NECDET BULUZ
Her geçen gün gerilmekte olan Türkiye-Amerika ilişkilerinde ipler kopmadı ama, sıkıntıların da yenilerinin eklenmesi ile sürmesi de pek olumlu karşılanmıyor. Trump-Erdoğan görüşmesinde özellikle Suriye konusunda Türkiye’ye rol biçilmemiş olması “Suriye’de yeni bir devletin ayak sesleri” şeklinde değerlendiriliyor.
Uzun zamandır “Kürt Koridoru”nun oluşması yolunda hareket eden Amerika’nın böyle bir projesinin olabileceğini de gelişen olaylar ortaya koyuyor.
Türkiye ile Amerikan arasındaki ilişkilerinin geçmişi, pürüz ve ayrışma noktalarının ortadan kaldırılamadığı durumlarda ilişkilerin yönetilebilir bir noktaya çekildiğini gösteriyor. Bu bağlamda Trump dönemi ve de son dönemde Suriye özelinde yaşanan YPG krizi de Türk-Amerikan ilişkilerinin bu genel eğiliminden ve akışından bağımsız olarak düşünülemez. YPG düğümünün tamamıyla Türkiye’nin isteği doğrultuda çözülmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 16 Mayıs Washington ziyaretinde de görüldüğü gibi, şu an için pek mümkün görünmüyor.
16 Mayıs Erdoğan-Trump görüşmesinde ortaya çıkan tablo, YPG’yi ağır silahlarla donatmak ve bu yaz başında başlaması öngörülen Rakka operasyonunda YPG’nin bel kemiğini oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) kullanmak konusunda iki devlet arasındaki ayrışmayı en azından daha az belirgin hale getirmenin amaçlandığını ve Ankara’nın gönlünü almak için de PKK ile mücadelesinde kullanılacağı düşünülen askeri ekipmanın en kısa sürede Türkiye’ye ulaştırılacağını gösterdi.
Ancak burada bir nokta koyalım:
Türkiye’nin istediği askeri ekipmanlar yıllardır Kongrenin engeline takılıyor. Kongreden geçmeden bu silahların Türkiye’ye verilmesi mümkün değil. Kongrede de Türkiye’nin elinin güçlenmesini istemeyen isimler çoğunlukta. Bu nedenle bu konuda sözde değil, icratta yapılacaklara bakıp,konuyu böyle değerlendirmek gerekiyor.
Trump yönetiminin, YPG’ye verilecek ağır silahların PKK’nın eline geçmemesi için güçlü bir kontrol mekanizmasını hayata geçireceği ve Türkiye sınırındaki olası bir PKK hareketliliği konusunda Türkiye’ye ek istihbarat yardımı yapacağı konusunda bir vaatte bulunduğuna dair bir bilgi akışı da gerçekleşmiş değil. BU nedenle bundan sonrasını da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.
Trump yönetiminin, Türkiye’nin El-Bab’daki mevcut askeri varlığının bir askeri üsse dönüştürülmesi olasılığı konusunda da Türk yöneticilere gerekli desteği ve garantiyi verdiğini söyleyemeyiz..
Özetle iki liderin görüşmesinden çıkan sonuç, ABD’nin Rakka operasyonunda sahadaki partnerinin, daha önce de söylendiği gibi, YPG ve dahil olduğu birlik olan SDG olacağı, ama Türkiye’nin PKK ile mücadelesinde ABD’nin geçmişe göre daha destekleyici bir tutum izleyeceği yolundadır.
Yeni Mesaj Gazetesi’ne açıklamalarda bulunan Marmara Üniversitesi Siyasl Bilgiler Fakültesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emel Parlar Dal, konu ile ilgili önemli bir analiz yaptı. Dal’a göre Kuzey Suriye’de özerk bir bölgenin temelleri atılıyor. Kendisini dinleyelim:
“Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin 2017 yılı içinde bağımsızlık referandumu yapma kararı aldığı ve bu konuda gerek Avrupa’ya gerek ABD’ye destek çağrıları yaptığı hatırlanırsa, ABD’nin Suriye’deki Kürtleri de içine alan yeni ve kapsamlı bir Kürt politikası dizaynı içinde olduğu da düşünülebilir. Yine aynı şekilde, Rusya’nın da YPG’ye silah vermemekle birlikte desteğini sürdürdüğünü hatırlatmakta fayda var. Bu durumda Türkiye’nin önünde iki seçenek duruyor: Birincisi, ABD’yi YPG konusunda caydıramadığı da dikkate alındığında, müttefikiyle ilişkilerini germeden, kendi milli güvenliğini tehlikeye sokacak her türlü gelişmeye karşı “otonom bir strateji izlemek” -ki bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan “kendi başımızın çaresine bakarız” sözleriyle de belirtmişti. Bu da Türkiye’yi Suriyeli Kürtlere karşı izlediği politika ile YPG politikasını birbirinden daha net bir şekilde ayırma zorunluluğuna itebilir. İkinci seçenek ise, Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerin kendi ülkesine sıçrama olasılığını da dikkate alarak, ülkede Kürt meselesinde yeni bir rasyonel zemin hazırlığı içerisine girmek. Kısacası kendi Kürt kartını tekrar masaya çıkarmak.”
Amerika her ne kadar yalanlıyor ve “YPG ile işimiz bitince yollarımız ayrılacak” diyorsa da bunun pek inandırıcılığının olmadığı da tartışılıyor. Çünkü, daha önce yapılan açıklamada “Rakka operasyonu sonrası YPG’ye verilen silahlar geri alınmayacak “açıklaması yapılmıştı. Özetle bu konuda kafalar giderek daha da karıştırılıyor.
Suriye’de yeni gelişmelerle ilgili olarak bir iddia daha var. Yazımızı noktalamadan bunu da sizlerle paylaşalım:
Inside Syria Media Center adlı bir haber sitesi, Mart ayı sonunda yayımladığı bir haberde ABD’nin Suriye topraklarında özerk bir Kürdistan kurulması konusunda terör örgütü YPG ile anlaştığını iddia etmişti. Haberde söz konusu anlaşmanın Rakka ve Tabka’nın geri alınmasının hemen ardından yürürlüğe gireceği öne sürülmüştü. Haberde iddia edilen özerk yapılanmanın haritası da yayınlanmıştı.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın