Bir kez daha soralım:
“19 Mayısları niçin yasaklıyorlar?”
Çünkü şeriatçılıkta millet, milliyet, ulusalcılık, devletçilik yoktur… Vatandaş, vatandaşlık, özgürlük, demokrasi yoktur?
Peki, ne vardır? Ümmet, tebaa, kul, biat, boyun eğme vardır…
Bunları, 1923 Devriminde, Cumhuriyette, laiklikte, 19 Mayıslarda, 23 Nisanlarda, 29 Ekimlerde göremezsiniz… Bulamazsınız…
Çünkü o düzende din gönüllere, vicdanlara yerleşmiştir. Din, kulla Allah arasındadır. Kimse din alıp satmaz. Din ticareti yapmaz. Kimse Allah’la kul arasına girmez… Herkes dilediğince ibadetini yapar…
Sessiz ve derinden…
Kimse Deniz Fenerlerinde olduğu gibi, dini kullanarak, saf, inanmış dindar vatandaşlarından bağış adı altında trilyonları toplayıp iç etmez. Yurttaşlarını dolandırmaz.
Dinci yönetimlerin ve bu Ortaçağ artıklarının en büyük destekçisi ise emperyalizmdir. Ve küresel sömürüye direnen, kim, ne varsa, onu yok etmek isterler.
Yeryüzünde çıkarılan din ve ırk savaşlarının kaynağı buna dayanmaktadır… Bunun için yeryüzünde milyonlarca insan aç, sefil, perişan halde dolaşıp, heba olmakta, kapitalistlere ucuz işgücü ordusu yaratılmaktadır…
Petrol ülkelerinin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin daha iyi yağmalanabilmesi için insanlar birbirine kırdırılmaktadır…
İşte bu yüzden emperyalizm ve ortakları tarafından ülkemizde19 Mayıslar yasaklanmaktadır. İşte bunun için Atatürk kitaplardan çıkarılmak, unutturulmak istenmektedir…
Çünkü Atatürk demek, ulusal Kurtuluş Savaşı demektir. Çünkü 19 Mayıs ve Bandırma Vapuru demek, tam bağımsızlık demektir. Emperyalizme, Sevr’e, Sultanlığa, saltanata, hilafete meydan okumak demektir.
Bunların unutturulması, ulusun ve ulusun geleceğini temsil eden çocukların, gençlerin belleğinden silinmesi gerekir…
İşte bu nedenle bağımsızlık bilincini yayan, direnişi anlatan yazarlar, çizerler içeri atılmakta ya da onlara baskılar uygulanmaktadır…
Çünkü onlar yarasalar gibi ışıktan korkarlar.
Aydınlıktan, güneşten korkarlar.
Bilimden korkarlar.
“Hayatta en gerçek yol gösterici, bilimdir, fendir” dediği için Atatürk’ten korkarlar. Yasaklarlar.
Bir zamanlar İstanbul Hükümeti de İngilizlerle dayanışma içerisinde “Nemrut Mustafa Divanları” kurmuş, valileri, kaymakamları, komutanları Malta’ya sürgün etmişti.
Emperyalizmin direktifleri doğrultusunda, Beyazıt meydanında, darağaçlarında, suçsuz günahsız insanların canına kıymıştı.
Peki, sonuç ne oldu? Sonuç…
Cinayetler işlediler. Yurtseverleri zindanlara attılar. İşkenceler yaptılar. Zulmettiler.
“Korku imparatorlukları” kurdular. Dünyaya direk kalacaklarını sandılar.
Peki, sonuç ne oldu?
Yanıldılar. Hem de kötü yanıldılar.
Günü geldiğinde, Kuvayı Milliye güçlerinin karşısında kaçacak delik aradılar. Sonunda uşaklığını yaptıkları emperyalist devletlere sığındılar.
Yabancı diyarlarda can verdiler…
19 Mayıslar, Cumhuriyet Bayramları, Atatürk’ler, Hasan Tahsin’ler tüm ulusun ortak değerleridir.
Ortak mirasıdır.
Kimse onları anmamızı engelleyemez.
Onun için bir kez daha haykırıyoruz:
Hoş geldin 19 Mayıs… Hoş geldin Bandırma Vapuru…
Selam olsun tüm Kuvayı Milliye kahramanlarına…