Stratejik Ülke Türkiye
Stratejik olduğu kadar yeraltı zenginlikleri ile de önemli ülkedir Türkiye. Daha 1900 lü yıllarda madenlerin bulunduğu yerler, o günün teknoloji ile belirlenmiş ve çıkarılmakta idi. Bu bazen, “demiryolu” yapımı bazen de direk “çıkarma- kullanma” hakkını bizzat Osmanlıya dayatarak almak şeklinde gerçekleşiyordu. Kanuni tarafından Fransızlara verilen Kapitülasyon, Osmanlının son döneminde tüm Avrupa devletlerini kapsayacak şekilde genişlemişti. Sigorta şirketleri, rejileri, bankerleri ile iliğimizi, kanımızı sömürür olmuşlardı, “Avrupalılaşma adına”.
Türkiye’nin ilk demiryolu Aydın-İzmir arasına İngilizler tarafından, emperyalist gaye ile yapılmıştır. O tarihte başlayan Amerika iç savaşları sebebiyle İngiliz tekstil sanayinin pamuk ihtiyacını karşılayacak bir pazara ihtiyaç vardı. Bu sebepten dolayı, Robert Wilkin adlı bir İngiliz iş adamının başlattığı demiryolu yapım projesi, girişimler sonucu olumlu sonuç vermiştir. 133 km.lik Aydın-İzmir demiryolu 7 Haziran 1866 da açılmıştır.
Bakın bu demiryolunun yapılması ve devamı sırasında neler yaşanmış?
İş adamı Wilkin’in başlattığı girişim, İngiliz Büyükelçisinin de desteği ile imtiyazda elde edilerek sonuçlanır.
“Demiryolunu yapacak şirkete 50 yıl boyunca şirket sermayesinin yüzde 6’sı kadar bir kârı garanti eden Osmanlı hükümeti, kâr bu oranın altına düşerse üstünü de tamamlamayı taahhüt eder. Bunun dışında şirket demiryolu yapımı boyunca bütün toprakları, madenleri ve ormanları bedava kullanacak, demiryolu hattının 45 kilometre çevresindeki madenleri çok az bir vergi vererek işletebilecektir. Osmanlı hükümeti şirket yönetimine hiçbir biçimde karışmadığı gibi, rekabet edecek şirketlerin kurulmasını da önleyecektir.”
İngilizlerin yaptığı ilk demiryolunun antlaşma maddelerini okudunuz. ( Bugün de benzerlerini yaşadığımız halde, antlaşmaların açıklanmaması sebebi ile Türk Milleti gerçeklerden habersizdir.)
Devam ediyoruz. 1860 lı dönemde İzmir’de bulunan ve İngiltere’nin dış ticaretine yaptığı katkı sebebi ile kendisine “sir” unvanı verilen James Whitthal, demiryolu yapımı hakkında şunları söylemektedir:
““(…) Bu demiryolları İngilizler tarafından yapılacak, İngilizler tarafından işletilecek ve İngilizlerin malı olacak… Demiryolu şirketleri küçük muhtar cumhuriyetler biçiminde gelişecek……………”
(Osmanlıdan Günümüze Demiryolları 1 – Özer Akdemir)
İngiliz James Whitthal’in demek istediği nedir?
“Osmanlı İmparatorluğu adına yaptığımız bu demiryolları, aldığımız onca kâra, çevredeki madenlerini işletmemize ve birçok değerlerini İngiltere’ye taşımamıza rağmen bize aittir. Biz burada menfaatlerimizi korurken, Osmanlı Devletini dinlemeyeceğiz. Devlet içinde devlet olacağız. İngiltere’ye ait diğer sömürge ve kolonilerimizde geçerli olan mantık burada da geçerli olacaktır.”
2006 Türkiye’sinde özelleştirme mantığı da budur. Ülkemizde “devlet içinde devlet” olmaktadırlar. Dün yarım kalan sömürme faaliyetine bugün çeşitli adlar ile kaldıkları yerden devam etmeye başlamışlardır.
Avrupa ülkelerinde, devletlerin birçok fabrikaya ortak olup, ülkelerini demiryolu ağı ile sararken, devlet adamlarımız, özelleştirme adı altında yarınlarımıza ipotek konulmasına müsaade etmektedir.
(Telekom, Milli Piyango ve bunun gibi adeta para basan yerlerin özelleştirilmesi ya da özelleştirilmek istenmesi de hep ayni kapsamda değerlendirilmelidir.)
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Aydın Ekonomisine bakarken İzmir hakkında kısa bir bilgi yazmadan olmaz. 1890 Aydın salnamesine göre:
“İzmir’de 1847’de 17.584 yabancı varken, bu rakam 1860’da 28.352’ye ulaştı. Bu süre içinde Osmanlı ticaret hacmi dört kat arttı. Rakamlarla ifade-etmek-gerekirse; 1842 yılında İngiltere’ye 59.742 ton meşe palamudu, 14.771 ton kuru üzüm, 7.586 ton afyon ile 955 ton pamuk ihraç edilirken, 1876’da bu rakamlar, sırasıyla 601.266, 361.910, 221.703 ve 12.350 ton gibi çok yüksek rakamlara ulaşmıştı” (1890 Aydın Salnamesi)
Evet, ihraç deniyor denmesine fakat gerek şirketler, gerekse aracı kuruluşlar ve gerekse kendilerine ait gümrük çalışmaları ile bu bir ticaret değil, Anadolu’nun talan edilerek İngiltere’ye, kısacası Batı’ya taşınmasından başka bir şey değildi.
Azınlık nüfusa sahip olan, İngiliz, Fransız, Rum, Ermeni ve Yahudiler ticareti ele geçirmişler imparatorlukta, çoğunluğa çoktan hâkim olmuşlardı. Ayni günümüz Türkiye’si gibi borç içinde Cihan İmparatorluğu. Avrupalı Devletlerin, kapitülasyonları gösterip, Osmanlı’nın sınırları içinde at oynatmasını engelleyememiştir yönetimde olanlar. Ve savaş yılları. Almanya’nın yanında girilen savaş, Cihan İmparatorluğunun sonunu getiriyor yanlış politikalar sebebi ile.
90 yıl ara ile ayni filmi iki defa görmekteyiz. Borç batağında ki Türkiye siyaseten de Amerika’nın kontrolüne girmiştir. Onun stratejilerini, bölgede ilk elden takip görevi Türkiye’nindir.
Amerika-İsrail ikilisi İran’a saldırır ise, Türkiye açık cephe olacaktır. Ve savaş bu devletlerle sınırlı kalmayacaktır. 3. Dünya Savaşına davetiye çıkarırcasına, bölgede ki her karışıklığa dâhil olmanın “ istikrar” değil karışıklık getireceğini birileri AKP hükümetine anlatmalıdır.
nevalkavcar
ÖZEL BÜRO
Bir yanıt yazın