Mayıs’ta Sicilya adasında Taormina’da G7 liderleri zirvesinde, “Uluslararası Politika ve Güvenlik Sorunları” da konuşuldu.
G7 ülkeleri; Libya’nın yok edilmesi: Aynı şeyin Suriye’de de tekrarlanma girişiminin Rus müdahalesi sayesinde başarısız olması: Irak’ta savaşın yeniden başlatılmasıyla kışkırtılan bütün kargaşa ve şiddetin başlıca sorumlusuydular…
*
Başkan D.Trump, ABD Kongresi önünde de açıkladığı;
Obama yönetiminin ifade ettiği gibi IŞİD’i küçültmeyi değil ama ortadan kaldırma taahhütünden bahsetti.
Ama diğer G7 üyeleri konuyu tartışmaksızın, bir oldu bitti karşısında bırakılmış olmalarına itiraz ettiler.
*
Mesela, eğer İŞİD terör örgütünün yok edilmesi söz konusuysa Avrupalılar kendi cihatçılarını nasıl kurtarabilecekti, cihatçılara bir yer göstermek gerekmez miydi?
ABD liderliğindeki koalisyon, İŞİD’in yok edilmesi harekâtı için Rusya ve Şam ile nasıl müzakere edecekti?
Ya da Kuzey Suriye koridorunda, İngiltere ve Fransa’nın çıkarları nasıl temsil edilecekti?
En önemlisi de ABD, başı dik bir şekilde yükümlülükten kurtulmak için işledikleri suçların sorumluluğunu müttefiklerinden birine yüklemek zorundaydı ama;
Bu noktada G7 ülkelerinin bir zarara uğramasına karşı ABD nasıl bir güvence verecekti?
*
Kimse bir şey bilmiyordu.
Üstelik “gizliden gizliye bu konuda” ABD Başkanı Trump’ın yönetim politikasının bazı alanları partizan kavgalarına konu oluyordu.
Pentagon hâlâ iki partili desteğin tadını çıkarıyor, ABD-Rusya ilişkisi de partizan mücadelenin odağında yer alıyordu…
*
Ama Başkan D.Trump’ın, Savunma Bakanı J.Mattis’in dünyanın dört bir yanında İslamcı terör ideolojisini ve terörünü hızla yenmek üzere hazırladığı yeni bir plan doğrultusunda hareket ettiği,
Geçen ay yaptığı Riyad ziyaretinde anlaşıldı…
*
Bugün giderek gün ışığına çıkan plana göre ABD; cihatçılık ile mücadelede,
1- Cihadçı grupları kuşatıp, kaçmalarına imkan vermeden yok etmeye dayanan bir strateji yürütecektir.
2- Bölgede yağmacı politikalar takip eden tüm ülkelerden aşırılıkları atmak amacını paylaşan bir uluslar birliği haline gelmeleri sağlanacaktır.
3- Mısır, El Ezher Üniversitesinin tüm aşırılık ideolojilerini görme ve sınırlama rolü eşliğinde İslam’ın doğru öğretilerini yayma konusunda lider ülke olacaktır.
4- ABD, Suudi otokrasisine ve onun İran’a karşı NATO himayesinde bir Sünni-Arap askeri koalisyon oluşturma planına ancak ima yoluyla destek verebilecektir.
Çünkü Washington, bölgede karşıt bloklaşmaya neden olabilecek bir yeni Soğuk Savaş denklemine girmek istememektedir.
Çünkü Suudi Arabistan; büyük miktarda ve kaliteli petrol rezervlerine sahiptir: Kongrenin denetimi dışında ABD’nin gizli operasyonlarına para akıtır : CIA ve M16 hesabına dünyadaki cihadçı kadroların kaynağı olan Müslüman Kardeşler Örgütünü ve Nakşibendileri finanse ediyor: Filistin sorununda bölgesel barışı ilerletmek amacıyla İsrail ile ittifak içindedir: Mısır’daki askeri rejime sınırsız destek veriyor: İran’a karşı da savaşçı bir duruş sergiliyor…
5- Nihayet Ortadoğu’daki büyük trajedinin siyasi çözümü yolunda, ABD’nin yükümlülüğünü en azından asgari düzeye düşürecek ve işlenen suçların sorumluluğu yüklenecek iki vekil ülke; Katar ve Türkiye olacaktır…
*
Nitekim, ABD’nin desteğini alan Suudi Arabistan, Mısır, BAE, Bahreyn,Yemen, Katar’a karşı savaşa varmayan bir dizi önlem ilan etmiş bulunuyor.
