NECDET BULUZ
Yaşar Orhan, uzun zamandır Çin’de elektronik konusunda çalışmalar yapıyor. Zaman zaman da çalışmaları ile ilgili paylaşımlarını bizlerle buluşturuyor. Çalışmayı ve üretmeyi çok seviyor. “Üretim olmayan yerde mutluluk olmaz” sözünü de ağzından düşürmüyor.
Yaşar Orhan son paylaşımında “ışınlanma gerçeğe dönüştü” başlıklı haber yazısını göndermiş. Çinli bilim adamlarının ışınlanma konusunda önemli bir çalışma yaptığını ve deneylerde de iyi sonuçlar aldıklarını söylüyor.
Işınlanmada en önemli adımın gelecekte tıp alanında da atılacağını ve tıpta bir devrim yaşanacağını da yazısında dile getiren Yaşar Orhan “Gelecekte, organları oluşturan partiküllerin ışınlama yoluyla kopyalanarak veri halinde depolanması ve ihtiyaç duyulduğunda bu veri depolarındaki organ parçacıklarıyla tedavilerin yapılabileceği üzerinde duruluyor” diye not düşüyor.
Değerli kardeşimiz, bu gelişmeleri özellikle üretimin önemini vurgulamak adına yapıyor. Üretmenin verdiği rahatlık ve keyifle de Çin’deki hayatını da anlatmaya çalışıyor. Haber, yeni değil, biz “Işınlanma gerçeğe dönüştü” demedik, başlığımızı da “Üretim olmayan yerde mutluluk olmaz” diye attık.
Şimdi Yaşar Orhan’ın bu anlamlı yazısını birlikte okuyalım:
“İste bundan dolayı buradayım ….Üretim Olmayan yerde Mutluluk olmaz …
Işınlanma gerçeğe dönüştü
Uzay Yolu filmlerinde sık sık izleyicinin karşısına çıkan ‘ışınlanma’ teknolojisi, yavaş ancak emin adımlarla gelişiyor…
Uzay Yolu filmlerinde sık sık izleyicinin karşısına çıkan ‘ışınlanma’ teknolojisi, yavaş ancak emin adımlarla gelişiyor.
BBC Türkçe’nin haberine göre son olarak Çinli bilim insanları, Dünya’nın yörüngesine bir fotonu ışınlamayı başardıklarını açıkladı.
Yapılan duyuruda, 500 kilometre uzaklıktaki bir kuantum uydusuna fotonun başarıyla ışınlandığı belirtildi.
Işığın temel birimi olan partiküllere foton adı veriliyor.
Başarıyla sonuçlanan deney ile dünya ve uzay arasındaki ilk kuantum veri ağı da kurulmuş oldu.
Kuantum ışınlaması maddenin enerjiye dönüştürülerek uzay-zamanda hareket ettirilmesi olarak tanımlanıyor.
Kuantum ışınlamasında foton çiftleri kullanılıyor. Foton çiftleri arasındaki mesafe ne olursa olsun, bir tanesinin gösterdiği tepki diğerini de etkiliyor.
Çinli bilim insanlarının gerçekleştirdiği son ışınlama ise bugüne kadarki en uzun mesafeli kuantum ışınlaması olarak kayda geçmiş durumda.
Çin, başarıyla sonuçlanan deneyin ‘kuantum interneti için ilk adım’ olduğunu duyurdu.
Partiküllerin fiziksel temas olmaksızın veri aktarımı gerçekleştirebildiği kuantum internetinin, hayata geçtiğinde veri aktarım hızında da devrim niteliğinde bir gelişme olacağı düşünülüyor.
Kuantum ışınlamasının tıp alanında da kullanılabileceği teorisi üzerinde duruluyor.
Gelecekte, organları oluşturan partiküllerin ışınlama yoluyla kopyalanarak veri halinde depolanması ve ihtiyaç duyulduğunda bu veri depolarındaki organ parçacıklarıyla tedavilerin yapılabileceği üzerinde duruluyor.”
Şimdi biraz da ışınlanma ile ilgili bilgi verelim:
Evrenin ne kadar büyük ve ulaşılamaz olduğunu biliyoruz. Teyit edilebilen en hızlı şey olan ışık, sadece bir saniye içerisinde 300.000 kilometre mesafe kat edebiliyor ancak buna rağmen en yakın galaksilere gitmek bile binlerce, hatta milyonlarca yıl sürebiliyor. Eğer uzayda rahatlıkla seyahat etmek istiyorsak ve ulaşılamayan noktalara ulaşmayı düşlüyorsak bunun tek bir çözümü var: ışınlanmak.
Işınlanmanın gerçekleştirilebilmesi için öncelikle fizik kurallarının karmaşıklaştığı alt dala, kuantum fiziğine göz atmamız gerekir. Maddeyi oluşturan temel parçacıkları ve parçacıkların davranışlarını inceleyen bu bilim dalı, ışınlanmanın mümkün olabileceğini belirten ve bunun bir anlamda ölümcül olduğunu söyleyen iki farklı teoriye sahip bulunuyor.
Bu teorilerden ilki “kuantum dolanıklığı/dolaşıklığı” adı verilen teori. Kuantum dolanıklığı teorisine göre evrende eş davranan bazı parçacıklar vardır. Bu parçacıklar birbirinden farklı davranırlar ancak asla birbirlerinden bağımsız olamazlar. Örneğin eş parçacıklardan birisi sağa giderse, diğer eş parçacık sola gitmek zorundadır. Işınlanan kişinin bir yerde yok olduğunu ve diğer yerde yeniden oluştuğunu düşünürsek kuantum dolanıklık teorisi ışınlanmanın ve doğru bilgi aktarımının anahtarı olabilir.
Işınlanma işlemini kuantum dolanıklığı teorisiyle halletmemizin ardında sırada ikinci teorimiz olan “no-cloning teorisi” var. No-cloning teorisine göre bilgi taşınabilir ve bu bilgiye göre aynı parçacıklar, aynı şekillerde oluşturulabilir. Yani ışınlanabiliyoruz (yeeey), ancak bu kısımda teorinin ölümcüllüğü devreye giriyor. Teoriye göre bilginin taşınması sırasında ana kaynak, aynı parçaların başka bir konumda oluşturulabilmesi amacıyla yok edilir. “Yeniden oluştuğum sürece sorun olmaz” diyebilirsiniz ancak burada bilimin açıklamakta yetersiz kaldığı bir noktaya geliyoruz.
Bize “biz” olduğumuzu hissettiren şey, bilinç, nasıl işliyor bilmiyoruz. Eğer bilincin işlemesinde parçacıklar görevliyse o zaman bu teori tamamen bize ait anıları olan ve biz olduğunu düşünen yeni bir canlı yaratabilirdi ancak o canlı “biz” mi olurduk? Öyle hissedebilir miydik? Teorinin bu sorulara cevabı koca bir “hayır.”
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın