemez” demesini ve;

Ve arkadan da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun da, “Kıbrıs’ta var olan durum ömür boyu süremeyecektir. Artık bundan sonra başka süreçler olacaktır”;

…çıkışını fevkalâde önemsiyorum.
Çünkü ancak eğer böyleyse Fransa Savunma Bakanı Bayan Florence Parly’nin Fransız harp gemileri eşliğinde ve Macron’un talimatıyla; Rum-Fransız ortak yapımı Total-Enı konsorsiyumu hesabına 11’inci parselde gaz-petrol araştırması yapan platforma gitmesini kaale bile almıyorum.
Sonunda en fazla ne olur, Baf-Güzelyurt civarında aynı işleri yapmakta olan Barbaros Hayrettin biraz daha güneye iner, hoparlörün sesini biraz daha açıp bangır bangır yayın yapar…
Yalnız Kıbrıs’ta durum böyleyken, Ege’deki Türk ada/adacık ve kayalıkları işgal altındayken Lübnan ve Katar’da asker bulundurmamızı anlayamadığımı ifade etmeliyim.
Çünkü bakın Suudi Arabistan’ın BM nezdindeki Büyükelçisi Abdullah El Muallimi 4 saat önce ne dedi;
“Türk kardeşlerimiz Arap dünyasına sızma ve istenmeyen müdahaleler döneminin çoktan sona erdiğini anlamalıdır. Türkiye yapıcı bir rol oynamak isterse bu memnuniyetle karşılanır. Ama askeri üsler ya da askeri müdahale yoluyla rol oynamaya çalışmak yapıcı olmaz ve Türkiye’nin Arap dünyasındaki itibarına zarar verir”.
“Arap dünyası” diyor, “sızma devriniz sona erdi” diyor, “itibarınız zarar görür” diyor.

Lübnan ve Katar “Arap dünyası”ndadır ve demek ki oralarda bulunmamız bizzat Araplar tarafından “sızma” olarak nitelendirilmektedir.
Dünya dönüyor, koordinatlar değişiyor.
Ama Kıbrıs yerinde duruyor ve bir kere yazılan tarih bir daha değişmiyor.
Başınızı kaldırın bu gece Beşparmaklar’ın güney yüzündeki ışıklı-ışıltılı; aylı, yıldızlı al/beyaz bayrağı doya doya seyredin.
Orada duruyor.
Keyfini çıkarın.
Boş verin Makarios’u, Nikos Sampson’u, Anastasiadis’i…20 Temmuz 2017

 

 

https://www.turkishnews.com/tr/content/yazarlar/huseyin-mumtaz/

 


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir