FETÖ elebaşına yazılan o mektup!

Bir televizyon kanalında, bir akademisyen, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, 2013 yılında FETÖ lideri Fethullah Gülen’e mektup yazdığından bahisle, Diyanet İşleri Başkanı’nı istifaya davet etmiş. Yazılı, görsel ve sosyal medya, şimdi bu iddia ile çalkalanıyor.

Gülen’e yazılmış bir mektup olduğu iddia edilen ve el yazısıyla kaleme alınmış yazı metni şöyle: Ehl’i hadisin naçiz bir talebesi olarak bir grup genç alimle birlikte, Resul-i Ekrem’in nübüvvet işkâtından iktibas ile cem’, tebvib ve tasnif ederek şerhettiğimiz “Hadislerle İslam – Hadislerin hadislerle yorumu” eserini şahsım da dahil çağımız İslam nesillerinde büyük emekleri olan zât-ı âlilerinin yüksek ıttılâlına tankidâtına arz etmekten şerefyab olduğumu ifade eder, sıhhat, âfiyet, uzun ömürler niyazıyla, selam, hürmet ve muhabbetlerimi takdim ederim. 25.04.2013 Mehmet Görmez(1)

Diyanet İşleri Başkanı ise bu iddiaya “Diyanet’i asrın terörü FETÖ ile ilişkilendirmek büyük bir fitnedir. Bu fitne o kadar çirkin bir iftiradır ki, bu sadece 15 Temmuz’da bu ihaneti, darbeyi, işgali yapan terör örgütünün eseri olabilir ancak. Sadece onların yapabileceği bir fitnedir” şeklinde cevap vermiş(2).

Öncelikle belirtelim ki; iddia konusu yazının, kime hitaben yazıldığı belli değil. Çünkü yazıda isim geçmiyor. İddiayı dile getiren kişi, yazının muhatabını ve hadisenin arka planını mutlaka biliyor olmalı ki; bu iddiayı ortaya atabilmiştir. Ancak anlayabildiğimiz kadarıyla bu yazı bir mektup değil, kitap ithaf ve takdim yazısıdır. Zaten metinde “-Hadislerle İslam-Hadislerin Harislerle Yorumu- Eserini” ibaresi geçmektedir. Herhalde yazı, alışıldık ithafların dışında tam bir sayfaya yayılacak şekilde oldukça uzun tutulduğu için mektup olarak değerlendirilmiş bulunmaktadır.

Sayın Diyanet İşleri Başkanı, bu iddiaları “İftira” ve “Fitne” olarak açıklamış. Peki Sayın Başkan acaba olayın hangi yanına iftira ve fitne diyor? Yazının kendisine ait olup olmadığına mı, yoksa bu ithaf yazısını FETÖ liderine hitaben yazıp yazmadığına mı?

Öncelikle bilinmesi gereken bu yazının kime ait olduğudur. İlk bakışta, “mektup” olarak nitelendirilen iddia konusu yazı, sanki Mehmet Görmez’e aitmiş gibi gözüküyor. Bunu nereden çıkarıyoruz? Elbette Sayın Görmez’in daha önce yazmış olduğu başka ithaf yazılarından. Mesela Nurcuların önemli isimlerinden Sait Özdemir’e kendi el yazısıyla yazmış olduğu ithaf yazısından!

Aşağıda Fethullah Gülen’e hitaben yazıldığı iddia edilen o ithaf yazısı ile Sayın Başkan’ın Diyanet yayını olarak yayınlanan Said Nursi’ye ait “İşârât’ül İ’caz” isimli eseri, Nurcuların önemli isimlerinden birisi (ve bir zamanlar FETÖ’nün Emniyet İmamı olduğu iddia edilen Prof. Dr. Kemalettin Özdemir’in babası) Said Özdemir’e takdim ederken yazmış olduğu ithaf yazısı yan yana verilmiştir. Yazı karakterlerine, imzaya ve üsluba bakılırla, söz konusu yazılar aynı elden çıkmış gibi duruyor!

Bir televizyon kanalında, bir akademisyen, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in, 2013 yılında FETÖ lideri Fethullah Gülen'e mektup yazdığından bahisle, Diyanet İşleri Başkanı'nı istifaya davet etmiş. Yazılı, görsel ve sosyal medya, şimdi bu iddia ile çalkalanıyor. - mektupBir televizyon kanalında, bir akademisyen, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in, 2013 yılında FETÖ lideri Fethullah Gülen'e mektup yazdığından bahisle, Diyanet İşleri Başkanı'nı istifaya davet etmiş. Yazılı, görsel ve sosyal medya, şimdi bu iddia ile çalkalanıyor. - icaz

Ancak FETÖ mensuplarının, Ergenekon ve Balyoz Davaları için hazırlamış oldukları belgelerde buna benzer taklit yazılar ve imzalar kullandıkları, başkaları adına sahte belgeler ürettikleri dikkate alınırsa; TGRT isimli televizyonda gösterilen ve oradan alıntı ile bütün medyaya servis edilen o el yazısı metnin, Sayın Diyanet İşleri Başkanı’na ait olduğunu söylemek biraz zor! Diyanet İşleri Başkanı da zaten “Bu sadece 15 Temmuz’da bu ihaneti, darbeyi, işgali yapan terör örgütünün eseri olabilir ancak. Sadece onların yapabileceği bir fitnedir” diyerek, herhalde bunu ima etmiş olmalıdır.

Burada en büyük görev ve sorumluluk, yine Sayın Başkan’a düşmektedir. Ya çıkıp, açık açık bu yazının kendisine ait olmadığını söyleyecek ve iddia sahiplerini ispata davet edecek ya da yazının kendisine ait olduğunu ve kime hitaben yazdığını açık açık anlatacaktır kamuoyuna. “Fitne” ve “İftira” diyerek bu işin kapatılması biraz zor gözüküyor. Sayın Görmez’in bulunduğu makam ise bu ülkede şaibe kaldırmayacak bir makam olarak kabul edilmektedir ki; zaten kendileri de bu durumu, “Bizim sarığımız beyazdır, leke götürmez” şeklinde hülasa etmektedirler…

“Hadislerle İslam” İsimli Eser Hakkında 

İddia konusu mektup veya ithaf yazısında geçen “Hadislerle İslam-Hadislerin Hadislerle Yorumu” isimli eser,  sanıyorum Türkiye Diyanet Vakfı adına 2000’li yılların başından itibaren yürütülen bir projenin ürünüdür. Bu projeyi yakından biliyorum. Bu projede, vakfın maddi imkanları ve elemanları alabildiğine seferber edilmiştir. Mesela projenin başında bulunan zat Türkiye Diyanet Vakfı İlim Kültür Sanat ve Yayın Kurulu (İLKSAY) Başkanı Prof. Dr. M. Saim Yeprem idi. Adı geçen DİB Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi olarak getirildiği bu göreve, emekli olduktan sonra TDV İLKSAY Kurulu Başkanı sıfatıyla da devam etmiştir.

Diyanet İşleri Başkanı bu durumu, söz konusu kitabın önsözünde “Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti, projenin maddi külfetini üstlendi ve ona sahip çıktı. Türkiye Diyanet Vakfı İLKSAY Kurulu, teknik alt yapıdan dosyalamaya varıncaya kadar projenin her aşamasıyla yakından ilgilendi. Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Bardakoğlu projenin başlamasına ve hayat bulmasına vesile oldu. Bu özgün çalışmaya katlı sunan herkese en kalbî şükranlarımı sunuyorum” diyerek dile getirmiştir(3).

Anlaşılacağı üzere; Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yayınlanan “Hadislerle İslam” isimli kitap, Türkiye Diyanet Vakfı adına yürütülen söz konusu projenin mahsulüdür. Dolayısıyla; bu kitap, neden Türkiye Diyanet Vakfı adına değil de Diyanet İşleri Başkanlığı adına yayınlandı bilmiyorum. Oysa vaktiyle aynı şekilde, Türkiye Diyanet Vakfı adına yürütülen bir tefsir projesi sonucunda ortaya çıkan “Kur’an Yolu” isimli tefsir kitabının, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanmasının, vakfı denetleyen bazı kamu denetim organları tarafından inceleme ve tenkit konusu yapıldığı bilinmektedir. Bu konudaki raporlar ortada iken aynı işlemin tekrarlanmış olması, oldukça ilginç sayılmalıdır.

Bunun bir sebebi de muhtemelen, yayıncı kuruluşun bir devlet kurumu olan DİB olmasıdır. Yani vakıf yönetimi, projelerin devredildiği kurumun, bir devlet kurumu olmasından dolayı, o güne kadar yapılan masrafları rahatça göz ardı edebilmektedir. Bu konuda, vakıf yöneticilerinin çoğunluğunun, aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanı da dahil olmak üzere; DİB üst düzey yöneticileri olmasının ve ilgili mevzuat gereği, DİB bünyesindeki Hac ve Umre gelirlerinden Türkiye Diyanet Vakfı’na para aktarılmasının da etkisinin olduğu kabul edilmelidir. Yani ayrı statüleri olmakla birlikte, ortak yöneticileri ve ortak mekanları itibarıyla DİB ve TDV, aslında fiilen iç içe girmiş ve birleşmiş gibidirler.

Öte yandan söz konusu projenin yürütücüsü ve organizatörü konumundaki kişi olan Prof. Dr. M.Saim Yeprem’in isminin, kitabın künyesinde ve önsözünde belirtilmemiş olması, hocaya karşı vefasızlık ve saygısızlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Oysa ben, 2008 yılında Sayın M.Saim Yeprem ile uzunca bir sohbet etmiş ve proje kapsamında 180.000 hadisin derlendiğini kendisinden bizzat duymuştum. Aynı projede görevli Prof. Dr. Bünyamin Erul ise derlenen hadis sayısını 185.000 olarak vermişti o gün bana.

O günlerde kendileriyle görüşme fırsatı bulduğum Prof. Dr. Yavuz Ünal, Prof. Dr. Bünyamin Erul, Abdurrahman Candan, Yusuf Türker, ayrıca kendileriyle görüşmemekle birlikte projede görev aldıklarını yakından bildiğim Prof. Dr. İsmail Hakkı Ünal ve Prof. Dr. Mehmet Emin Özavşar isimlerinin “Hadislerle İslam” isimli eserin künyesinde yer almalarına karşın, M. Saim Yeprem isminin kitabın künyesinde bulunmaması, gerçekten büyük vefasızlıktır! Hemen her vaaz ve hutbesinde vefadan ve kadirşinaslıktan bahseden din adamlarının bu şekildeki davranışları, bir çelişki olarak karşımıza çıkmaktadır.

“Hadislerle İslam” isimli eserin, bahsetmiş olduğumuz projenin ürünü olduğundan hareketle söyleyecek olursak; bahse konu proje, başlangıçta yerli ve yabancı kamuoyuna “Sahih hadisleri zayıf hadislerden ayıklama projesi” olarak lanse edilmiş veya öyle yansıtılmış, ancak daha sonra (muhtemelen gelen tepkiler üzerine) “Konulu Hadis” projesine dönüştürülmüştür. Haddi zatından bu konudaki düşüncelerimi, önceki yıllarda ayrıntılı olarak dile getirmiştim. Diyanet İşleri Başkanı’na ait olduğu iddia edilen ithaf yazısından öğreniyoruz ki; proje bir kere daha kılık değiştirerek “Hadislerin hadislerle yorumu” haline çevrilmiş bulunmaktadır. Anlaşılan bu projenin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Tıpkı Nasrettin Hoca’nın yaptığı gibi yani. Hani Hoca, damdaki leyleği yakalayıp, uzun gagasını ve uzun ayaklarını bir miktar kestikten sonra “İşte şimdi kuşa benzedin”  demiş ya, Diyanet’in hadis projesi de biraz bunu benziyor!

FETÖ’nün Kumpası mı?

İşin içine FETÖ karışınca, bahse konu ithafın, Diyanet İşleri Başkanı’na ait olduğuna ihtimal vermiyoruz! Böyle bir metin olsa olsa FETÖCÜ’lerin bir kumpasından ibarettir! Yok eğer bu metin gerçekten Sayın Başkan’a ait ise; metinde bulunan “…şahsım da dahil çağımız İslam nesillerinde büyük emekleri olan zât-ı âlilerinin yüksek ıttılâlına tankidâtına arz etmekten şerefyab olduğumu ifade ederim” şeklindeki cümlenin muhatabı olan şahsiyeti gerçekten yakından tanımak isterdim. Çünkü bu ifadeye göre; ithafın muhatabı olan şahsiyet, sadece belli bir kişiyi veya grubu yetiştirmekle kalmamış, çağımızda yetişen yerli ve yabancı bütün İslam nesilleri için emek harcamıştır. Bu evsaftaki bir adam, İma-ı Âzam Ebû Hanife’den bile üstün niteliklere sahip olmalıdır!  

Dolayısıyla; böyle bir yazı, Sayın Görmez’e değil, olsa olsa ancak bazı şahsiyetleri “Kutb’ul Aktap” mertebesinde gören birisine ait olabilir. Zira ithaf yazısında kullanılan dil ve üslup, Nur Cemaati’nin kullanmış olduğu çorba dil ve üsluba oldukça uygundur.  

Anlaşılan FETÖ, şimdi de kancayı FETÖ açık bir din istismarcısı ve gayri ahlaki bir sır hareketidir. FETÖ, sahte bir mehdi hareketidir..”(4) diyen Diyanet İşleri Başkanı’na takmış bulunmaktadır. İşin enteresan tarafı ise, iddiayı gündeme getiren kişi ve TV kanalı ile Diyanet İşleri Başkanı’nın aynı tarafta olmaları; yani hükümete destek vermeleri, hükümet tarafından da destekleniyor olmalarıdır. Durun bakalım daha neler göreceğiz hep birlikte…

____________________

1- Söz konusu iddiaya ilişkin ses kaydı ve yazı metni için bkz. .

2- ,

3-http://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/?p=icerik&id=1,

4-http://www.milliyet.com.tr/diyanet-isleri-baskani-feto-acik-gundem-2289520/


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir