Site icon Turkish Forum

BARIŞA DOĞRU BİR YOL

Ortadoğu'da halk isyanlarının eski yöneticileri devireceği, devlet-halk ilişkisi değişirken ülkeler arası ilişkilerin de değişeceği düşüncesi geride kaldı. 
Şimdi güçlü devletler ve ittifakları uzun süreli iç savaşların ekonomik maliyetlerine katlanmak pahasına bölgededir.
Ortadoğu'da güç dengesi  darbeler, dış müdahaleler, iç savaşlar, vekalet savaşları ve ittifak değişimleriyle sürekli değişiyor...
 
*
Geçen haftadan bu yana Körfez ülkelerinde son yıllardaki en ağır diplomatik kriz yaşanıyor.
Suudi Arabistan ve diğer birçok Arap ülkesi Katar'la diplomatik ilişkilerini ve havayolu ulaşımını kesmiş, sınırlarını kapatmıştır.
Bu ülkeler Katar'ı IŞİD, Müslüman Kardeşler Örgütü gibi terör örgütlerini desteklemek ve Suudi Arabistan'ın ezeli rakibi Şii İran'la yakın ilişkiler içinde olmakla suçluyor.
"Ben İhvan-ı Müslimin'i bir terör örgütü olarak görmüyorum. Çünkü İhvan-ı Müslimin bir düşünce örgütüdür" diyen R.T.Erdoğan'ın Türkiye'si Katar'dan yana tavır almıştır. 
Ortadoğu yeni bir savaş için gerilim yükleniyor...
 
*
Bu sırada küresel kapitalist sistemin çelişkileri Almanya, Fransa ve İngiltere'yi de  kapitalist politikalarında büyük bir değişime yönlendirmiştir.
Çin ise büyük gelişmesiyle uluslararası sorunları çözmekte AB'ye fırsatlar sunuyor. 
Avrupa ve Çin her geçen gün ortaklaşa ekonomi ve siyasette küresel düzenleyicinin boşluğunu doldurmanın adayları olarak öne çıkıyor.
 
*
Ve önemli bir gelişme yaşanıyor...
25 Nisan'da TSK; PKK ve uzantısı örgütlerin Suriye Kürt koridorundaki Afrin- Rojava Bölgesi- Bağdat güzergahını,
Bu grupların Irak Kürt Bölge yönetiminden bağımsız hareket etmeleri ihtiyacını karşılayacak Bağdat- Tahran karayolunu kesmek ve engellemek üzere,
Irak'ın kuzeyinde Şengal ile Suriye'nin kuzeydoğusunda Karaçok Dağı bölgelerinde PKK'ya ait hedeflere hava harekâtı düzenlemiştir.
Ne ki, bugün Bağdat- Tahran ticaret koridoru işliyor...
 
*
​ABD ise geçen bir ay boyunca Suriye ve Irak Ordu'sunun birbirleriyle birleşmesi engellemek,
Böylece Şam- Bağdat karayolunu kesmek için Şam'a bağlı milis güçlerini üç kez bombalamıştır.
Ama Suriye Arap Ordusu 3 hafta süren bir çöl taaruzunun daha ilk aşamasında büyük bir alanı kontrol etmeyi başarmış, 
​S​uriye- Irak sınırına ve Irak Ordusu'na ulaşmış ve Şam- Bağdat karayolunu yeniden işler hale getirmiştir.
Irak ve Suriye'de bu gelişmeler, ABD eski Dışişleri Bakanı H.Clinton'un Suriye ve Irak'ta IŞİD'e biçtiği rolün sona erdiği anlamına geliyor.
 
​*​
Çin, Suriye ve Irak savaşında, ABD tarafından askeri yardım olarak düşülecek her türlü işbirliği biçiminden kaçınmıştır.
Sadece Suriye Ordusu'na sıhhiye eğitimi adına Suriyeli askeri doktorları Çin'de eğitiyor.
Ama Çin'in Suriye'de ki konuşlanmasını; ABD'nin Güney Çin Denizi'ndeki gelişmesine: ABD'nin bölgeyi jeopolitik kontrolü altına alması ve etkisini doğrudan kendi sınırlarına yakınlaştırmasına endekslediğine ilişkin yaygın bir kanaat bulunuyor...
 
​*​
Ancak Çin, hidrokarbon ithalat hacmının önemli ölçüde artmasıyla kendi enerji güvenliğini sağlamak zorundadır.
O yüzden Hazar bölgesi ve Ortadoğu hidrokarbon rezervlerine olan ilgisini bölge ülkeleriyle geliştirdiği ekonomik ve siyasi ilişkilerde göstermeye azim ediyor.
Çin bu nedenle, Orta Asya ve Rusya üzerinden geçerek Avrupa'ya ulaşan İpek Yolu'nun yeniden canlandırılmasını öngörüyor.
İpek Yolu'nun hayata geçirilmesi halinde etkisini, Pasifik'ten İngiltere'ye kadar genişletmeyi düşünüyor...
 
*
Çin'in İpek Yolu Orta Asya'yı aştıktan sonra Tahran- Bağdat- Şam karayolundan geçiyor.
Suriye'de Palmira'ya varıyor, ikiye ayrılarak Diyarbakır/ Sur ve Antakya'ya yöneliyor.
Bugün Devlet Başkanı Xi Jinping'in en büyük hedefi bu iletişim yolunun restorasyondan geçmesi ve  Çin'den Myanmar, Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, İran, , Irak-Suriye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Avusturya, Almanya, Belçika, Fransa, İngiltere İpek Yolu güzergahına dahil olmasıdır. 
İpek Yolu projesi dünyanın mali krizden tamamen kurtarılamadığı​, birçok ülkenin hala bu çukurdan çıkamadığı bir dönemde açıkça Fransa,Almanya ve İngiltere'ye de umut ve iyimserlik geti​riyor.​
 
*
Çin'in Suriye'ye yönelik  ilgisinin  diğer nedeniyse önce El Kaide daha sonra da IŞİD saflarına katılan Türkistan İslam Partisi'ne karşı mücadele etmek zorunda oluşudur.
Uygurlar Nakşibendi Tarikatına bağlıdır ve  Suriye Rakka'da birlikte yaşadıkları bir mahalleleri bulunuyor.
Nakşibendi Tarikatı CIA ve M16 gizli servislerinin etkisiyle 1961'de Müslüman Kardeşler Örgütü ile yakınlaşmış, 
1980'de Müslüman Kardeşlerin Hafız Esad'a başarısız suikast girişimini,
2 Şubat 1982 gecesinde de cami hoparlörlerinden düzene cihad ilan edilmesini,
İslamcı militanların hükümet binaları, karakollar, kışla ve cephanelikleri basarak silahlanmalarına destek vermişlerdir. 
Ancak BAAS partisi örgüte Hama'da çok ağır unutulmaz  bir darbe vurmuştu...
 
*
​Tür​kiye'de  Nakşi İskenderpaşa Dergahı müridi​ R.T. Erdoğan​ ve Nakşibendi şeyhi Abdülhakim Arvasi dergahından A.Gül ve daha bir çoğu Milli Görüş'ün sorumlusuydular.
90'larda Kafkasya bölgesinde olduğu kadar Çin'in Sincan eyaletinde de İslamcı hareketleri örgütlediler.
 
*
​Bugün Çin, uluslararası topluluğun ortak terörle mücadele çabasının gelecek bir kaç yılda IŞİD'i  ortadan kaldırsa bile birçok  aşırılıkçı mensubunun;
Kafkasya, Orta Asya, Güney ve Güneydoğu Asya'ya, Çin Uygur Özerk Bölgesine akmaya devam edeceğine,
Bunun neden olduğu siyasi karışıklıklar, dini çatışmalar, terörist saldırıların projenin ilerlemesini ciddi biçimde engelleyebileceğini düşünüyor...
 
* 
Ama işte, Suriye-Irak-İran'da İpek Yolu'nun inşa edileceği güzergah hizmete açıktır.
Hâlâ Osmanlıcılık ve İslamcılık felsefesine son veren  Katar sürecinin, 
Cumhurbaşkan Erdoğan'ın liderliğinde radikal İslamcıların son bir gayretle, Türkiye'yi son büyük İslam imparatorluğunun merkezi olan Osmanlı Devleti gibi yeniden İslam'ın merkezi haline getirmeleri düşününün, nasıl gelişeceği karanlıktadır.
Ama Çin'in, İpek Yolu projesiyle bu ülkelerdeki ekonomik ve siyasi ağırlığının artması çok olasıdır.
 
13.6.2017 - fig 25 02 2018 08 14 49
Ortadoğu’da halk isyanlarının eski yöneticileri devireceği, devlet-halk ilişkisi değişirken ülkeler arası ilişkilerin de değişeceği düşüncesi geride kaldı. 
Şimdi güçlü devletler ve ittifakları uzun süreli iç savaşların ekonomik maliyetlerine katlanmak pahasına bölgededir.
Ortadoğu’da güç dengesi  darbeler, dış müdahaleler, iç savaşlar, vekalet savaşları ve ittifak değişimleriyle sürekli değişiyor…
 
*
Geçen haftadan bu yana Körfez ülkelerinde son yıllardaki en ağır diplomatik kriz yaşanıyor.
Suudi Arabistan ve diğer birçok Arap ülkesi Katar’la diplomatik ilişkilerini ve havayolu ulaşımını kesmiş, sınırlarını kapatmıştır.
Bu ülkeler Katar’ı IŞİD, Müslüman Kardeşler Örgütü gibi terör örgütlerini desteklemek ve Suudi Arabistan’ın ezeli rakibi Şii İran’la yakın ilişkiler içinde olmakla suçluyor.
“Ben İhvan-ı Müslimin’i bir terör örgütü olarak görmüyorum. Çünkü İhvan-ı Müslimin bir düşünce örgütüdür” diyen R.T.Erdoğan’ın Türkiye’si Katar’dan yana tavır almıştır. 
Ortadoğu yeni bir savaş için gerilim yükleniyor…
 
*
Bu sırada küresel kapitalist sistemin çelişkileri Almanya, Fransa ve İngiltere’yi de  kapitalist politikalarında büyük bir değişime yönlendirmiştir.
Çin ise büyük gelişmesiyle uluslararası sorunları çözmekte AB’ye fırsatlar sunuyor. 
Avrupa ve Çin her geçen gün ortaklaşa ekonomi ve siyasette küresel düzenleyicinin boşluğunu doldurmanın adayları olarak öne çıkıyor.
 
*
Ve önemli bir gelişme yaşanıyor…
25 Nisan’da TSK; PKK ve uzantısı örgütlerin Suriye Kürt koridorundaki Afrin- Rojava Bölgesi- Bağdat güzergahını,
Bu grupların Irak Kürt Bölge yönetiminden bağımsız hareket etmeleri ihtiyacını karşılayacak Bağdat- Tahran karayolunu kesmek ve engellemek üzere,
Irak’ın kuzeyinde Şengal ile Suriye’nin kuzeydoğusunda Karaçok Dağı bölgelerinde PKK’ya ait hedeflere hava harekâtı düzenlemiştir.
Ne ki, bugün Bağdat- Tahran ticaret koridoru işliyor…
 
*
​ABD ise geçen bir ay boyunca Suriye ve Irak Ordu’sunun birbirleriyle birleşmesi engellemek,
Böylece Şam- Bağdat karayolunu kesmek için Şam’a bağlı milis güçlerini üç kez bombalamıştır.
Ama Suriye Arap Ordusu 3 hafta süren bir çöl taaruzunun daha ilk aşamasında büyük bir alanı kontrol etmeyi başarmış, 
​S​uriye- Irak sınırına ve Irak Ordusu’na ulaşmış ve Şam- Bağdat karayolunu yeniden işler hale getirmiştir.
Irak ve Suriye’de bu gelişmeler, ABD eski Dışişleri Bakanı H.Clinton’un Suriye ve Irak’ta IŞİD’e biçtiği rolün sona erdiği anlamına geliyor.
 
​*​
Çin, Suriye ve Irak savaşında, ABD tarafından askeri yardım olarak düşülecek her türlü işbirliği biçiminden kaçınmıştır.
Sadece Suriye Ordusu’na sıhhiye eğitimi adına Suriyeli askeri doktorları Çin’de eğitiyor.
Ama Çin’in Suriye’de ki konuşlanmasını; ABD’nin Güney Çin Denizi’ndeki gelişmesine: ABD’nin bölgeyi jeopolitik kontrolü altına alması ve etkisini doğrudan kendi sınırlarına yakınlaştırmasına endekslediğine ilişkin yaygın bir kanaat bulunuyor…
 
​*​
Ancak Çin, hidrokarbon ithalat hacmının önemli ölçüde artmasıyla kendi enerji güvenliğini sağlamak zorundadır.
O yüzden Hazar bölgesi ve Ortadoğu hidrokarbon rezervlerine olan ilgisini bölge ülkeleriyle geliştirdiği ekonomik ve siyasi ilişkilerde göstermeye azim ediyor.
Çin bu nedenle, Orta Asya ve Rusya üzerinden geçerek Avrupa’ya ulaşan İpek Yolu’nun yeniden canlandırılmasını öngörüyor.
İpek Yolu’nun hayata geçirilmesi halinde etkisini, Pasifik’ten İngiltere’ye kadar genişletmeyi düşünüyor…
 
*
Çin’in İpek Yolu Orta Asya’yı aştıktan sonra Tahran- Bağdat- Şam karayolundan geçiyor.
Suriye’de Palmira’ya varıyor, ikiye ayrılarak Diyarbakır/ Sur ve Antakya’ya yöneliyor.
Bugün Devlet Başkanı Xi Jinping’in en büyük hedefi bu iletişim yolunun restorasyondan geçmesi ve  Çin’den Myanmar, Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, İran, [Türkiye’de Yavuz Selim Boğaz Köprüsü], Irak-Suriye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Avusturya, Almanya, Belçika, Fransa, İngiltere İpek Yolu güzergahına dahil olmasıdır. 
İpek Yolu projesi dünyanın mali krizden tamamen kurtarılamadığı​, birçok ülkenin hala bu çukurdan çıkamadığı bir dönemde açıkça Fransa,Almanya ve İngiltere’ye de umut ve iyimserlik geti​riyor.
 
*
Çin’in Suriye’ye yönelik  ilgisinin  diğer nedeniyse önce El Kaide daha sonra da IŞİD saflarına katılan Türkistan İslam Partisi’ne karşı mücadele etmek zorunda oluşudur.
Uygurlar Nakşibendi Tarikatına bağlıdır ve  Suriye Rakka’da birlikte yaşadıkları bir mahalleleri bulunuyor.
Nakşibendi Tarikatı CIA ve M16 gizli servislerinin etkisiyle 1961’de Müslüman Kardeşler Örgütü ile yakınlaşmış, 
1980’de Müslüman Kardeşlerin Hafız Esad’a başarısız suikast girişimini,
2 Şubat 1982 gecesinde de cami hoparlörlerinden düzene cihad ilan edilmesini,
İslamcı militanların hükümet binaları, karakollar, kışla ve cephanelikleri basarak silahlanmalarına destek vermişlerdir. 
Ancak BAAS partisi örgüte Hama’da çok ağır unutulmaz  bir darbe vurmuştu…
 
*
​Tür​kiye’de  Nakşi İskenderpaşa Dergahı müridi​ R.T. Erdoğan​ ve Nakşibendi şeyhi Abdülhakim Arvasi dergahından A.Gül ve daha bir çoğu Milli Görüş’ün sorumlusuydular.
90’larda Kafkasya bölgesinde olduğu kadar Çin’in Sincan eyaletinde de İslamcı hareketleri örgütlediler.
 
*
​Bugün Çin, uluslararası topluluğun ortak terörle mücadele çabasının gelecek bir kaç yılda IŞİD’i  ortadan kaldırsa bile birçok  aşırılıkçı mensubunun;
Kafkasya, Orta Asya, Güney ve Güneydoğu Asya’ya, Çin Uygur Özerk Bölgesine akmaya devam edeceğine,
Bunun neden olduğu siyasi karışıklıklar, dini çatışmalar, terörist saldırıların projenin ilerlemesini ciddi biçimde engelleyebileceğini düşünüyor…
 
Ama işte, Suriye-Irak-İran’da İpek Yolu’nun inşa edileceği güzergah hizmete açıktır.
Hâlâ Osmanlıcılık ve İslamcılık felsefesine son veren  Katar sürecinin, 
Cumhurbaşkan Erdoğan’ın liderliğinde radikal İslamcıların son bir gayretle, Türkiye’yi son büyük İslam imparatorluğunun merkezi olan Osmanlı Devleti gibi yeniden İslam’ın merkezi haline getirmeleri düşününün, nasıl gelişeceği karanlıktadır.
Ama Çin’in, İpek Yolu projesiyle bu ülkelerdeki ekonomik ve siyasi ağırlığının artması çok olasıdır.
 
13.6.2017
Exit mobile version