EGE BÖLGESİNDE İNGİLİZ Emperyalizmi ve Çakıcı Mehmet Efe
İzmir’in kavakları
Dökülür yaprakları
Bize de derler Çakıcı
Yar fidan boylum
Yakarız konakları
Selvim senden uzun yok
Yaprağında düzüm yok
Kamalı da zeybek vuruldu
Yar fidan boylum
Çakıcı’ya sözüm yok
Amerika ve Ümit burnunun keşfi dünya ticaret yollarını değiştirdi.. Artık Hindistan ve Çin’in İpek ve Baharat yolu olarak bilinen dünya ticaret yolu Osmanlı topraklarından geçmiyordu.. Osmanlı iktisadi durumu bundan çok zarar gördü.. Kayseri, Sivas, Erzurum, Divriği, Doğubeyazıd gibi kervan yolları üzerindeki şehirlerin nüfusu beşte bire kadar düşerek azaldı. İktisadi durum bozuldu. Halk fakirleşti, bu durum 1800 lere kadar sürecek celali isyanlarının ve ayaklanmaların önemli sebeblerinden birini oluşturacaktır.Osmanlılar bu duruma karşı 1500 lerde süratle yeni tedbirler aldılar..Yavuz Sultan Selim’in Mısır ve İranla savaşları; Mısır, Suriye,İran a hakim olarak elini güçlendirme ve Dünya Ticaret yolları kontrolünü kaybetmememücadesinin önemli ataklarıdır. Ayrıca Osmanlı DonanmasıKızıl Deniz, Umman Denizi, Basra Körfezi ve Hind Okyanusunda Portekizlilerle uzun ve amansız bir savaşa girdi..Öte yanda Osmanlı diplomasisi Portekiz ve İspanyolara rakip olsun diye Fransız ve İngilizleri destekledi..İngiliz ve Fransızlara pekçok imtiyaz, ticari kolaylık, gümrük vergilerinde indirim sağlayan kapitülasyonlar verdi..Osmanlının bu politikaları ve kendi stratejik hataları sonucu Portekiz ve İspanyollar gerileyip süper güç olmaktan çıktılar..Daha sonra Hollanda büyük bir süper güç ve sömürge imparatorluğu oluşturduysa da 18. yüzyılda Fransa ve 19. yüzyılda İngiltere dünya hakimi oldular..
İşte önceleri Osmanlıların denge politikaları icabı desteklediği İngiltere Osmanlı bürokrasisine, ticaretine, basınına ve hatta eşkiyalarına dahi hakim oldu..İngiliz politikalarının büyük hedefleri Hindistan hakimiyetini devam ettirmek, Osmanlı ve Rus savaşlarını, Osmanlı İran ve Avusturya savaşlarını sürekli devam ettirerek rakiplerini zayıflatmak, Rusları Akdeniz ve Basra körfezinden uzak tutmak olarak özetlenebilir.. 1900 lerin başına kadar petrol önemli bir diş politika belirleyicisi değildir.Hindistan yolunun İngiltere için güvenirliliğinin sağlanması birinci plandadır.
Türkler Anadoluyu fethedip burada kurdukları Selçuklu ve OsmanlıDevletlerinde Akdeniz, Karadeniz ve Ege Sahillerinden yapılan ticarete müdahale etmediler. Bu bölgelerde eski yunan, kartaca, roma devrinden beri gelen levant denilen fenike,venedik,cenevizli tüccarlar ticaretlerine aynen devam ettiler..Osmanlılar da bunların eski imtiyazlarını ve eski kuralları aynen kabul etti. Osmanlı eski dünyanın ticaretinin kalbi olan bu bölgede sadece jandarmalık yaptı.. Oyuna hiçbir zaman dahil olmadı.
Süveyş Kanalının açılması ile Akdeniz bölgesi ve Ortadoğu yeniden önem kazanmaya başladı. 1800 lerin başından itibaren Ege bölgesinden Arab yarımadasına, Yemen’den Kuveyt ve Körfez emirliklerine kadar İngilizler güç kazanmaya ve yerleşmeye başladılar. 1838 de Baltalimanı Türk-İngiliz ticaret Anlaşmasını kabul eden İngilizci Reşit Paşa bir yıl sonra Tanzimat ilanı ileOsmanlı Devletinin yarı sömürgeliğini kabul etti. Günümüzdeki 1996 da imzaladığımız Gümrük Birliği anlaşmasına çok benzeyen bu anlaşma dışardan gelen Avrupa malları için gümrükleri adeta sıfır seviyesine kadar indiriyordu. Halbuki bir şehirden öbür şehre giden yerli mallarda, Osmanlı iç ticaretinde % 12 vergi alınıyordu. Bu şekilde Avrupanın sanayii üretimi karşısında yerli el tezgahlarında üretttiğimizmallarAvrupa ürünleri karşısında korunmasız ve pahalı kaldığı için hızla yerli üretim yokoldu. Dış ticaret açığı rekor seviyede arttı. Yerli sanayinin çöküşü işsizliği artırdı, bu durum vergi gelirlerini düşürdü..Bütçe ve dış ticaret açıklarının artışı borçlanma ihtiyaçlarını artırdı. Reşit Paşanın ihanetlerinden birisi de yabancı elçiliklere dayanaraksadrazamlığa ve önemli görevlere gelme yolunu açmasıydı.Artık yüksek bürokratik makamlara gelmek ingiliz elçiliğinin desteğini almağa bağlıydı.
Bütün bu menfi gelişmeler reform ve kurtuluşu sağlayacak politikalar olarak ingiliz elçiliğinin beslediği basın tarafından aydınlara ve halka kabul ettiriliyordu.İngilterenin silahlı kuvvetleri ile girip işgal ettiği sömürgelerde uygulanan sömürü teknik ve politikaları osmanlı ülkesinde silahlı işgal olmadan uygulanıyordu.. ‘Batı Anadoluda İngiliz iktisadi gücünün en yüksek olduğu 1850 ile 1870 yıllarında İngilizler çok gelişmiş bir ticaret ağı kurdular. İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen mallar İzmir’deki ingiliz tüccarın büyük depolarına indiriliyor. Buradan İngiliz tüccarın bayii, dağıtıcı ve komisyoncularına daha sonra diğer şehir ve kasabalardaki aracı ve bayilere gidiyor. Böylece birkaç el değiştirerek en uzak köy ve kasabalara kadar ulaşan bir dağıtım ağı oluşturuyorlardı. Bu şekilde yabancı mallar dört-beş el değiştirdiği için iki misline yakın fiyatla satılıyordu.Aynı şekilde tütün, incir, üzüm gibi yerli ürünler de köylünün elinden ucuz fiyatla alınarak İzmir’de ingiliz tüccarın deposuna geliyor ve burdan Avrupaya ihraç ediliyordu..Bu şekilde bütün dış ve iç ticaret Ege bölgesinde İngilizlerin eline geçti..Orta halli bir İngiliz tüccarın onbeş komisyoncusu vardıEn büyük tüccar olan Whitall’lerin ikiyüzbeş komisyoncusu vardı.(1 )
Kurdukları düzenin iyi işlemesi sayesinde, İngiliz tüccarlar, ya İzmirin Frenk mahallesindeki tantanalı evlerinde, ya da Bornova ve Buca’daki villalarında günlerini gün ediyorlardı. Bornovo’da kendi çocukları için özel okul kurdukları gibi, bir futbol sahası ve bir bisiklet pisti de yaptırmışlardı. İzmir hızla bir İngiliz kenti görünümü kazanıyordu.Kraliçe Viktorya’nın doğum günü sanki resmi bir tatil günü olmuştu. Böyle günlerde her taraf İngiliz bayrakları ile süsleniyor, ziyafetler veriliyor, törenler düzenleniyordu.(1)İngiliz ticaret ağı kendisine müttefik ve işbirlikçi olarak rum ve ermeni tüccarı aldı, onların altında da müslüman işbirlikçi perakendeci bir grup oluştu. İngiltere’nin oluşturduğu kolonileştirme hareketidemiryolu projeleri ile beraber yürüyordu. Enbüyük İngiliz tüccar Whitall’ler tarım, sanayii, madencilik alanlarında Batı Anadolu’dan Mersin’e kadar olan bir bölgede büyük ekonomik çıkarlara sahiptiler.İngiltere’nin dış ticaretine yaptığı büyük hizmetlerden dolayı Sir ünvanı verilen James Whitall, demiryolu yapımı için şunları söylüyordu : ”İlk adım demiryolları yapmak olmalı. Bu demiryolları İngilizler tarafından yapılacak, İngilizler tarafından işletilecek, İngilizlerin malı olacak. Çok karlı olacaklar ve şimdiye kadar tarıma açılmamış bölgeleri çok verimli yapacaklar. Demiryolu şirketleri küçük muhtar cumhuriyetler şeklinde gelişecek.'(2)
Aydın Demiryolu şirketi yöneticileri Osmanlı mahkemelerinin yargılama yetkisini kabul etmiyerek, davalarına İzmir konsolosluk mahkemelerinin bakması hakkını elde ettiler. Ege bölgesinde ticari,sanayii ve madencilik faaliyetlerini ele geçiren İngilizler epey gayrı menkul ve tarım arazisi almışlardıOsmanlı Hükümetine İngilizler baskıyla 1866 yılında yabancılara toprak satışını serbest bırakan bir kanun çıkarttırdılar. Bu kanundan sonra toprak satışları hızlandı. 1878 yılında İzmir ve çevresindeki tarım arazilerini tamamına yakını 41 büyük ingiliz iş adamı tarafından satın alındı.1857 ila 1892 yılları arasındaki İngiliz uyrukluların aldığı toprakların dökümü şöyledir :
AD | ALAN (DÖNÜM) | YER |
A. D. Clarke | 72.000 | KUŞADASI |
G.MEREDITH | 12.000 | AYDIN |
J.H. Hutchinson | 1.556 | TİRE |
W.G.Maltass | 122.592 | |
F.Whitall | 18.868 | TİRE |
G. Minardo | 8.800 | |
R. Wilkin | 130.228 | |
A. S. Perkins | 16.360 | BORNOVA |
D. Baltazzi | 247.000 | |
M. Wolff | 16.000 | |
A. Edwart | 80.000 | BUCA |
H. ABBOT | 75.472 | |
Smynra Vineyars and Brandy Distil | 25.200 | |
E. Purser | 2.000 | AZİZİYE |
Asia Minor Cotton | 36.800 | NAZİLLİ |
J. B. Paterson | 47.800 | |
A.Castor | 6.000 | |
J. Rees | 30.000 | |
J.Aldrich | 6.000 | |
C. Gregoriades | 5.160 | |
E. Lee | 3.040 | İZMİR |
S. J. Hadkinson | 2.040 | |
Baltazzi | 2.000 | BERGAMA |
Ayrıca kayıtlarda görülmeyen J.J. Werry ve J.T. Smith’e iki çiftlik, R. Wilkin’e ait üç çiftlik ve ikibağ ile F.G. Wedova ve C.F. Tebbit’e ait iki çiftlik ve J.H. Hutchinson a ait Torbalı yakınlarındaki çiflikte bu listeye ilave edilmelidir.Aslında tabloda gösterilen topraklardan çok daha fazlası İngilizlere satılmıştır; ancak bu toprakların alanı ve değeri hakkında bilgilere tam olarak ulaşılamamıştır. Ancak yapılan tahminler, Batı Anadolu’da İngilizlerin satın aldığı toprakların yaklaşık 2.400.000.ile 2.800.000 dönüm arasında olduğudur. Buna Rus, Ermeni, Yahudi sermayedarların satın aldığı araziler de eklenince, toplam miktar 5 ile 6 milyon dönüme ulaşıyor.( 3)
Bu toprakların büyük çoğunluğu mütegallibe denen ayan, mültezim, eski tımar sahibi büyük toprak sahiplerinin arazileri idi. Örneğin Karaosmanoğlları, bazı bireyleri İngiliz bazı bireyleri Fransız uyruğunda olan Giraud’lara büyük miktarda arazi sattılar.Türkiye’de ekonomik egemenliklerini sağlamlaştırmak isteyen İngilizlerin, 1866 da baskıyla çıkardıkları yasa,yabancılara taşınmaz mal edinme imkanını sağladı. İngiliz Konsolsu Sir Henry Bulwer, daha bu yasa çıkmadan altı yıl önce merkeze gönderdiği bir raporda (1860 da) şunları tespit ediyordu. ”Gülhane Hatt-ı Şerifi’ nin(tanzimat fermanı) öngördüğü reformlarla beraber, Hristiyanlar tarımla ilgilenmeye başladılar ve yeni gelenlerle beraber sayıları her gün daha da arttı. Askerden dönen Türkler, köylerini, kentlerini tanınmayacak kadar değişmiş bulmaya başladılar. Her yerde Türklerin yerini Hristiyanlar alıyordu. Eskiden olduğu gibi tarlalarını işlemek isteyen Türkler, hemen Hristiyan bir tefecinin pençesine düşüyor ve eninde sonunda toprağını satmak zorunda bırakılıyor… İzmir yakınlarında bütün topraklar yabancıların eline geçti.”( 4) İngiliz sermayedarlar kazandıklarının tamamını İngiltere’ye aktarıyorlardı.
Ege bölgesi bu şekilde İngilizlerin eline geçerken İngiltereye çok büyük bir gelir sağlıyordu. Whitall’ler, Baker’ler, Charnaud’ler, Lee’ler ve diğerleri bölgede tekel oluşturup Osmanlı-İngiliz ticaretinde belirleyici oldular. İngiltere ve İngilizler sömürgeleştirme-kolonizasyonun büyük üstadıydılar.Önce ticareti sonra bölgenin bütün topraklarını ele geçirmişlerdi. Bir üst aşamaya geçebilirlerdi..Bölgede anarşi çıkarıp yabancı devletlerin-yani ingiltere’nin- müdahalesini sağlayarak bölgeyi Osmanlı Devletinden koparmak.Önce Yunanistan’dan ithal çeteciler getirip bölgede terör yarattılar. Örneğin ‘ İzmir’de Katırcı Yani çetesine yardımcı ”muteber” ingiliz tüccarın varlığı bilinmektedir.
1853’te devletle anlaşarak dağdan inen Katırcı Yani, İzmir’de yapılan sorguları sırasında, İzmir ve civarındaki bazı İngiliz tüccarların kendisine yardım ettiğini, hatta onlarınBuca ve İzmir civarındaki evlerinde konuk olduğunu açıklamış ancak isimlerini vermemişti .Bu ara Katırcı Yani’nin şartlı teslim olduğunu öğrenen birçok yabancının yanı sıra, İzmir’deki yabancı ülke konsolosları ve tercümanları vilayet binasına gelerek çete reisini ziyaret etmiştir”.(5 )
Bütün bunlara paralel olarak gelişen bir diğer olguda 1800 lerden itibaren Adalardan ve Yunanistan’dan bölgeye bir göç hareketi oluşturuldu. Bu tarihlerde 200.000 civarında Yunanlı İzmir ve Ege kıyılarına yerleştirilerek emperyalizme yardımcı bir güç sağlandı. Bu göçmenleri 1914 teİttihat Terakki’nin Ege bölgesi önde gelenlerinden Celal Bayar savaş başlamadan önce bu gçmenleri adalara ve Yunanistan’a geri gönderecektir.
Yunanistan’dan getirilen çetellerin arasında Kaptan Sokrat, Kaptan Ulaho, Kör Mina çeteleri en meşhurlarıdır.. İngiliz Konsolosluğu,Ortodoks kilisesi, misyonerler desteğindeMegalo İdea’nın yani Büyük Yunanistan ülküsü’ nü savunan Etniki Eterya örgütü yerli rumlardan da çeteler kurup dağa çıkararak istikrarsızlık ve anarşi yaratıyordu. Emperyalistlerin müdahalesini sağlamak için Nikola, Panayot, Kaptan Aleko, Kanayot oğlu Nikola, Kaptan Esti ve birçok yerli rum çete dağa çıkarıldı. (6)
Yerel yöneticiler hatta valiler bile emperyalizmin hizmetinde, İngiltere’nin İzmir Konsolosunun, İngiliz tüccar ve toprak sahiplerinin emrindeydiler. İzmir Bornova’da ikamet eden İngiliz miralayı Hawker sürekli olarak bölgede dolaşarak asayişi biraz daha bozmak için Türklerden,Yunanlılardan çeteler hazırlamakla meşguldü. Bayındır’lı teğmen Mehmet Efendi şunları anlatmaktadır : ”Bir gün ingiliz miralayı Hawker, Çakırcalı Mehmet Efe ile Kayaköy’de görüştükten sonra İzmir’e gelmiş, beni Bornova’daki ikametgahına yemeğe davet etmişti. Ben nezaketen davete icabete mecbur idim ve kalktım gittim.Yemekte yanımızda Hawker’in yaveri İngiliz erkan-ı harbiyesine mensup yüzbaşı Didde vardı.Hawker bana şöyle bir teklifte bulundu : ” Mehmet Efendi köylüler sizi çok seviyorlar, maiyetine beş on genç bulup sen de dağa kaçabilir ve bizden istediğin yardımı alabilirsin’ dedi. Daha orada iken ayağım suya ermişti. Beni hükümet aleyhine resmen isyana davet ediyordu.”(7 ) Görüldüğü gibi ingilizler devlete baş kaldırması için subaylara bile dağa çıkma teklif etmekte, dağa çıkan eşkiyaya ise yardım ve desteklerini esirgememekteydiler. Günümüzde Türkiye’yi ziyaret gelen AB, ABD ve yabancı devlet görevlilerinin Diyarbakır’ı ve bölücü teröristleri gizli ve açık ziyaret etmeleri gibi yüzyıl önce de gün geçmezdi ki bir ingiliz subayı, bir italyan generali, bir Fransız komutanı, bir yabancı gazeteci en meşhur çete ÇakırcalıMehmet Efe’yi Kayaköy’de ziyaret edip hediyeler vermesinler.
Ege bölgesi devlet otoritesinin zayıflaması, köylünün ürününün düşük fiyatla elinden alınması, rumların ve kilisenin faaliyetleri, düzenin sağlanması için güvenlik kuvveti olarak arnavut ve kafkas göçmenlerin halkın üzerine sürülmesi ve daha birçok sebeblerden dolayı devlet düzeni ve asayiş bozulmuştu. Adalardan gelen ve yerli rumların kurduğu çeteler halkı soyuyor ve zulum ediyorlardı. Halk bu rum çetelerine karşı savunmasızdı. Ege bölgesinde kökü 17. yüzyıla kadar giden Efe-Zeybek geleneği vardı.
Yazımızın başında anlattığımız dünya ticaret yollarının değişmesi Osmanlı Ekonomisinde çöküntüye sebeb olmuş, eski akıncıların torunları zeybeklerin işsiz kalmalarına yol açmıştı. Vergi toplayan mültezimler derebeyleşmiş, bitmeyen savaşlar, sonu gelmez asker istekleri ve adaletsiz yönetimler zeybeklerin dağa çıkmasına sebeb olmuştur.
Bazı zeybekler zamanla sivrilerek ezilen halkın adalet aradığı, yardım için başvurduğu; derdine çare aradığı makamlar haline gelmiştir.Bu efelerden en önemlilerinden biri Çakırcalı Ahmet Efe’nin oğlu ÇakırcalıMehmet Efe’dir. Baba Çakıcı Ahmet rum çetelerinin korkulu rüyası idi. Sultan Abdülaziz onu İstanbula çağırmış güreş tutmuş ve armağanlar vermişti .Abdülazize duydukları sevgi sonucu efeler devlete ısınmış .93 Harbinde bağımsız taburlar oluşturarak savaşmışlardı.
Çakrcalı Mehmet Efe (1872-1911)1899 da dağa çıktı. Halka zulum eden mütegallibe ve ağaları,rum çetelerini , yerli çeteleri,güvelnik güçlerini cezalandırdı.Topladığı paraları ihtiyaç sahiplerine dağıttı, halkın derin sevgisini kazandı.1300 kişiyi öldürttüğü bizzat kendisinin 135 kişiyi öldürdüğü ifade edilmektedirHalkın sevgisi ve korkusu ona geniş bir halk desteği sağladı.Bu destek kendisini saklayan yataklar ve istihbarat gücü sağladı . Aydın ve çevre dağlar zeybek denilen çete-eşkiyalarla dolmuştu.. Emperyalizminin bölgeye girişi ve hakimiyetini sağlaması ile devletin zayıflığı valilerden,kaymakamlara,subay ve zaptiye güçlerine ve dağdaki eşkiyaya kadar işbirlikçi bir sınıf yarattı. Bu devirde İzmir ve çevresi, Aydın vilayeti dağları rum ve Türk çete ve eşkiyalarla doldu.Devlet bunların hakkından bir türlü gelemedi. Mahalli yöneticilerin bunlarla çıkar birliği bunların temizlenmesini önledi. Öte yandan sosyal doku ve adaletsizlikler sürekli çete üretiyordu. Bu çatışma ortamında çetelere baş edemeyen hükümetler ve yerel yöneticiler yardım ve yataklık suçlaması ile çoğu suçsuz insanları cezalandırıyorlar; önemli bir kısmını da Libya’nın Trablus vilayeti gibi imparatorluğun en uzak bölgelerine sürerek ocaklarını söndürüyorlardı..Olan alevisi ile sünnisi ile anadolu türkmenine oluyordu.
Abdülhamit, Sadrazam Kıbrıslı Kamil Paşa’yı Aydın’a vali olarak sürmüştü..O devrin devlet adamlarının çoğu gibi Kamil Paşa ingilizci idi. Kamil Paşa her ihtimale karşı planlar yapıyordu. Osmanlı Devleti’nin ağır iç ve dış meseleler karşısında varlığını,bütünlüğünü devam ettiremiyebilirdi. Aydın ve havalisi Kamil Paşa’nın memleketi Kıbrıs gibi bir gün İngiliz korumasına alınabilirdi. Böyle bir durumda İngilizlerin desteği ve halk içinde Çakırcalı’nın gücü ile Mısır Hidivibenzeri bir Aydın Hidivliği kurulabilirdi.Böyle bir durum için oğlu Sait Paşa’yı hazırlıyordu. Bu yüzden o sırada en zengin ve güçlü İngiliz iş adamı Withall’le Kamil Paşa’nın çok sıkı ilişkileri vardı.Sait Paşa Withall’lerin İzmir’deki konağından hiç çıkmıyordu. Aynı zamanda Kamil Paşa’nın oğlu Sait Paşa Çakırcalı ile de sürekli haberleşip görüşüyorlardı.(8)
İngilizler ise elde ettikleri kazançlarını korumak hatta artırmak için her güç odağına ilişkilerini geliştirecek yatırımlar yapıyorlardı. Withall’er yazın Ödemiş’in Bozdağ yaylasına çıkar yazı burada geçirirlerdi. Burası aynı zamanda Efenin daimi mekanlarından biri idi. Bu yüzden Efe ve Withaller arasında yakın bir ilişki vardı. Kışları ise Withaller adamları Yorga’yı sık sık Bozdağ’a gönderiyorlardı. Sözde Yorga Bozdağ tepelerinde sümbül soğanı topluyordu..Aslında ise Efe’ye mermi getirip isteklerini sorup İzmir’eiletiyordu.(9) Bu Yorga daha sonra Osmanlı Devleti ile Çakırcalı arasındaki dağdan düze inme görüşmelerine Withaller adına gözlemci ve kefil olarak katılacaktır.
Withaller Londra’ya gittikleri vakit avam kamarasında bazı milletvekilleri Çakırcalı hakkında konuşmalar yapıyor, İngiliz basınında Çakırcalı üzerine haberler yayınlanıyordu..
Çakırcalı’nın çetesinde Bornovalı Kosta, Osman takma adıyla bulunuyor ve Withaller’e casusluk yapıyordu.(10) İngilizler böylece bir yandan Çakırcalı ile doğrudan görüşürken öbür yandan çete içindeki adamları Kosta ile Çakırcalı çetesinin yaptıklarından haberdar oluyorlardı. Diğer yandan hükümete Çakırcalı’nın affı için baskı yapıyorlar, sürekli avrupa basınında Çakırcalı çetesi , Ege bölgesindeki asayişsizlik ve can güvenliğinin olmadığı üzerine haberler çıkıyordu Batılı ülkelerin bu ”Aydın vilayetinde asayiş yok, çetelerden halk rahat edemiyor” diye baskıları sonucu 1904 te Rumeli’nde olduğu gibi Hüseyin Hilmi Paşa’nın başkanlığında İngiliz, Fransız, İtalyan temsilcilerden oluşan bir teftiş ve gözlem heyeti kuruldu.Heyette İngilizleri yukarda bahsi geçen Miralay Hawker, İtalyanları Binbaşı Karasini, Fransızları Binbaşı Keh temsil ediyordu.
Amaç balkanlarda kurulan yabancı kontrol ve himayesinin egeden başlayarak anadoluda da kurulmasıydı. Önce anarşi ve karışıklığı tahrik edip artırıyorlar sonra bunu bahane ederek baskılarını kurumsallaştırıyorlar; hükümete müdahalelerini artırıyorlardı. İstekleri huzur ve otoriteyi sağlamak değil karışıklık ve anarşiyi artırmaktı.(11)
1907 de Kamil Paşa Aydın valilğinden alındı.Sonra İngiliz elçiliğine sığındı. Oğlu Sait paşa meşruiyetin başında rütbeleri alınmıştı. İngilizlerin çıkardığı 31 Mart olaylarının başında idi. Hareket ordusu İstanbula girerken Mısır’a kaçıp hayatını kurtardı. İttihat Terakki’nin iktidarını sağlamlaştırması Birinci Dünya Savaşının başlaması sonra Mustafa Kemal’in Cumhuriyeti kurması İngilizlerin planlarını ertelemesine yolaçtı.
Emperyalizm 1938 de nerde kalmıştık diyerek tekrar işbaşı yaptı. Günümüzde ise 150 yıl sonra hangi emperyalist devlet nerede toprak almışsa yine o bölgelerde aynı emperyalist devletler toprak alıyorlar. Bu gün Didim,Marmaris, Bodrum, Fethiye Kaş, Kalkan da İngilizler önemli büyüklükte hızla toprak almaya devam ediyorlar..Bugün Çakıcı yoksa da Apo üzerinden af kampanyaları düzenletiyorlar. Leyla Zanaları, Türk Hukukunu yeni Kamil Paşa hükümetlerine çiğneterek serbest bıraktırıyorlar..PKK ve Hizbullah için her ay yeni örtülü af yasaları çıkartırıyorlar.. Dün de Abdülhamit’e suikast yapan bir sürü Türk öldüren ermeni komitacılarını affettirmişlerdi. Hamam aynı hamam tellaklar aynı tellaklar müşteriler de aynı.. Aynı şartlar aynı sonuçları verir..Bu haçlı seferi de İzmir’den denize dökülüp hezimete uğratılacaktır..
1- Emperyalizmin Türkiye’ye Girişi,Orhan Kurmuş,BilimYayınları,İstanbul 1977,s.216,217
2- Kurmuş,age, s 37
3- Kurmuş, age, s 115,116
4- Kurmuş, age, s113
5- Ege’de eşkiyalar, Sabri Yetkin, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, s 56
6- Yetkin.age, s 61
7- Bize Derler Çakırca, Halil Dural, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2005, s 147
8- Dural, age,s 140
9- Dural, age, s 140
10- Dural,age, s 142
11- Dural, age,s 286
Ayrıntılı bilgi için bkz. Sabri Yetkin, Ege’de Eşkıyalar, İstanbul, 19972; Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Halil Dural, Bize Derler Çakırca-19. ve 20. Yüzyılda Ege’de Efeler, (Yay. Haz. Sabri Yetkin), İstanbul, 1999, Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
ÖZEL BÜRO
Bir yanıt yazın