İnsanların sabrını öylesine tükettilerki Kılıçdaroğlu gibi sakin bir insanı yollara düşürdüler.Sadece sabırları mı!Umutları tükettiler.Beklentileri tükettiler,Hak -hukuk-adalet kavramlarını tükettiler…Demokrasiyi ve halkın birlik beraberliğini yok ettiler.
Adalet yollarda aranmaz diyorlar!Mecliste aranmasına fırsat verdiniz de biz mi yollara düştük!Meclis kaldı mı?Herkes tek adamın ağzından çıkana bakıyor.Meclis halkın meclisi mi,yoksa parti meclisi mi?
En çok üzüldüğüm de bizim vergilerimizden maaşını alıp, görevi halkı korumak olan polisi, halkın üzerine saldılar ve polis ile halkı karşı karşıya getirip, birbirine düşman ettiler.Yine bizim vergilerimizle maaşını alan başbakan ve bu milletin vekilleri yaptı tüm bunları.
Yürüyenler masum,birleştirici,sakin,kucaklayıcı bir grup.Tüm propagandayı “yollar-körüler yaptık” söylemi üzerine kurdular.Sanırsınızki yaptığı yolları babasının parasıyla yaptı.Bizim vergilerimizde yapılan bu yollarda dostça kardeşçe yürüyoruz,yürüyeceğiz.Biz sonradan düşman ilan ettiğiniz can dostlarınızla beraber yürüdüğünüz gibi yürümüyoruz.Dil-din-ırk-parti gözetmeksizin,parti propagandası yapmadan sadece adalet için yürüyoruz.
Babam rahmetli kendini de malımızı mülkümüzü de politika uğruna tüketmişti diye düşünüyordum çocukken ,büyüdükçe ülkesine ve insanına olan aşkından tükettiğini anladım.Yaşamı süresince durmadan okudu ve hep bize okumamızı öğütledi.Her türlü imkanı hazırladı okumamız için.Altı kardeşin en büyüğü bendim.Küçücük yaşta öyle ağır şeyler okuyorduk ki…Okuduğum çok şeyi birkaç kez tekrarlıyordum anlamak için.
Sendika davaları yüzünden Kütahya’daki işinden ayrılıp,Mersin ,oradan da İskenderun’a taşınmıştık.Birer yaş arayla erkek kardeşlerim;orta okul 3. Sınıf,lise 1,lise 2 ve lise 3. sınıfa gidiyorlardı.O zamanlar da ülkemizi sağcı-solcu diye ikiye bölmüşlerdi.Bir gün bir grup kaçırıyordu kardeşlerimi öldüresiye dövüp,getirip ölü gibi kapımızın önüne uzatıyorlardı.
Birkaçgün sonra diğer grup kaçırıyor”ne yaptılar,ne sordular,siz ne cevap verdiniz” sorgulamalarıyla ailemin hayatı cehenneme dönmüştü.Okumaları için çırpınan babam ,kardeşlerimin can güvenliği için hepsini okuldan almıştı.Zaten ders çalışamıyorlardı. Bir tek en küçük kardeşim en azından ortaokulu bitireyim diye birkaç ay daha gitmek istemişti.
1978 yılında Örnektepe’ye tayinim çıktığında okulumdaki bir öğretmen öldürülmüş ve kimse kapısını açmamış,çocuk saatlerce yardım istemiş ve hiçkimse yardım etmemiş.Üstelik anlatırlarken öyle soğuk kanlı anlatıyorlardı ki…
Aklım almıyordu,sanki başka dünyadan gelmişim gibi hissediyordum kendimi.Havuzlu kahvenin çok yakınında oturuyorduk ve akşam olunca ekmek almayı unutmuşsak dışarı çıkamıyorduk.Sürekli silah sesleri ve taranan havuzlu kahve…
Hava raporu gibi her akşam kaç kişinin öldürüldüğünü izliyorduk televizyondan.Bir aksam genç bir tıp öğrencisini öldürmüşlerdi.Sanırım sinirlerim çok zayıflamıştı.”kimbilir annesi-babasi öküzünü,tarlasını mı sattı okutmak için,acaba ailenin tek çocuğu muydu,şimdi kapının önüne cenaze vardığında ailesi buna nasıl dayanacak” deyip deyip deli gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım.
Daha sonra aldığım haberde ağladığım saatlerde en küçük kardeşiminöldüğünü öğrendim.Güya ana yolda bisiklet binerken düşüp beyin kanamasından ölmüştü.Diğer kardeşlerim onu can çekişirken ana caddede bulmuşlar ve gecen hiçbir arabayı durduramamışlar hastaneye götürmek icin…Daha 15 yaşındaydı ve öldükten sonra teşekkür belgesi gelmişti
Her zaman böl-yönet tekniğiyle ülkemizi parçalamak için bizi çeşitli gruplara ayırdılar.Sağ-sol davasıyla gençlerimiz öldü,insanlarımız kutuplara ayrıldı,birbirimize düşman kesildik yıllarca.Gençtik ,heyecan doluyduk,ülke aşkıyla çarpıyordu kalbimiz.Bizi öyle kışkırtıyorlardıki,birbirimizi düşman görüyorduk.Selam vermiyorduk birbirimize…
Şimdi üzülüyoruz o günlerimiz için,çünkü iki grupta ülkesine olan sevgisi yüzünden karşıtarafı suçluyordu.Olmadı; Kürt-Türk diye böldüler ve yıllardır kırıyor iki taraf birbirini…Olmadı;inanan-inanmayan diye böldüler.Kim ne zaman tekeline aldı islamiyeti?
İnanıp inanmamak ALLAH ile kul arasındaki çok özel bir bağ olmaktan ve insanın kendi insiyatifinden ne zaman çıkmıştı da politikaya alet edilmişti!Kriterleri neydi?Kim neye göre tesbit ediliyordu inançli ya da değil diye!Yoksa belli partinin üyeleri inançlı da ona oy vermeyenler inancsız mı oluyordu!Yoksa insanları sözüm ona iki ağac için sokaklara döküp,bu kargaşadan yararlanarak Kürdistan hayallerini mi gerçeğe çevirmekti amaçları!
Ya da pek çok alanda kullanılacak olan ve çok zengin olduğumuz BOR madenlerini birilerine peşkeş çekmek için mi kıyıldı gençlerimize…Kimbilir belki de ANAYASA’nın değişmez maddelerini değiştirmek için halkı iç savaşa sürükleyip,darbe yapıp, kendi istedikleri anayasayı çıkarmaktı amaçlar…Olmadı mı?
Kendi içlerinde yaşadıkları sözde darbe yapılmadı mı?Yok canım bütün bunlar ya İngiliz oyunu,ya Amerika’nın oyunu,ya İsrail hilesi,ya Rusya’nın oyunu…Kimbilir belki de hepsinin oyunu…Öyle ya ajanlar cirit atıyorülkemizde denmiyor mu!
Aklımızı başımıza toplama zamanı geldi de geçiyor bile…
Düşmanı hile yapıyor diye suçlamak işin kolayına kaçmak değil midir!”Türkiye,Türklere bırakılmayacak kadar zengin ve güzel bir ülke” diye düşündükleri için kimseyi suçlayamayız.Ülkemize nasıl sahip çıkabileceğimiz üzerinde düşünmemiz gerek mez mi!
Her zaman uyanık olup düşmana o fırsatıvermemeliyiz.Düşmanla işbirliği yapıyor,ülkeyi satıyor dediğimiz kişiyi biz seçmedik mi?Nerde hata yapıyoruz?Gemisini kurtaran kaptan olmayı bir kenara bırakıp,herkesin gücünün yettiği kadar elini taşın altına sokma zamanı gelmedi mi!
Ya da”Bir torba kömüre,bir torba pirince oy verdiler cahiller” diye kendi halkımızı da suçlayamayız!Önce halkın bir bölümünü cahil bırakan politikalar üzerinde düşünmemiz gerek miyor mu!
Okuyamamış,elinde bir mesleği yok,hükümet tarım ve hayvancılığı yok etmiş,dışarısattığımız pek çok şeyi dışardan almaya başlamışız.Çocuğuna bir ekmeği götüremeyen insan kandırılmaya her zaman uygun değil midir?Onu çaresiz bırakıp, o hale düşüren bizler şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerek miyor mu!
Fırsat ayağımıza kadar geldi.Iki ağaçtan yola çıkan gençliğe bir bakın,ATATÜRK’ün CUMHURİYETİ emanet ettiği gençlik var karşımızda.Bizler gibi birilerinin peşine takılıp gitmediler.Hiç bir partiye ve kuruluşa da bağlı değiller.Sadece yavaş yavaş elden gittiğini düşündükleri ülkelerine ve özgürlüklerine sahipçıkmak amaçları…
Yaşlı-genç,kadın-çocuk,öğrenci-öğretmen,avukatı,hakimi,savcısı,sanatçısı…Herkes sokakta .Öldüler,yaralandılar,tutuklandılar,işkence gördüler,tehdit edildiler,çapulcu-ayyaş diye aşağılandılar …Çapulcu sözcüğü kulağıma hiç bu kadar hoş gelmemişti.Sözcüklerin anlamı değişti,hakaret ettiklerini sanıp ,iltifat ediyorlar.Askeri,gazeteciyi,düşünen herkesi tutukladılar.
İşte bu gençler açtı yolumuzu bizler devam edeceğiz.
Kumpaslarla dağıtılan TSK için,Üniversiteden atılan öğretim üyeleri için,durup duruken bir gecede Fetöcü damgası vurulup mesleğinden ihrac edilen insanlar için,baskı kurarak görevini yapmasına izin verilmeyen hakim-savcı-avukatlar için,tarım ve hayvancılığı yok edip bir lokma ekmeğe muhtaç bıraktığınız çiftçimiz için,tecavüz edilen çocuklar,işkence gören kadınlar,çocuk yaşta dedesi yaşındaki adama satılan çocuk gelinler için,kapatılan ve kazanılmış hakları ellerinden alınan askeri lise öğrencileri için,kaybettiğimiz hak-hukuk ve adlet için yollara düştük.
Provakasyonlara gelmeden,sakin sessiz,inançla,inatla yürüyeceğiz dostlar…Ülkemiz için…İnsanımız için yüyeceğiz…
Yılmayacağız,bıkmayacağız,yorulmayacağız…Basaracağız…Eminim başaracağız…Başarmak zorundayız…
Dağ başını duman almış yürüyelim arkadaşlar…
Bir yanıt yazın