Katar ekonomisini boğazlamakla tehdit eden ekonomik abluka uygulaması;
1- Suudi Arabistan’ın Katar’ı vesayete tabi tutmaya, yani bir tabi devlet konumuna düşürmeyi,
2- Katar’ın Suriye’de İŞİD’le yaptığı işbirliğini, İŞİD çevresinde bir araya gelen İslamcı Cihad güçlerini finanse etmekten,örgütlemek ve silahlandırmaktan alıkoymayı,
3- Bahreyn kraliyet ailesine yönelik muhalefetini önlemeyi,
4- Yemen’de Suudi karşıtı Husi asileri ve Suudi Arabistan’ın Şii ağırlıklı El Katif bölgesindeki yönetim karşıtlarını desteklemekten vazgeçmesini
5- Katar’ın İran ile ve onunla bağlantılı Filistinli İslamcı grup HAMAS’la,
6- Müslüman Kardeşler Örgütü ile arasına mesafe koymayı zorlamayı amaçlıyor.
*
Bu suretle Katar rejimi zayıflatılıyor.
Ortadoğu trajedisinde savaş suçları işleyerek hukuku ihlal eden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin ve destekleyen mesela,
Katar gibi ülke yöneticilerinin paylarını üstleneceği bir sürece ilerleniyor.
*
Ancak bu şekilde suçlar esaslı bir biçimde kategorize edilecek,
Bunun hem hukukun üstünlüğü, hem de savaş hukukunun geçerliliği ve gelişmesindeki öneminden hareketle,
Yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı karar bu bileşkeden çıkarılacaktır.
*
Bütün bu gelişmelerin Türkiye’de İslamcı Erdoğan hükümeti üzerinde derin bir tahribata yol açtığı ve açacağı da gerçektir.
1- Suudi Arabistan’ın ABD ve İsrail ile geliştirdiği ilişkiler çerçevesinde Erdoğan’ın yeni Osmanlı hevesi,
2- Erdoğan Türkiye’sinin Ortadoğu’da değişimi yönetme ya da Sünni eksenin lideri olmak iddiası ve buna ilişkin bütün söylemleri,
3- Mısır’ın İslam’ın doğru öğretilerini yayma konusunda lider ülke olarak öne çıkarılmasıyla,
Erdoğan’ın ” tek millet olarak dilinin varmadığı Türk Milleti değil söyleyemediği İslam Milleti’ni sembolize eden Rabia’sı” tam anlamıyla çökmüştür.
4- ABD’nin İran’a karşı NATO himayesinde bir Sünni-Arap askeri koalisyon oluşturma planına ima yoluyla olsa da verdiği destek, Türkiye’nin NATO’dan dışlanmakta olduğunun bir işaretidir.
5- Erdoğan giderek İran ve Rusya ile yakınlaşırken elbette kullanıldığının farkındadır ama bu siyaseti de müttefiklerini satma anlamına gelmiştir.
Erdoğan bu yüzden başta G7 ülkeleri olmak üzere tüm Batı tarafından reddediliyor.
*
Ne ki, o nefsini Türkiye’den daha üstün sayıyor.
*
Başkan Trump bu süreci attığı twette şöyle özetledi.
“Ortadoğu’ya yaptığım son seferimde artık radikal ideolojiye yapılan mali yardımın olmaması gerektiğini bildirdim. Ondan sonra bölge rehberleri Katar’ı işaret ederek onu suçladılar. Arabistan’a yaptığım ziyaretim, Kral ve 50 Arap ülkesiyle görüşmem sonuç verdi. Radikalizmin mali kaynaklarını kesme noktasında sert önlemler alacaklarını söylediler. Tüm deliller Katar aleyhineydi. Belki de bu, terörizmin son bulmasının başlangıcıdır.”
*
Erdoğan ise şu saatte Laik bir vatandaş olamayacaktır.
Alelacele hayallerine kurban etmekte olduğu Türkiye’nin Katar ile arasında Jandarma Eğitim ve Öğretimine İlişkin İşbirliği Protokülünün uygun bulunduğuna dair kanun tasarısını TBMM’den çıkarıyor.
Türkiye Katar’daki askeri varlığına şimdilik 600 personel daha ilavede bulunuyor.
Dur, yapma, etme talepleri Erdoğan’a işlemiyor.
*
Ama Erdoğan’ın mahkumiyeti, bugün için 1150 odalı sarayında şimdi içine düştüğü yalnızlık ile başlamış bulunuyor…
9.6.2017
Bir yanıt yazın