NECDET BULUZ
2 Temmuz Sivas için bir kara lekedir. 37 kişinin Madımak otelinin ateşe verilerek yakılmasının da yıl dönümüdür. Sivas’a yakışmayan ve Sivas adını lekeleyen bu kara lekenin temizlenmemiş olması da ayrı bir yaradır. Çünkü, Madımak Oteli’ni yakan ve 37 kişinin diri diri yakılmasına neden olanlar cezalandırmamışlardır.
Hamdi Topçuoğlu hocamız, 2 Temmuz Madımak olaylarını çok değişik bir pencereden yorumlamış ve bu güzel yorumunu da sosyal medyadan paylaşmış. İlgi ile okuyacağınız inancında olduğumuz bu yazıyı bu anlamlı gün nedeni ile sizlerle paylaşmak istedik:
“Madımak, öğretmen okulu yıllarımda Sivas yöresinin bir oyun havasıydı benim için. Kız arkadaşlarımız hem söyler hem kollarını savura savura, kâh çömelerek, kâh sekerek oynarlardı:
“Madımak oylum oylum,
Geliyor selvi boylum,
Selvi boylum gelirse
Şen olur benim gönlüm.”
Edebiyata merak saldığımda Sivas, Pir Sultan’ıyla, Aşık Veysel’iyle gönül kıblem kentlerden biri oluvermişti. Üstelik Sivas, Kurtuluş Savaşı’nın en önemli meşalesinin de yakıldığı kentti? Bu ulusu yeniden var eden “Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, ayrılamaz.”, “Her türlü işgal ve müdahaleye karşı, millet birlik olarak kendisini müdafaa ve mukavemet edecektir.”, “Manda ve himaye kabul olunamaz.” kararları Sivas’ta alınmıştı.
Sivas’a duyduğum bu hayranlık 1968 güzünde genç beynimde düşen sorularla yaralandı. 17 Eylül 1968’de Kayseri-Sivas futbol maçında çıkan olaylar sonucu kırk yurttaşımız ölmüştü. Birkaç gün sonra Sivas’tan geçerken yanmış yağmalanmış mağazaları görünce şaşkına dönmüştüm. Meğer Sivaslılar Kayserililere ait dükkân ve mağazaları ateşe vermişler.
Barışın, dostluğun, kardeşliğin aracı olması gereken futbol böyle bir vahşetin sebebi olabilir miydi? Sivas’a ekmek parası için gelmiş bu günahsız insanların ekmek teknelerini ateşe vermek hangi kinin, nefretin ürünü olabilirdi ki?
2 Temmuz 1993
O ilk gençliğimde oyun havasını zevkle izlediğim, “Madımak” adını almış otelde, 37 can diri diri yakılmıştı. O gün orada ben de olabilirdim. Hiçbirini tanımamış olsam da cehennem zebanileri salyalarını akıta akıta beni de ateşe atabilir; güya Allah adına can almanın zevkiyle böğürebilirlerdi.
Şair Metin Altıok, 14 Mart 1940’ta Bergama’da doğmuştu. Yaşasaydı bugün 77. doğum gününü kutlayacaktı. Ama 2 Temmuz 1993’te onun katline seyirci kalan devlet, suçluları cezalandırmayarak doğum gününde yeniden öldürdü.
Yaşasalardı, Dr. Behçet Aysan 67, Hasret Gültekin 47 yaşında hayatı şiirlerle selamlamaya devam edeceklerdi. Arı gibi çalışkan Asım Bezirci usta, kim bilir daha ne değerli araştırmalarını bize sunacaktı. Muhlis Akarsu türkülerimizi dile, tele getirecekti.
Oysa onlar katliam öncesinde camilerde dağıtılan;
“Müslüman Kamuoyu …
Salman Rüştü Müslümanların çok az olduğu kâfir bir ülkede sokağa çıkmaya bile cesaret edemezken, onun yerli uşağı Aziz Nesin köpeği, yanında kendisiyle beraber şehrimiz valisi tarafından davet edilip, şehirde adeta Müslümanlarla alay edercesine gezebilmektedir…
Kâfirler şunu iyi bilmeli ki: İslam’ın peygamberini ve kitabın izzetini korumak için bu uğurda verilecek canlarımız vardır. Gün Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür. ‘İman edenler Allah yoluna savaşırlar, kafirler de tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.’ (Nisa suresi, 76) Galip gelecek olanlar şüphesiz ki, Allah tarafından olacaktır.” bildirisiyle afyonlanan kafaların ateşinde yanıp gitmişlerdi.
Aradan 24 yıl geçti. İnsanların yatak odalarını dinleyenler, Said-i Nursilere, Dersimli Seyit Rıza’lara, İskilipli Atıf Hoca’lara, İzmir Suikastı sanığı Ziya Hurşitlere itibar peşinde koşanlar nedense Madımak sanıklarının bir kısmını yakalayamadı bile.
“Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun.” Bu söz benim değil. Ben, vahşilerin yargılanamamasından din adına da devlet adına da insanlık adına da hayır beklemem.
Ancak ikide bir meydanlara çıkıp “Neler çektirdi bu devlet bize?” diye salya sümük ağlayanlara, Nef’i’nin ünlü dizelerini hatırlatmak isterim:
“Bize kâfir demiş müftü efendi
Tutalım ben diyem ana müselman
Varıldıkta yarın ruz-i cezaya
İkimiz de çıkarız anda yalan.”
(Müftü Efendi bize kâfir demiş. Şimdi ben de tutup ona Müslüman desem de, yarın mahşer gününe vardığımızda ikimizde sözümüzde yalancı çıkarız.)
“Madımak pişer oldu
Tencerem taşar oldu
Günde yediğim şamarlar
Bir iken beşer oldu.”
Madımak, yalnızca bir oyun havası değil artık. Türkiye’nin nereye götürülmek istendiğini anlamak için ders alınması gereken eşiklerden biridir.”
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz