Hollanda Mahkemesi Soykırım Kararını Verdi, Azerbaycan Mahkemeleri Bekleniyor!
Alaeddin Yalçınkaya
Srebrenitsa Anneleri Derneği, 1995’de işlenen soykırım kapsamnda 2007’de Hollanda aleyhine dava açtı. Lahey Temyiz Mahkemesi, bölge mahkemesi kararını onayarak Srebrenitsa soykırımından Hollanda askerlerinin kısmen sorumlu olduğuna karar verdi. Sonuç olarak kurban yakınlarının tazminat taleplerinin yüzde 30’unun karşılanmasına hükmedildi.
Mahkeme kararı çerçevesinde teknik ayrıntılara fazla girmeden bazı hususları aydınlatmamız gerekmektedir: Bültenlerde bu haber Lahey (Hague) Mahkemesi olarak da geçmektedir. Hollanda’nın başkenti Amsterdam olduğu halde yönetim, bürokrasi merkezi Lahey’dir. Soykırım ve diğer Uluslararası Hukuk konuları ile Lahey gündeme geldiğinde bu şehirde bulunan BM Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi ile Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi hatırlanmaktadır. Son mahkeme kararının BM bünyesindeki bu mahkemelerle ilgisi olmayıp Hollanda milli mahkemesinin temyiz aşamasındaki kararı sözkonusudur. Bununla beraber bu soykırımla ilgili Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi ile Milletlerarası Adalet Divanı kararları da bulunmaktadır.
BM Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi, bir ülkede soykırım yapıldığı takdirde öncelikle o ülke mahkemesinin suçluları yargılaması gerektiğini düzenler. 1995’te işlenen soykırım Bosna-Hersek’in Srebrenitsa kasabasında gerçekleşti. Soykırımı yapanlar ise önemli bir kısmı cezalandırılmış olan Sırp asker ve komutanlardır. Ancak burada BM Barış Gücü bünyesinde görev yapan Hollandalı askerlerin ihmali, kusuru, tedbirsizliği, hatta desteği sözkonusu olmuştur.
Konuyu değerlendiren bazı uzmanlar ile son karara itiraz eden davacılar, Hollanda askerlerinin “kısmen” değil, tamamen sorumlu tutulması gerektiğini talep ederler. Gerçekten de katliam öncesinde Hollandalılar ile Sırplar arasındaki ilişkiler ve işbirliği, bu talebi haklı kılabilir. Ancak bilinen bir gerçek katliamın Sırp askerler eliyle işlendiğidir. Sözleşme, soykırımı, 2. Maddede tanımladıktan sonra 3. Maddede bu kapsamda cezalandırılması gereken hususları sayar. Bunlar arasında soykırım konusunda işbirliği, teşvik, yardım gibi maddeler sıralanır. Bu bağlamda Hollanda askerlerinin Uluslararası Hukuk’a göre cezalandırılması gerekmektedir. Ancak tekrar belirtelim, soykırım fiilini Sırplar işlemiştir.
Konu uluslararası mahkemelerin gündeminde olduğu halde Srebrenitsalı anneler Hollanda milli mahkemesi nezdinde tazminat davası açmıştır. Böyle bir davada suçun işlendiği yer, yani Srebrenitsa, Hollanda’nın yargı alanı dışı olduğu dikkate alınarak dava reddedilebilirdi. Üstelik konu zaten uluslararası mahkemelerin gündemine gelmiş, hatta bu kapsamda BM bünyesinde geçici bir mahkeme (Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi) kurulmuştu. Öte yandan BM bünyesindeki Hollandalı barış gücü askerleri uluslararası sözleşme kapsamında ülke dışında bulunduğu dikkate alındığında sorunun diplomasi ve Uluslararası Hukuk konusu olduğu, milli mahkemelerin bu konuda karar veremeyeceği yönünde de karar çıkabilirdi. Ancak mahkeme davalıların Hollanda’da yaşayan kendi vatandaşları olduğunu dikkate alarak Soykırım Sözleşmesi’nin ilgili hükmünü mağdurlar lehine geniş yorumlayarak bu konuda kendisini yetkili kabul etmiş, Srebrenitsa’da öncelikle soykırım yapıldığına ve bundan kendi vatandaşlarının kısmen sorumlu olduğuna hükmetmiştir. Bu çerçevede ilk derece mahkemesinden son temyiz merciine Hollanda milli mahkemesini takdirle karşılıyoruz. Sonuç olarak Srebrenitsa’da soykırım suçunun işlendiği milli mahkeme kararıyla tespit edilmiş ve mağdurlara tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Hollanda yönetiminin ödenen tazminatın ne kadarını, suçlu asker ve komutanlara yönlendireceği ayrı bir konudur.
