Şu 15 yılda o kadar çok haksızlığa, hukuksuzluğa tanık olduk ki, hangisinden başlayacağımızı, hangisini anlatacağımızı bilemiyoruz…
Doğru olan bir şey kaldı mı? Doğru yapılan bir iş var mı?
Bir Ergenekon Davası icat ettiler… FETÖCÜ, PKK’lı yalancı tanıklar kullandılar… Sahte belgeler düzenlediler… Toprak altından silahlar çıkardılar… Zanlılar hakkında yüzlerce yıl hapis istediler…
Yüzlerce aile perişan oldu…
Çocuklar, eşler, analar, babalar, kar demedi, kış demedi hapishanelere taşındılar…
Sanıklardan hastalananlar, intihar edenler oldu… Sonra bu işlere neden olanlar, zulmedenler, ”Yanılmışız, pardon, aldatıldık…” dediler… Suçu üç beş FETÖCÜ yargıcın, savcının üzerine yıkıp, işin içinden sıyrıldılar…
Peki, bunlara emirler verenler, FETÖ çetesi ile birlik olup, yıllarca masum insanlara zulmedenler, suç işleyenlere ne oldu?
Kocaman bir “Hiç…”
Hak, hukuk paspas gibi çiğnendi…
Bir zamanlar Almanya’da bir “Deniz Feneri” davası orta çıkmıştı…
Zanlılar Almanya’da tutuklandılar… Alman yargıçları bu dava için “Yüzyılın Yolsuzluğu” nitelemesini yaptı…
Sanıklara çeşitli cezalar verdiler…
Almanya’daki davanın ardından, tam iki yıl, 10 aylık inceleme ve araştırma sürecinden sonra bu soruşturma ülkemizde başlatıldı. Şüpheliler hakkında 18 milyon avroluk “Kara para aklama suçu”ndan dava açıldı…
Peki, sonuç ne oldu?
Soruşturmayı yürüten üç savcı, sanık avukatlarının HSYK’ya şikâyeti üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 27 Ağustos 2011’de görevden alındı.
Davanın 22 Kasım 2011’de görülen duruşmasında Karaman ve Akman’ın da aralarında olduğu altı sanık tahliye edildi. Deniz Feneri davasından tutuklananlar aklandı, salıverildi…
Peki, soruşturma açan savcıları görevden alıp, zanlıları serbest bırakanlara ne oldu?
Şimdi ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar…
Sonra 17-25 Aralık yolsuzlukları ortaya çıktı. Paralar sıfırlandı. Günlerce kamuoyu kasetlerle, konuşmalarla iç içe yaşadı… Evlerden para sayma makineleri, kutular içinde dolarlar, avrolar çıktı…
Peki, sonuç ne oldu?
Sonuç sıfır, elde var sıfır…
Ve son olarak ülkemizde bir referandum, bir Anayasa oylaması yapıldı… Ama geniş bir çevre tarafından seçimin şaibeli olduğu ileri sürüldü… İtiraz dilekçeleri verildi…
Kim dinledi? Kim hukuk kurallarına uydu?
Şimdi, bir tek vatandaş çıkıp da dürüstçe, “Her şey normaldi, her şey yasalara uygun yapıldı” diyebilir mi?
Diyemez. Çünkü yapılanlar ortada… Her şey gün gibi, güneş gibi ortada… Bu gerçeği dış basın ve yabancı devlet adamları da söylüyor, yazıyor, çiziyor…
Ve bütün bunların üstüne üstlük, Anayasada, Cumhurbaşkanlığı Yemininde,” Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.” Denildiği halde, bugün bir partili Cumhurbaşkanımız oldu… Anayasa yine ters düşüldü… Anayasanın açık hükmüne rağmen, “Tarafsızlık” ilkesi açık açık çiğnendi…
Ama bütün bunları yazmak, söylemek, çizmek suç… Örneğin CNN habercisi Nevşin Mengü: Erdoğan – Trump görüşmesi için sadece “Girdi çıktı 23 dakika” ifadesini kullandığı için şikâyet üzerine, yayından çekildi, arka plana alındı… Peki bu haberde yalan bir şey var mı? Yok…
Özetin özeti, iktidar nasıl istiyorsa öyle davranmak zorundasın… Davranmazsan ne olur? Sözcü gazetesinin başına gelenler senin de başına gelir…
FETÖCÜLÜKLE suçlanırsın.
Oysa yıllardan beri bu gazete yazarlarının, çizerlerinin FETÖ çetesiyle mücadele ettiğini, Bu yüzden haklarında 30’dan fazla ceza ve tazminat davası açıldığını duymayan, bilmeyen mi var? Ama bu önemli değil.
Önemli olan, sen de öteki basın – yayın organları gibi iktidarın yolundan gideceksin… Asla onun sözünden dışarı çıkmayacaksın… Asla onu eleştirmeyeceksin… Kapıkulu olacaksın… Bir kurşun asker gibi hareket edeceksin. Emir erliği yapacaksın…
Yani…
Yani gazetecilere, basın mensuplarına… “Ya yola gelirsin, ya da biz seni yola getirmesini çok iyi biliriz…” diyorlar
Biz de diyoruz ki: “Bu yol çıkmaz yol…”
Hem dünyada, hem ülkemizde bu yolu çok deneyenler oldu… Saltanatlarını ölünceye dek sürdürmek isteyenler oldu…
Onlara âcizane tavsiyemiz, tarih kitabının tozlu yapraklarına, iş işten geçmeden bir kez daha baksınlar… Tarih, zalimleri asla affetmiyor çünkü… Ve Tarih Baba şöyle diyor onlara: “Zulmün artsın ki tez zeval (son) bulasın…”
Bir yanıt yazın