AKP, 2002 yılında iktidara geçti. 2017’ye gelinceye dek siyasetini hep “Gerginlik”, “çatışma”, “Kin ve öç alma” temelinde biçimlendirdi…
Bu temel üzerine inşa etti politikalarını.
Bu yöntem, yani dinleri, mezhepleri, ırkları, etnik grupları birbiri ile çatıştırmak, emperyalizmin de geçerli bir yöntemiydi…
Bugünkü AKP yöneticileri kadar emperyalizme göbekten bağlı olmasa da onların Ağababası Necmettin Erbakan da iktidar olabilmek ve iktidarda kalabilmek için çatışma, zıtlaşma yanlısıydı…
13 Nisan 1994 tarihinde refah partisi Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmada o da, şunları söylüyordu:
“Şimdi ikinci bir önemli nokta, refah partisi iktidara gelecek, adil düzen kurulacak. Sorun ne? Geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı olacak, kanlı mı olacak, kansız mı olacak, bu kelimeleri kullanmak bile istemiyorum ama, bunların terörizmi karşısında herkes gerçeği açıkça görsün diye bu kelimeleri kullanma mecburiyetini duyuyorum. Türkiye’nin şu anda bir şeye karar vermesi lazım, refah partisi adil düzen getirecek, bu kesin şart, geçiş dönemi yumuşak mı olacak sert mi olacak, tatlı mı olacak kanlı mı olacak, altmış milyon buna karar verecek.”
Hocası böyle konuşur da öğrencisi ondan geri kalır mı? Bir zamanlar RTE de:
“Altını çiziyorum; modern, dindar bir gençlikten bahsediyorum. Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.”
Yani bu konuşmasında RTE, “Dindar ve kindar bir gençlik yetiştireceğini” söylüyordu.
Her ikisi de amacına ulaştı… Ortalık kan gölüne döndü… İnsanlar birbirine düşman oldu…
İşte onun için bugün bir AKP militanı çıkıp, tüm savcıların, yargıçların, emniyet görevlilerinin, politikacıların gözü önünde Türkiye’nin Ana muhalefet Partisi liderini açık açık, tehdit ediyor, edebiliyor. Haber şöyle:
“Eğitim Bir Sen’in İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı Talat Yavuz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan başlattığı ve bugün 15. gününe gire Adalet Yürüyüşü’ne katılanları tehdit etti. Yavuz, ‘Gerekirse tatile çıkan üyelerimizi çağırır, meydanları size dar ederiz’ derken, Düzce’de yürüyüş alanına dökülen gübrenin uyarı niteliğinde olduğunu ve ceza evinde hainleri barındıracak çok sayıda yer olduğu’ ifadelerini kullandı.”
Bakın Bir Başka AKP yandaşı da ne diyor?
“Bize ‘Rabia’ işaretini bırakmamızı söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu sana İzmir’den sesleniyoruz. Şunu kafana sok ki bunu sen değil yedi düvel de gelse bırakmayız. Reisin ağzından çıkacak tek bir kelimeye bakıyoruz. Tek bir kelimesiyle ölürüz, şehadet için öldürürüz…”
Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır ki, adam öldürmek için, “Reisin ağzından çıkacak bir tek kelime”yi bekliyor… Yani Reis, “Hadi sokaklara, yollara dökülün, asın, kesin…” dese, kıyamet kopacak… Öyle mi?
Demokrasi, memokrasi tanımayacaklar… Yani bu düzende Kimse “Hakkını arayamayacak…” Kimse meydanlara çıkamayacak… Direniş yapamayacak…
Ama AKP’li militanlar, Reisin tek bir kelimesiyle ölecek, şehadet için öldürecekler, şehit olacaklar… Peki, kiminle savaşıp şehit olacaklar? Kendi vatandaşları CHP’lilerle… Niçin? Çünkü onlar kâfir… Yani onlara göre CHP DÂRÜLHARP… Anlamı: Harp ülkesi, küfür ülkesi, savaş alanı.
Yakında Laikliğin de yasaklanacağını ve darülharp ilan edileceği söyleniyor…
İşte onun için bir takım kendini bilmez insanlar, bugün Kılıçdaroğlu’nun geçeceği yollara kamyonlarla gübre döküyorlar… Tüm kenti gübre kokusu ile boğuyorlar…
Çünkü kavga, kan, ölme, öldürme, kafa – boğaz kesme bu işin olmazsa olmazı… Düşmanlık, kin, nefret, öç alma, çatışma bu işin olmazsa olmazı… Fıtratında var…
Zıtlaşma olmalı, kan dökülmeli, insanlar birbirlerinden nefret etmeli, öç almak için zaman kollamalı…
15 yıllık iktidarları döneminde hep bunu yaptılar… Çatışmalar, kavgalar, ölümler, acılar bu yüzden hiç bitmedi… Gözyaşı, acı, keder hiç eksilmedi…
Bu gidişata azıcık karşı çıkanları ise sadaka ekonomisi, din sömürüsü, inanç sömürüsü ile uyuttular… Kendilerini gökyüzünden yeryüzüne inmiş melekler gibi tanıttılar… Kendilerine bir ilahi varlık süsü verdiler…
Bu yolla, bu yöntemle halkın kendilerine kayıtsız şartsız, sorgusuz sualsiz bağlanmalarını sağladılar…
Ama işler yavaş yavaş değişmeye başladı şimdi… Homurtular, hoşnutsuzluk sesleri yükseliyor… Bizzat Ana Muhalefet lideri haksızlığı, hukuksuzluğu protesto etmek için yollara düştü…
Bu çıkışlar iktidarı hayli tedirgin etmişe benziyor… Yandaşları vasıtasıyla direnişçilere tehditler savruluyorlar… Korku vermeye çalışıyorlar… Ama bunlar nafile çabalar…
Bu yolu daha önce de çok denediler… Kendilerine uygun bir toplum, kafalarına ve dünya görüşlerine uygun bir insan sürüsü yaratmak istediler… Başaramadılar… Olan yine kendilerine oldu… Yok olup gittiler…
Gelin bu kara sevdadan vazgeçin ve insanları birbirine düşman etmeyin… Halkın arasına düşmanlık tohumları ekip, vatandaşları karşı karşıya getirmeyin… Yani aklınızı başınıza toplayın, ülkeyi cehenneme çevirmeyin…
Burası ne Arabistan, ne Katar ne Irak… Burası bir Kurtuluş Savaşı
yapmış, 1923 Aydınlanma Devrimini başarmış bir ülkedir…
Mustafa Kemal’in askerleri ne sizin tehditlerinize, şantajlarınıza ne de yandan çarklı kabadayılarınıza pabuç bırakmaz… Bunu da aklınızdan hiç çıkarmayın…