DENKTAŞ ÜNİVERSİTESİ (3)
Hüseyin MÜMTAZ
Uzadıkça, karıştırdıkça altından neler çıkıyor…
Pis kokular geliyor.
Bakın Polat Alper, Denktaş Üniversitesi’ne kiralanması söz konusu olan arazi hakkında neler yazdı;
“Aslında UBP bakanlarının tümünün bu Bakanlar Kurulu kararından haberi vardı. Zaten altında da imzaları mevcuttu.
Daha da enteresanı, bu vesile edilerek bir anda Başbakan Hüseyin Özgürgün’e içlerinde birkaç da bakanın adı geçtiği bir başkaldırı oluştu. Bu başkaldırı nedir, ne değildir diye anlamaya çalışırken, ‘daha da enteresan bir bilgi’ karşımıza çıktı…
Bir bakan, bir şirkete internet üzerinden bahis oynatma lisansı verilmesi için Başbakan’a baskı yapıyordu… Bu bakan, lisans işini anlaşılan kendisine görev bilmiş…
Talepleri olumsuz yanıt alınca da, bir planı devreye koymaya başlamış.
‘İnternet üzerinden bahis oynatma lisansı isteğimi geri çevirdiler ey ahali’ diye ilan edemeyeceğine göre, etse bile böylesi bir tartışmanın odağında olmak siyasi kariyerine zarar vereceğinden; Rauf Raif Denktaş Üniversitesi’ne verilecek araziyi suni olarak gündeme taşıyarak parti içerisinde bir kalkışma girişimi yaptığı konuşuluyor.
Olayı biraz daha irdelediğimizde, parti içerisinde bu bakanın yanında duran diğer bakan, milletvekili ve partililerin, aslında ana sebebin bahis lisansı olduğunu bilmeyerek tamamıyla masumane bir şekilde üniversiteye arazi konusunun gündem olduğunu sanarak bu eyleme kısmi destek verdiklerini gördük”.
İkinci olay daha da vahim…
Bir “bakan babası”nın da özel üniversite açma maksadıyla arazi kiralama teşebbüsünde bulunduğu aynı günlerde gündeme düşmüştü biliyorsunuz. Benzer şekilde onun da siyasi akrabalıkları yüzünden yapılanın etik olmadığı dile getirilmişti.
Kuracağı üniversiteye rektör olacağı da dillendirilen patron, Yenidüzen’den Ayşe Güler’e şu lâfı söyledi;
“Oğlum bakan veya milletvekili diye ben hayat boyunca hiçbir şey yapamayacak mıyım? Bir dükkân açamayacak mıyım? Kendime ait bir işyeri açamayacak mıyım?”
Müstakbel üniversitesi için “dükkân”, “işyeri” nitelemesinde bulunan bu büyük işadamı aynı zamanda “profesör” unvanı taşımaktadır.
KKTC’deki üniversitelere bakış açısı bundan daha açık ve veciz bir şekilde ifade edilemezdi.
Meselenin vahametini anlıyor musunuz?
Bakan da zaten bir gün sonra “Ben siyasi görevlerde bulunduğum sürece yakın aile bireylerimin devletten izin veya tahsis gerektiren herhangi bir ayrıcalığa sahip olması söz konusu olamaz. Buna müsaade etmem…” açıklamasını yaptı.
Oğul “müsaade etmeyince” de baba, kurulacak üniversiteyle ilgili “hissedarlık ve direktörlük” görevlerinden feragat etti…
DENKTAŞ ÜNİVERSİTESİ’nin daha kurulmadan nelere sebep olduğunu görüyor musunuz?
Rahmetlinin adı bile yetti.
Şimdi de gündemde üniversiteye verildiği söylenilen Lefkoşa’daki eski “Genel Hastahane” binası var. 15 yıldır terk edilmiş, harabeye dönmüş, metruk ve izbe.
Vay nasıl verilirmiş, kim vermiş, neden vermiş, kaça vermiş?
YUH.
Polat Alper yukarıya aldığımız yazısında şunu da söylüyor;
“Bu tepkilerin geneli, Maliye Bakanı Serdar Denktaş’ın üniversiteyi kurmaya girişen oğluna 200 dönüm araziyi ‘peşkeş çektiği’ yönündeydi.
Olaya soğukkanlılıkla baktığımızda, bugüne kadar kurulan ve faaliyette olan her üniversiteye devlet tarafından bu ve benzeri büyüklüklerde arazi desteği sağlandığı karşımıza çıkıyor.
Rakamlarla konuşalım; KKTC’de faal durumdaki üniversiteler, ortalama şu katkıları almış: Lefke Avrupa Üniversitesi 261 dönüm, Girne Amerikan Üniversitesi 97 dönüm, Uluslararası Final Üniversitesi 37 dönüm, Yakın Doğu Üniversitesi 293 dönüm, İstanbul Teknik Üniversitesi 617 dönüm, Özok Üniversitesi 181 dönüm, Türk Eğitim Derneği 30 dönüm, Kıbrıs Türk Bilim ve Araştırma Vakfı 15 dönüm, Doğu Akdeniz Üniversitesi 362 dönüm…
Rakamlar ortada… Yani bu üniversiteyi torun Rauf Denktaş değil de Ahmet veya Mehmet yapsaydı, arazinin devlet tarafından kiralanması hiçbir sorun teşkil etmeyecekti.
Buraya bir mim çekelim…”
O halde hanımefendiler, beyefendiler;
“Denktaş” ismine, ailesine, hâtırasına bu hıncınız nedir?
Asker arazi vermesin; terkedilmiş, boş bina bile verilmesin.
İlk yazımda Ledra kapısındaki eski Bayraktarlık ve Elçilik binalarının rektörlük; eski Sancak binasının da fakülteler olarak kullanılmasının uygun olacağını söylemiştim.
Yakışırdı.
Madem öyle bir adım daha atıyorum.
Madem “yeşil alan” Newyork Central Park’ı hatırlatıyordu size ve vazgeçemiyordunuz; Genel Hastahane binası da şimdi olduğu gibi esrar-eroin-kaput artıklarının sığındığı yer olarak kalsın istiyorsunuz;
Büyük Han, restore edilen Kumarcılar Hanı, Turizm Bakanlığı (eski Bayraktar Kışlası) yahut eski Viktorya Kız Lisesi…
Hepsi; DENKTAŞ ÜNİVERSİTESİ’nin bölümleri, fakülteleri olsun.
Selimiye yanındaki Bedesten de Üniversite’nin meselâ Güzel Sanatlar Fakültesi…
Yeter ki insanda kızaracak yüz, çatlayacak ar damarı olsun.
Türkiye’de DENKTAŞ ismi duyulunca kimsenin KKTC’deki başka bir üniversiteye çocuk göndermeyeceğinden korkarak dudağı uçuklayan, uykuları kaçan (f)ilim adamları düşünsün.
Yine öyle bitirelim.
“DENKTAŞ’ın hayatı üniversitedir; TMT, OKTY, KTFD ve nihayet KKTC de ayrı ayrı fakülteleri, KIBRIS TÜRKLERİ de doğal öğrencileri..
DENKTAŞ ÜNİVERSİTESİ, KKTC’nin göğsünde şeref madalyası olacaktır”. 2 Haziran 2017
https://www.turkishnews.com/tr/content/yazarlar/huseyin-mumtaz/
Yazıları posta kutunda oku