İngiltere’nin Glasgow yakınlarında bulunan Paisley’deki H.Mac Intyre tersanesinde yapılan şilepe “Trocadero” adı verilir. 1878 yılında yüzdürülmeye başlanan Trocadero, 47 metre uzunluğunda, bir bacası ve iki direği olan şık bir vapurdur.
Yedi yıl sonra Atina’da bulunan bir şirket tarafından satın alınan vapurun adı ‘Kymi’ olarak değiştirilir. 1891 yılının 12 Aralık günü, Erdek’te kayalıklara çarparak batan 279 grostonluk vapur kurtarıldıktan sonra onarım görür ve yeniden yüzdürülür. Şirketin ilk fırsatta elinden çıkardığı vapurun kayıtlı olduğu yeni liman İstanbul’dur. P.Derasemo kumpanyası, Yunanlılardan aldığı vapuru 1894 yılında İdare-ı Mahsusa’ya satar. Marmara Denizi’ndeki hatlarda yolcu ve yük taşırken, 28 Mayıs 1915 tarihinde, Mürefte’den Şarköy’e posta seferi yaparken de, bir E-11 İngiliz denizaltısının saldırısına uğrar. Zavallı vapur, Silivri’nin on mil açığında torpillenerek bir kez daha balıkların dünyasına “merhaba” der.
Ama umut kesilmez emektar vapurdan. Denizden çıkartılarak onarım görmesine karar verilir. Martıları peşinden yeniden koşturacak duruma gelince de Haliç’e bağlanır. Kaptanlığına da, usta denizci İsmail Hakkı Durusu getirilir. 48 yaşında olan İsmail Hakkı Kaptan, birçok gemide çalışmış bir deniz kurdudur. Batan bir gemiden kurtulmayı başarıp, verdiği savunma sonrasında suçu bulanmadığı anlaşılınca, 1 Mayıs 1919’da, mesleğine geri döner… Ve kaptanlığını yaptığı yeni gemisiyle 16 Mayıs gününün akşamüzeri İstanbul’dan ayrılır. Karadeniz’e doğru yol alan vapurun, daha önce ‘Trocaredo’, ‘Kymi’ ve İdare-i Mahsusa’ya kaydolunca ‘Panderma’ yazan küpeştesinde, 1910 yılında Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi’nin kurulmasının ardından konulan yeni adı okunur: ‘Bandırma’…
Kıyıya çok yakın bir yol izleyen İsmail Hakkı Kaptan, bir İngiliz gemisiyle karşılaşmaları halinde Bandırma’yı karaya oturtmakta kararlıdır. Çünkü, hareketten bir gün önce Mustafa Kemal Paşa’nın Şişli’deki evine gitmiş, kendisine yolculuk hakkında bilgi vermiş, her olasılığı en ince ayrıntılarına kadar konuşmuşlardır. Böylesi bir durumda, yolcular karaya çıkacak ve gizleneceklerdir. İstanbul’dan ayrılışlarının ertesi günü, 17 Mayıs’ta İngilizlerin bir savaş gemisiyle 100 kadar askeri Samsun’a çıkardığı haberi gelince Mustafa Kemal Paşa, 18 Mayıs’ta Sinop’ta karaya çıkar. İngilizlerin, 9 Mayıs gününde de, asker göndermiş olduğunu çok iyi bilen Paşa, Sinoplulara Samsun’a karadan yol olup olmadığını sorar. Aldığı olumsuz yanıt üzerine de İsmail Hakkı Kaptan’ın yanına geri döner.
Ders kitaplarında Atatürk’ü, Samsun’a götürenin pusulasız, son derece çürük bir vapur olduğu anlatılır. Oysa İsmail Hakkı Kaptan’ın torunu Nejat Ulugöl bu konuda şunları söyler yıllar sonra: “Yapılan yayınlarda, dedemin rencide olmasına yol açan bazı yanlışlıklar yer aldı. Bunların başında dedemin Karadeniz’e ilk defa çıktığı ifadesi gelmekteydi. Kendisine acemi kaptanlık yakıştırması dedemin çok ağrına gitmiş. Annemden çok dinlediğime göre dedem, Karadeniz’i avcunun içi gibi bilen, tecrübeli, dirayetli bir deniz adamıymış.”
Nejat Ulugöl, gazeteci Ertan Ünal’a yanlışlıkların Falih Rıfkı Atay’ın bir yazısından kaynaklandığını anlatır. Atay, söz konusu yazısında kaptanın Karadeniz’e ilk kez çıktığını, rota belirlemediğini ve Atatürk’ü ilk kez vapurda gördüğünü yazar. Ulugöl, yazının yayınlandığı gazeteyi anımsamaz ve “bir gazetede” diye geçiştirir. Utkan Kocatürk tarafından hazırlanan ve 1973’de yayınlanan ‘Atatürk ve Türk Devrimi Kronolojisi’nde, Mustafa Kemal Paşa’nın Falih Rıfkı ve Mahmut Bey’e yaşamı hakkında verdiği bilgilerin kısaltılmış şeklinin Milliyet gazetesinde yayımlandığı yazılıdır.
İsmail Hakkı Kaptan, her sabah, gönderdiği düzeltme yazısının yayımlandığını görme umuduyla çevirir gazetenin sayfalarını. Yıllar geçtikçe, gerçekleri dile getirdiği yazısının yayımlanma umudunu karartan cesur kaptan, gözlerini vapur dumanlarına 69 yaşındayken kapar… Böylelikle, Atatürk ile yaptığı görüşmeden, Karadeniz’e beş yıl sefer yaptığından, Bandırma’nın iki pusulası bulunduğundan insanların haberi olmaz. İsmail Hakkı Kaptan, çok az olan emekli maaşının düzeltilmesi için de, hiç bir ricada bulunmaz. Oysaki Atatürk ile görüşen kamarotu kendisine İsmail Hakkı Kaptan’ın maaşının üç katını bağlatmayı başarır!
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanılır ama Samsun’a doğru yol alan Bandırma vapurunun yolcuları gibi sömürüye, mandacılığa karşı olan, yüreklerinde bağımsız ve demokratik bir ülkenin umudunu taşıyan üç genç darağacında asılır. Onlarla aynı düşüncede olan, kardeşliği, eşitliği savunan nice gencin durumu da Can Yücel’in dizelerinde anlatılır:
Bugün ondokuz Mayıs,
Mayısın ondokuzu!
Sen ey Türk ülkemizin geleceği,
Ulusumuzun gözbebeği,
Sen ey demirparmaklıklarda barfiks yapan
Ranzalarda parende atan
Sportmen ve kahraman Türk Gençliği,
Önünde senin bütün Kilit-bahirler açık,
Ama herzaman Samsun’a çıkılmaz a,
Bu sabah da avluda volta atmağa çık!
1927 yılının 1 Temmuz günü, Mustafa Kemal Atatürk, İzmit’ten bindiği Ertuğrul yatıyla İstanbul’a hareket eder. Sekiz yıl aradan sonra ilk kez geldiği Boğazın girişinde bayraklarla süslü gemiler arasında Bandırma’yı göremez ve yanındakilere nerede olduğunu sorar. Aldığı yanıt şudur: “Seferde, ya da bakımda efendim.”
Bu sözler ile Bandırma vapuru bir kez daha birilerinin yalanına alet edilir. Emektar vapur üç yıl önce; 1924’de kadro dışı bırakılarak sökülmüş ve hurda olarak satılmıştı .
SUNAY AKIN
Bir yanıt yazın