AKP bundan tam 15 yıl önce iktidar oldu… O günden bu yana Türk toplumunun DNA’sı değişti.
Acı, gözyaşı, ölüm artık günlük olaylardan sayılıyor…
Yoksulların, açlık sınırının altında yaşayanların sayısı her geçen gün biraz daha artıyor…
Şehit haberi almadığımız gün yok…
Yani 2002’den bu yana halkımız gün yüzü görmedi…
Birileri milyarlarının üstüne milyarlar eklerken, birilerinin bahtına hep zenginlik düşerken, büyük bir insan topluluğunun bahtına ise hep yoksulluk düştü…
Kamu mallarını, Cumhuriyet birikimlerini “Babalar gibi” sattılar… Hiç acımadılar… Yerli ve yabancı yandaşlara peşkeş çektiler… Bu işleri gerçekleştirirken ne elleri ne yürekleri titredi. Üstelik yaptıklarını her yerde, her zaman büyük bir heyecanla, şevkle, gururla, şehvetle savundular…
Bu da yetmedi parasız kalan mirasyediler gibi dereleri, tepeleri, ormanları satışa çıkardılar… Binlerce HES’e, madenciye ruhsat verdiler.
Yolsuzluk, hırsızlık, talan artık günümüzde günlük olaylardan sayılıyor…
Önce ormanları yakıyorlar, sonra da o yakılan ormanların ortasına çok yıldızlı oteller dikiyorlar.
Kanıtlıyorsun bunu…
Suratlarına tükürüyorsun, sana pişmiş kelle gibi sırıtarak bakıyorlar… Sonra da yüzlerini silip, “Yağmur yağıyor” diyorlar…
AKP’nin politikalarından en çok kadınlar etkilendi…
En çok darbeyi onlar yedi…
Eve hapsoldukları, sosyal yaşamdan koptukları yetmiyormuş gibi, bir de şiddet gördüler, baskı gördüler, yollarda, sokaklarda, otobüslerde saldırılara uğradılar…
Saldırıyı yapanlar ellerini kollarını sallayarak özgürce dolaştı. Olan yine kadınlara oldu… Yedikleri dayaklar, küfürler yanlarına kâr kaldı…
Sapıklardan, tecavüzcülerden çok içeride gazeteciler, düşünen, sorgulayan adamlar var şimdi…
Bunlar da yetmedi, kadınlar cinayetlere kurban gittiler… Tecavüzlerle, tacizlerle karşı karşıya kaldılar… Kadına yönelik şiddet tam 14 kat arttı. Yüzde 1400 oldu… Bu 15 yıllık süre içerisinde, erkekler tarafından 7 bin dolayında kadın katledildi…
Çocuklar yurtlarda, vakıflarda tecavüzlere uğradılar.
En büyük tahribat Milli eğitimde oldu. Türban, anaokullarına dek indi… 4+4+4 yasası ile imam hatiplerin önü açıldı… Tüm okullar imam hatiplere dönüştürüldü…
Kuran kurslarına sınırlama getiren yasa kaldırıldı…
“Kindar ve dindar bir nesil” yetiştirmek için kollar sıvandı…
Ve bu çalışmalar sonunda ürününü vermeye başladı. Şimdi cübbeli, çember sakallı yaratıklar yol kenarında dondurma yiyen çocuklara saldırmaya başladılar.
“Ramazanda yemek yenilir mi” diye, şehirlerarası seyahat yapan yolcuların Lokantalarda ağızlarını burunlarını kırdılar.
Daha sonra da serbest bırakıldılar, özgürce dolaştılar…
Bütün bunların yanında üretimsizlik, tarımın çökmesi, iflaslar çığ gibi büyüdü… İşsizlik zirve yaptı.
Sanki bütün bunlar hiç yaşanmamış gibi, bir parti başkanı çıkmış, “TÜRK YARGISI SON 50 YILIN ALTIN DEVRİNİ YAŞIYOR” diyor…
Sanki bundan 10 sene önce, FETÖ ile AKP birlik olup, Ergenekon davasından bu sözü söyleyen Genel Başkanı değil de beni tutuklayıp içeri attılar… Ve sanki polislerin arasında, ben onlara “Kanunsuzlar” diye bağırdım…
50 yıllık bir olay mı bu? Şunun şurasında bu Genel Başkanın tutuklanmasının üzerinden kaç yıl geçti? Şimdi diyecek ki “Onu FETÖCÜLER yaptı…” İyi güzel de bu FETÖCÜLERİN yanında kim vardı o zaman ve kim “Ben bu davanın savcısıyım” diye ortaya çıkmıştı?
Deniz Feneri Davasını soruşturan savcıları 50 yıl önce mi açığa aldılar?
AKP iktidarı kendisi gibi düşünmeyen, istediği gibi karar vermeyen binlerce savcının ya yerini değiştirdi, ya işten attı…
Bunun böyle olduğunu artık sokaktaki çocuklar bile biliyor.
5 binin üzerinde gazeteci 50 yıl önce mi işsiz kaldı?
130’un üzerinde gazeteci hala tutuklu?
Ve ben, “Son 50 yılda, altın devrini yaşayan bir adaletin” olduğu ülkede neden bir makalem yüzünden iki kez yargılandığımı hiç sormayacağım size.
Tamam, FETÖCÜLERİ tutukladılar. Bu güzel bir olay… Kutlayalım bu tutuklama işini yapanları… Peki, “Son 50 yılda, altın devrini yaşayan bir adaletin” olduğu bir ülkede bu çetenin siyasi ayağı nerde şimdi? Neden onları tutuklamıyorlar? Neden onlara dokunamıyorlar?
Son 50 yılın altın devrini yaşayan adalet böyle mi olur?
Peki, bu son referandum seçimlerinde 2,5 milyon mühürsüz oy pusulası ve zarfı kabul edilerek, AKP döneminde değil de 50 yıl önceki iktidarlar döneminde mi “Şaibeli” duruma getirildi?”
Böyle durumlarda Anacığım, böyle saçma sapan konuşanlara “Allah akıl, fikir versin” derdi…
Bir yanıt yazın