NECDET BULUZ
Geçenlerde sosyal medyada et fiyatları konusunda ilginç bir yazı okuduk. Yazıda “Dedem kasaptı. Bize hep şunu söylerdi: Bir zaman gelecek, et kuyumcu dükkanında satılan altın gibi olacak. Gelen geçen sadece bakmakla yetinecek” deniliyordu.
Günümüzde et fiyatlarının giderek yükseldiğini gördüğümüzde sosyal medyada paylaşılan bu yazıya hak vermemenin yanlış olabileceğini düşünüyoruz.
Gerçekten de kasaplarda etleri sadece seyretmekle yetinmek durumunda kaldığımız günler yaşıyoruz. Yapılan istatistiklerde yılda 2-3 kilo et tüketen ailelerin var olduğu ortaya çıktı. Yıllık tüketimi yakalayan aile sayısının da giderek dibe vurduğunu da söylemeliyiz.
Yıllardır sorun olan ve gelen-giden hiçbir hükümet tarafından et fiyatlarındaki yükselişin önlenemediği bugün de yine et fiyatlarının yüksekliği tartışılıyor. Yükselen fiyatları frenlemek için et ithalatına yönelmenin bile bu sorunu çözemediğini görmekteyiz.
Peki, ne yapılmalı?
Sorunun yanıtı çok kola, üreteceksiniz. Üretime destek vereceksiniz ve besicileri teşvik edecek önlemleri alacaksınız. Üretemediğiniz süre içinde pahalılığın önüne geçmek mümkün değil. Çözümü de et ithalatında aramak da zaten bugüne kadar ilaç olmadı. Kaldı k, besiciliğin giderek azalmasına da neden oldu.
Kısaca bir döküm yapalım. Et fiyatlarındaki yükselme nerelerden kaynaklanıyor:
Birinci neden yem fiyatları başta olmak üzere yüksek maliyetler.
Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sencer Solakoğlu, maliyetin yüksekliği ve verimliliğin düşüklüğünün et fiyatlarını yükselttiğini söylüyor. Türkiye’de yem maliyetlerinin yüksek olmasının buğday ithalatından ve toprak fiyatlarının yüksek olmasından kaynaklandığını iddia eden Solakoğlu’nun görüşlerini dinleyelim:
“Bugün Karacabey Ovası’nda, Çukurova’da veya Söke’de bir dekar alanın fiyatı 15 bin ile 25 bin lira arasında değişiyor. Avrupa’da sulu birinci sınıf tarım arazisinin ortalama fiyatı ise bin avro. Fiyatlar üç misli iken kira fiyatı da üç misline çıkıyor. Bu da bütün fiyatları etkiliyor. Avrupa’da arpanın tonu 600, Türkiye’de bin lira. Bin liralık arpayla beslenen hayvan ile 600 liralık yemle beslenen hayvanın fiyatı farklı olacaktır. “Yanından yol geçen tarım arazisinin fiyatı artıyor. Yol geçti diye benim tarlam daha mı çok verim verecek, hayır. Yer değerlendi deyip daha fazla para talep ediliyor. Bu da nihai tüketiciye yansıyor. Tarım arazileri, tarımsal sit alanı haline getirilmeli.”
Türkiye’de, yeşilin olduğu mevsimin bazı bölgelerde 4 aya düştüğüne dikkati çeken Kırmızı Et Üreticileri ve Sanayicileri Birliği (ETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Yücesan ise “Avrupa’da belli bölgelerde 8-12 ay boyunca hem yağmur alan hem toprağı verimli olan hem de sürekli bitkisi olan ve yılda 3-4 defa ürün alınabilen tarlalar var. Bizde 2 kez ürün almak bile sürpriz. Ülkemizde yem maddeleri pahalı olduğu için hayvan ve et ürünleri pahalıya geliyor” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye Yem Sanayicileri Birliği (Türkiyem-Bir) Yönetim Kurulu Başkanı Ülkü Karakuş da “Arpanın tonu geçen sene başında 700 lira civarındayken geçtiğimiz ay bin lirayı gördü. Yeni mahsulle 800-850 liralara doğru çekildi. Yüksek fiyatlarla üretilen yem besicilerimize pahalıya satılıyor. Süt fazlası varken et açığının olması normal değil. Bu sorunların çözülmesi için çalışmalar yapılmalı.”şeklinde görüş bildiriyor.
Aslına bakılacak olursa beğenirsiniz veya beğenmezsiniz bu kurum ve kuruluşların başındakilerin görüşlerini de değerlendirmek gerekiyor. Önemli olan ortada bir sorun var ve bu sorunun çözümüdür. Herkesin birbirini suçladığı bir ortamda, sorunun çözümü mümkün olabilir mi?
Ziraat Yüksek Mühendisi Abdullah Kaya ise, et fiyatlarındaki yüksekliğin nedenini şöyle anlatıyor:
“Serbest tahıl ithali rejiminin uygulanmaması, çiftçilere verilen desteklerin yetersizliği ve sene içinde geç açıklanması, tahıl üretim maliyetlerinin pahalı girdiler nedeniyle yüksekliği, tahıl taban fiyat uygulaması, ülkemizde tahıl hammadde fiyatlarının yüksek seyretmesinde başlıca rol oynamaktadır Sorunun çözümü, tahıl üretiminde üretim maliyetlerini sürekli düşük tutacak yeni tarım desteklerinin uygulamaya konulmasıdır. Bu sayede önce tahıl fiyatları düşecek, buna bağlı olarak et fiyatları da gerileyecektir. Nihayetinde tüketici fiyatlarının gerilemesiyle et tüketimi de artacaktır. Ülkemizde süt ve et fiyatlarının yükselmesinin en önemli nedeni yem üretiminde kullanılan tahıllar ve yağ bitkilerinde yaşanan maliyet sıkıntısıdır. Faktörlerden bir diğeri ise ülkemizdeki hayvancılığın hala aile tipi işletme olmaktan ve kuru meralarda sığır otlatmaya çalışmaktan daha ileriye gidememiş olmasıdır. Hayvan tok gidip aç gelmektedir..”
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın