Adaletin partisi yoktur…
Hak, hukuk aramanın da partisi yoktur…
Derneği, sendikası, kurumu, kuruluşu yoktur…
Bir ülkede hak, hukuk çiğnenmişse,
Yargı iktidarın emrine girmiş, bir parti organı gibi çalışıyorsa,
Adalet kalmamışsa, zulüm her yerde kol geziyorsa,
Umutlar tükenmişse,
OHAL günlük hayatın bir parçası olmuşsa,
Bir ülkede bir sapık adam, küçücük bir çocuğun başına parke taşı ile vurup, kaçıyor; sonra da otogarda bir genç kızı taciz ediyorsa, sonra da bu sapık polisler tarafından yakalanıyor, ama mahkemece serbest bırakılıyorsa; buna karşılık “Delil karartması”, “Kaçma” ihtimali bulunmamasına rağmen Sözcü gazetesinin muhabirleri tutuklanıyorsa,
Bir ülke Hukuk devleti sıralamasında 102 devlet içerisinde 80. Sırada ise, yani Afrika devletlerinden bile geri kalmışsa,
İnsanlar hangi partiden, hangi kuruluştan, hangi kurumdan olurlarsa olsunlar, mücadele bayrağını açmalıdırlar…
O adalet yürüyüşünde ve arayışında birleşmelidirler…
ÇÜNKÜ BURADA MEVZUBAHİS OLAN VATANDIR, GERİSİ TEFERRUATTIR…
Burada kişiler değil, söz konusu vatandır…
Konu, vatan savunmasıdır…
Kimse bu yürüyüşü HDP destekliyor, PKK destekliyor, FETÖ destekliyor, bilmem kim destekliyor bahanesine sığınıp yan çizerek, AKP’nin yanında yer almamalıdır… Bu bir ölçü değildir.
HDP, PKK, FETÖNÜN AKP’ye muhalif olması bu partiyi nasıl Atatürkçü parti yapmazsa; Anayasa değişikliği referandumunda bu grupların ve partilerin “HAYIR” oyu vermesi de bu partileri ve grupları vatansever yapmaz…
Ve Atatürkçülerin de bu gruplarla birlikte seçimde “HAYIR” oyu vermesi, onları HDP, PKK, FETÖ saflarına düşürmez…
O zaman sormak gerekmez mi? Neden gidip PKK, HDP ve FETÖ ile birlikte referandumda “HAYIR” oyu verdiniz? Neden o zaman, “Madem PKK, HDP, FETÖ “HAYIR” diyor, biz “Evet” diyeceğiz, ya da “Biz bu seçimlere katılmıyoruz” demediniz…
Yoksa sizler de gizli HDP’li, PKK’lı, FETÖCÜ müsünüz?
Şimdiye dek CHP tribünlerdeydi… Şimdi sahaya indi…
Yıllarca vatan savunmasında onun pasifliğini, etkili olmayışını eleştiriyordunuz… Ve yerden göğe kadar haklıydınız…
İşte şimdi meydanlara, yollara indi… Hak arıyor, adalet arıyor… Peki, ne oldu? Neden geri duruyorsunuz? Siz eylem istemiyor muydunuz? Neden onu desteklemiyorsunuz?
Eğer “Onlar PKK ve HDP ile birlikte hareket ediyor, onun için bu yürüyüşe katılmıyoruz” diyorsanız, o zaman bu tavırlarını da eleştirin, yerden yere vurun ve “Adalet arayışı” gibi haklı bir davada, sizler de onlarla birlikte hareket edin…
Ama bu ülkede “Yargı son elli yılın altın devrini yaşıyor…” diyorsanız, zaten buna söyleyecek bir sözümüz yok…
Bu durumda bize sadece gülüp geçmek düşer… Hatta buna sadece biz değil, “Kargalar bile güler…
Buyrun o zaman siz vatan savunmasına, biz vatan hainliğine devam edelim…
AKP’nin emperyalizmle mücadelesine gelince…
Kimse kimseyi kandırmasın…
Kurtuluş Savaşının önderlerine, komutanlarına “İki ayyaş” diyerek, bu ülkenin kurucusu ve kurtarıcısına hakaretler savuran bir parti ve onun Genel Başkanı emperyalizmle mücadele edemez. Tam bağımsızlık savaşı veremez…
Önce onların Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir önder, bir kurucu ve kurtarıcı olarak kabullenmesi ve sayması gerekir…
Evet, PKK son aylarda Türk ordusunun güçlü çabaları ve üstün mücadele gücüyle büyük darbeler aldı. Hendekler, gizli geçitler yok edildi. Bunlar gerçek… Bunları inkâr edemeyiz…
Ama ABD ve İsrail elini, kolunu Ortadoğu’dan çekmeden, Arap ülkeleri ve Türkiye açıktan ya da gizliden ABD ile sürdürdüğü ilişkiden vazgeçmeden ne PKK ne IŞİD bitirilir… Bayram gününde bile şehit Mehmetçik gelmeye devam eder…
PKK’yı bitirmenin yolu, kara ve hava kuvvetlerinin birlikte yapacağı bir harekâtla Kandil’i ve öteki terör mekânlarını teslim almaktan geçer…
Yoksa ne şehit haberleri biter, ne anaların gözyaşı…
Şimdi bir hatırlatma daha yaparak makalemizi bitirelim:
PKK’nın hendekler, gizli geçitler açmasında, kentleri silah deposu yapmasında AKP’nin “Kürt Açılımları” ile oynadığı rolü de gözlerden gizlemeye çalışmayın lütfen…
Ayıp oluyor, günah oluyor…
Bir yanıt yazın