Toplumda adalete olan güven kalmadı.
Her kim olursa olsun adil yargılanmalıdır.
Ne yazık ki Türkiye’de adaleti mumla arar olduk.
Ergenekon davaları ile başlayan adaletsizlik son günlerde tavan yapmaya başladı.
O zamanlar Özel Yetkili Mahkemeler vardı ve gerçekten özeldi.
Özelliğini iktidar ve Fetö denilen örgütün varlığından alıyordu.
Tanıdığımız, tanımadığımız çok değerli kişiler (Aydınlar) gizli tanıklarla ve olmadık iftiralarla zindanlara kapatılıyorlardı.
Mahkemeler sanki engizisyon mahkemeleriydi.
Aylarca mahkemeye çıkarılmayan insanlar suçları olmadığı halde yaratılan suçlarla dört duvar arasında ömür tüketiyorlardı.
Aileler acı çekiyor perişan oluyorlardı.
Zindanlarda ölümcül hastalıklara yakalananlara bile acımadan adeta ölümleri bekleniyordu.
Nitekim kaç can yok olup gidiverdi.
Sonra sanki bir sihirli değnek değdi ve iktidar kandırıldık diyiverdi.
Hani insanın iyi ki kandırılmışlar diyesi geliyor.
Tamam, kandırıldıklarını varsayalım ama ne ölenleri geri getirebiliriz artık, ne de suçsuz yere hücrelere kapatılanların hayatlarından çalınan yılları geri getirebiliriz.
Çok sevdiğim, saygı duyduğum rahmetli Cumhuriyet Savcısı İsmet Kemal Karadayı sohbetlerimiz sırasında şöyle demişti.
Yargıç yargılarken ve karar verirken inançlarını ve görüşlerini duruşma salonunun dışında bırakmalıdır.
Çünkü tarafsızlık yargı görevinin tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmesinin esasıdır.
Dedim ya artık bağımsız adaleti artık mumla arar olduk.
Geçmişe baktığımızda, hukukun üstünlüğü kavramı yasaların şekline değil, içeriğine göre anlam kazanırdı.
Günümüzde yasaların içeriği siyasal gücün isteklerinden ibaret oluyor.
O zaman görülüyor ki hukuk devletinin bir anlamı kalmamıştır.
Yani kısacası adil hukuk gasp iğdiş edilmiştir.
Mesela şu OHAL ile çıkarılan yasaları ele alırsak gittikçe otoriter rejime doğru yol almaktalığımızın göstergesidir.
Adalet öyle bir duruma geldi ki arkan olursa suçlu da olsan salıveriliyorsun.
Mesela Sözcü Gazetesinin muhabiri Gökmen Ulu ve internet sorumlusu Mediha Olgun FETÖ örgüt üyesi diyerek tutuklandılar ve günlerdir hapisteler.
Nedeni 15 Temmuz darbe girişimi yaşandığı sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’te tatilde olduğunu haberleştirmesi.
Oysa dünyanın her yanında önemli kişiler haber yapılır.
Bu bir gazetecilik olayıdır.
Sonra darbeciler üç gün önceden Erdoğan’ın yerini tespit ettiklerini itiraf ettiler.
Basında okuduk, televizyon haberlerinde dinledik.
Yani trajikomik bir durum söz konusu…
Öte yandan Topbaş’ın damadı ve Bülent Arınç’ın damadı Fetöcülükten tutuklanıyorlar ama üç günde bırakılıyorlar.
Çünkü onların enseleri kalın kayınbabaları var.
Ve iktidardalar…
Dolayısı ile bu damatlar şanslılar değil mi?
Yok, yok.
Ballılar, ballı.
Yahu bunlar değilmiydi hoca efendi diye yere göğe sığdırmayanlar?
İktidarın içerisinde değiller mi bunlar halen.
Nerede siyasi ayağı?
Önüne gelen tutuklanıyor ama kendi içlerindekiler hala duruyorlar.
O zaman insanın aklına bir sürü şeyler takılıyor.
Yığınla insan işinden gücünden oluyor, kurunun yanında yaş ta yanıyor.
Ne FETÖ’ymüş be…
Allah belasını versin.
Gazeteciler içerde hem de suçsuz yere ama damatlar evlerinde.
Böyle adaletin içine tüküreyim.
Unutulmasın ki adalet bir gün herkese gerekir.
Aslında Sözcü Gazetesine darbe yapılmak isteniyor.
Çünkü Allahına kadar Atatürkçü bir gazete.
Bu saldırının altında bence FETÖ denilen hain vardır.
Halkla Erdoğan’ın arasını açmanın bir kumpasıdır…
Tünay Süer
14 Haziran 2017
Bir yanıt yazın