Torun tarafından Tatar olduğunu açıklayan dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu “Ukrayna’nın bütününün, Kırım da dahil olmak üzere istikrara kavuşması en büyük temennimizdir” demiştir ama bu açıklama havada kalmış ve Kırım, Rusya tarafından işgal edilmiştir. Yeni yönetim, Rusya’ya katılım kararını 6 Mart 2014 tarihinde almış ve kararı 16 Mart‘ta referanduma götüreceğini ilan etmiştir. Uluslararası toplumun tanımadığı ve Kırım Tatarlarının boykot ettiği referandumdan Rusya’ya katılım kararına onay çıkmış, Moskova Kırım’ı 18 Mart 2014 tarihinde ilhak etmiştir. Böylece Rusya, 1994 yılında Budapeşte mutabakatı ile kabul ettiği Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü Kırım’ı işgal ederek ortadan kaldırmıştır.
Kırım örneği Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’yi heyecanlandırmış olsa gerek ki, Kırım’da olduğu gibi 25 Eylül 2017 tarihinde bağımsızlık için referandum yapılacağını açıklamıştır.
Barzani’nin niyetini sezen Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, Barzani’nin kesin tarih açıklaması öncesi şu açıklamayı yapmıştır: “Biz bu konuyu daha önce Kürt Bölgesel Yönetimiyle konuştuk. Biz bunun yanlış adım olacağını düşünüyoruz. Güvenlik risklerinin hat safhada olduğu bir döneme bunun gündeme getirilmesini doğru bulmuyoruz. Ayrıca Irak’ın parçalanması adımı başka bölgelere de yayılır, bunun bedelini de herkes öder.”
Başbakan Binali Yıldırım, “Bölgemizde yeterince sorun var. Yeni bir sorun alanı oluşturulmasının doğru olmadığını düşünüyoruz ve bu kararın da sorumsuzca verilmiş bir karar olduğunu düşünüyoruz” derken, Dışişleri Bakanlığı’nın resmi açıklamasında, vahim bir hata yapıldığı belirtilerek Türkiye’nin birinci önceliğinin Irak’ın toprak bütünlüğü olduğu vurgulanmıştır.
Barzani’nin referandum kararını, Türkiye’nin terör örgütü olarak tanımladığı YPG’ye ABD’nin ağır silahlar vermesiyle birlikte düşündüğümüzde, acaba yeni bir Sykes Picot mu gündeme geliyor sorusunu akla gelmektedir.
Sykes-Picot, 29 Nisan 1916 tarihinde Kut’ül Ammare Kuşatması sonrasında İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı Devleti’nin 6’ncı Ordusu karşısında yenilmesinden sonra 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında yapılan ve aynı yılın Ekim ayında Rusya tarafından onaylanan, Osmanlı Devleti’nin Orta Doğu’daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli anlaşmadır.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti ile 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanan Sevr (Sevres) Anlaşması, büyük ölçüde Skyes-Picot’da belirlenen sınırlara dayanır. Çünkü Sevr’de büyük Kürdistan vardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce “Yaşadığımız bu dönem en az İstiklal harbi kadar zordur. Bugün adı konulmamış bir Sevr tehdidi ile karşı karşıyayız“ diyerek Sevr Anlaşması’na atıfta bulunmuştu.
Sevr Anlaşması’nda Kürt bölgesi 62-64’ncü maddelerde yer almıştır. İngiliz, Fransız ve İtalyanlardan oluşan bir komisyon Fırat’ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak, bir yıl sonra Kürtler dilerlerse Milletler Cemiyeti’ne bağımsızlık için başvurabilecekti. 1917 Devriminden sonra Rusya paylaşımdan vazgeçmiş, Lev Trocki gizli olan bu anlaşmanın bir kopyasını 24 Kasım 1917‘de İzvestiya gazetesinde yayınlamıştı.
Diyarbakır Silvan’da 15 Temmuz 2011 tarihinde 13 şehidin verildiği günde Demokratik Toplum Kongresi demokratik özerklik ilan etmiştir. Kongre’de BDP’yi temsil eden Batman milletvekili Bengi Yıldız, Taraf Gazetesi’nden Neşe Düzel’e demokratik özerkliğin ne anlama geldiğini kendine göre açıklamıştır. Yıldız, Demokratik Özerklik (Sevr Anlaşması’ndaki ifadesiyle muhtariyet-i mahalliye) ilan edilen bölgenin Kürdistan olduğunu belirterek bu bölgenin Sivas Koçgiri, Maraş’ın bir kısmı, Erzincan, Malatya, Elazığ tarihsel olarak Erzurum, Van, Ağrı, Batman, Diyarbakır ve Doğu ve Güneydoğu’nun tamamı olduğunu söylemiştir.
Sevr Anlaşması’nda da bu iller Türkiye’nin sınırları dışında tutulmuştur.
İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir Komisyon Fırat’ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak, bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti’ne bağımsızlık için başvurabilecektir. Madde 64 şöyledir: “İşbu muahedenin mevki-i meriyete vaazından bir sene sonra 62 inci maddede zikredilen havalideki Kürtler, bu havali Kürtlerinin ekseriyeti Türkiye’den ayrılarak müstakil olmak arzu ettiğini ispat ederek Cemiyet-i Akvam Meclisine müracaat ederler ve Meclis de ahali-i mezkûreyi bu istiklâle lâyık görür ve onlara istiklâl bahşetmesini Türkiye’ye tavsiye eyler ise Türkiye işbu tavsiyeye muvafakat ve bu havali üzerindeki bilcümle hukukundan feragat etmeği şimdiden taahhüt eder.”
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin 25 Eylül 2017 tarihinde bağımsızlık için referandum yapılacağını açıklamasını, yukarıdaki tespitler ışığında değerlendirilmekte fayda vardır.
Prof. Dr. S. Rıdvan Karluk
AKEV Üniversitesi
Antalya
ridvankarluk@gmail.com
Bir yanıt yazın