Bu kapsamda Azerbaycanlı kardeşlerimizin başta Hocalı olmak üzere Ermenilerin yaptığı soykırımı ile Azerbaycan mahkemelerinin ne yaptıklarını hatırlamamız gerekmektedir. Öncelikle halen Ermenistan-Rus işgali altında bulunan ve çeyrek asır önce korkunç bir soykırım uygulanan topraklar Uluslararası Hukuk açısından Azerbaycan ülkesinin parçasıdır. Üstelik bu birimlerin idari ve yargısal görevlileri halen Bakü’de ikamet etseler de maaşlarını almakta, resmen görevlerine devam etmektedir. Soykırım sözleşmesi açıkça soykırımın yapıldığı ülke mahkemesinin bu konuda yetkili olduğu ve karar vermesi gerektiğini belirttiği halde henüz Azerbaycan mahkemelerinin bu konuda bir kararı bilinmemektedir.
Dağlık Karabağ sorununun çözümü her ne kadar Minsk Süreci’ne havale edilmiş olsa da milyonu aşan mağdur ve maktul yakınlarının Azerbaycan mahkemelerinde dava açmaları, bunun da ötesinde doğrudan soykırımın yaşandığı birim savcılıklarının dava açması önünde herhangi bir engel yoktur. Hatta bu davaları açmak savcıların birinci görevidir. Muhtemelen gelecekte soykırım suçlularına karşı görevini yapmayan Azerbaycan yetkilileri ve savcıları soykırım kapsamında yargılanabilecektir. Kaldı ki Minsk sürecinin Azerbaycan’daki işgali sürekli kılmadan başka bir fonksiyonu olmadığı, herkesin malumudur.
Bu kapsamda açılmış davalar bulunduğu halde gizli tutuluyorsa bu da son derece anlamsızdır. Eğer devletin gerçekten böyle bir tercihi sözkonusu ise bu durum soykırım suçlularını korumaktan başka bir anlama gelmez. Azerbaycan savcılarının ve mağdurların açmaları gereken binlerce davanın her aşaması bütün dünyaya naklen duyurulmalı, şahitler, deliller, yaşananlar dünya kamuoyu ile her fırsatta paylaşılmalıdır. Duruşmalar, dosyalar, iddialar ve kararlar hukuk usulünün hiçbir teknik ayrıntısı ihmal edilmeden hazırlanmalı, herkesin ulaşabileceği ortamlarda paylaşılmalıdır. Gıyabında da olsa yargılanması gereken Ermeni ve Rus soykırımcılar için bir an önce ara kararlar çıkartılmalı, dava sürecinde sorumluların kaçmasının önlemek için tutuklanması için Interpol nezinde girişimde bulunulmalıdır. Yüzlerce davadan çıkan kararlarla olgunlaşacak süreç diğer uluslararası mahkemeler ile diplomatik zeminlerin, hatta bilimsel, akademik çalışmaların temelini teşkil etmelidir. Hiçbir hukuki anlamı olmayan parlamentolardan soykırımı tanıma kararları çıkartılması girişimleriyle halkı uyutmaktan vazgeçilmelidir.
Bu kapsamda Azerbaycan hükümeti ve yargısının faaliyetleri ile ilgili gelişmeleri her aşamada paylaşmaya hazırım. Eğer muttali olamadığımız yargısal süreç ve bu süreçteki kazanımlar varsa sütunlarmız Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı veya Büyükelçiliğinin vereceği bilgilere açıktır.
Öncevatan, 05.07.2017
alaeddinyalcinkaya@gmail.com