Türkiye’nin terörden sonra en büyük sorunun giderek artmakta olan işsizlik olduğu görülüyor. Bir yıl önce TÜİK’in verileri ile yola çıkarak “İşsizlik yine büyük sorun” başlıklı bir yazı yazmıştık. Bizi yönetenler, alınan önlemlerle 2017’de işsizliğin azalacağı müjdesini vermişlerdi.
2016’nin resmi verileri ortalama işsizliğin % 12’yi bulduğunu gösteriyor. İçinde bulunduğumuz 2017 verilerine baktığımızda bu sayıda azalma değil, bir yükselişin olduğunu görmekteyiz. Ortalama işsizliğin yine de % 20’lerde dolaşması sorunun önemini ortaya koyuyor.
Bu satırlar yazılırken TÜİK, Mart-Nisan-Mayıs dönemini kapsayan işsizlik verilerini açıkladı. Buna göre Nisan dönemi işsizlik oranı yüzde 10,5 oldu. Tarım dışı işsizlik oranı ise yüzde 12,4 oldu. Önceki dönemde ise işsizlik oranı yüzde 11,7 seviyesindeydi. Beklenti ise yüzde 11 olarak açıklanmıştı.
İşsizlikle ilgili sorunları bir türlü gideremiyoruz. Artan nüfus oranına rağmen özellikle genç işsizlerin çoğalması da gelecek için çok önemli bir tehlike ve tehdit olarak görülüyor.
TÜİK, işgücü istatistiklerine göre açıklanan 2 milyon 821 bin işsiz sayısını hesaba katılmayan Nisan 2015 itibariyle iş aramayıp çalışmaya hazır olan 2 milyon 257 bin kişiyi iş bulma ümidi olmadığı için iş aramayan 635 bin kişiyi ve mevsimlik çalışan 74 bin kişiyi eklediğimizde gerçek işsiz sayısının 5 milyon 787 bine yükseldiğini görmüş oluyoruz.
Bu rakamlara göre işsizlik oranı yüzde 20’yi aşıyor.
Burada resmi rakamlara göre hesap yapıyoruz. Resmi olmayan rakamların dışında işsizlik oranının çok daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
Şimdi Türkiye İstatistik Kurumu ( TÜİK) ’in rakamlarına bir göz atalım:
2015 yılı Nisan ayı işgücü istatistiklerine göre Türkiye’de işsizlik oranı 9,6, işsiz sayısı ise 2 milyon 821 bin kişi olarak gerçekleşti. Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerdeki işsiz sayısı Nisan’da geçen yılın aynı ayına göre 242 bin kişi arttı. İşsizlik oranı da 0,6 puanlık artış gösterdi.
Şimdi bütün sorun genç nüfus ve genç işsizlerin artışıdır.
Aynı dönem içinde 15-24 yaş grubu içeren genç işsizlik oranı 1,5 puanlık artışla yüzde 17 olurken bu oran 15-64 yaş grubunda 0,7 puanlık artışla yüzde 9,8 olarak gerçekleşti.
Şimdi bu rakamları göz önünde bulundurup, değerlendirdiğimizde işsizliğin çok büyük bir sorun olarak karşımızda durduğunu görüyoruz. Bizi yönetenlerin de bu durumu ciddiye almaları gerektiği görüşündeyiz. Çünkü bazı yetkililer yaptıkları açıklamalarda “İş var ama gelip çalışan yok. Sonra da işsizlikten söz ediliyor “diyorlar.
Genç işsizlerin çoğalmasında ekonomideki daralma, eğitim sistemindeki çarpıklık büyük rol oynuyor. Bundan en çok da üniversite mezunları sıkıntı duyuyor. Her geçen yıl üniversite mezunu işsizlerin çoğalması ve iş arayanların sayısındaki artış endişe yaratıyor. 2 milyonu aşkın üniversite mezunu geçin iş bulabilmek için yoğun çaba harcadığının da altını çizelim.
İşsizlikle ilgili çeşitli anketler de yapılıyor. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK)’in yaptırdığı ankette, çalışma çağındaki nüfusun yarıdan fazlası kazanç sağlama fırsatından mahrum bulunuyor. İstihdam artış hızı yüzde 5,7’den yüzde 1,7’ye inmiş bulunuyor.
Aynı ankette dikkat çeken bir ayrıntı da işsiz sayısı yıllık bazda yüzde 9,4 artarken yüksek öğretim mezunu işsiz sayısındaki artışın yüzde 24,7 olmasıdır. Diplomalı işsiz sayısının da her geçen yıl daha da arttığını görebiliyoruz.
Üniversite mezunları Nisan 2014’de işsizlerin yüzde 18,7’sini oluştururken bu oran Nisan 2015’de yüzde 21,3’e çıkmış bulunuyor. Bu tablo, üniversite işsizlerin çoğalmakta olduğunu gösteriyor.
Burada bizim söyleyeceklerimiz de olacaktır:
Biz, üniversitelerin açılmasının, çoğalmasının kesinlikle karşısında değiliz. Ancak, alt yapısı oluşmadan, öğretim görevlileri atanmadan, kaliteli eğitim vermeyen ve sadece diploma vermeye çalışan üniversite yapılaşmasına karşıyız.
Dikkat edilecek olursa, ilçelere kadar üniversiteler açılıyor. Altyapısı oluşmuyor, nitelikli öğretim görevlisi atanmıyor, bu üniversitelerde kaliteli eğitim sisteminden söz edebilir miyiz? Öğrencilere diploma verilip, mezun edilme sistemi bugün giderek artan üniversiteli işsizlerin çoğalmasında en büyük etken olarak karşımıza çıkıyor. Kaldı ki bu sorun her yıl daha da artıyor.
Bakıyoruz, birçok öğrenci sadece diploma alabilmek ve üniversiteli mezun olabilmek mücadelesi veriyor.
Çünkü en küçük bir işe girmede bile üniversite diplomalı olmak bir ayrıcalık olarak karşımıza çıkıyor. Eğitim sistemimiz herkesi üniversiteli yapmaya çalışıyor, sonra da diplomalı işsizler ordusu ile karşı karşıya kalıyoruz. Demek ki sistemde bir sıkıntı var ve bunu çözemiyoruz.
Bir diğer sıkıntı da Suriye’den gelen 2 milyonu aşkın sığınmacının ucuz işçi olarak çalışmasıdır. Suriyeli sığınmacıların ucuz işçi olarak çalışmasının işsiz sayısının artmasının bir başka nedeni olarak da gösteriliyor.
Hepsi bu kadar mı? Kesinlikle değil.
Son 10 yıla dönüp baktığımızda istihdam yaratabilecek bir yatırımı göremiyoruz. Yatırım olmadan istihdam olmaz, istihdam olmadan da işsizlik önlenemez. Türkiye’nin önündeki en büyük sıkıntı istihdam yaratacak yatırımların olmamasıdır. Alınan geçici önlemlerle de bu işin çözümü olmuyor. 13 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti Hükümeti’nin istihdam yaratabilecek yatırımları yapmaması, bunların önünü açamaması da işsizliğin en büyük nedenlerinden biri olarak değerlendirilmelidir.
İşsizliğin çözüm yolları vardır ve bunlar ciddiyetle ele alınmalıdır.
Demek ki daha çok işsizlik sorunu ile uğraşacağız. Bu konu gündemin en önemli konularından biri olarak karşımıza çıkacak.
Bir yanıt yazın