YAKARIM ROMA’YI DA YAKARIM

İslamcı Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi şimdiye kadar görülmemiş biçimde bölünme aşamasına getirmiştir.
Erdoğan’ın Anayasa değişikliği ve totaliter güce kavuşması ile Türkiye bir zamanlar izinden gittiği Batılı örneklere veda ediyor.
Ortadoğu ve Kafkaslar’daki iktidar örneklerine dahil oluyor…
Son zamanda Erdoğan, açık açık Batı’nın tüm Müslümanlara karşı açık düşmanlığı olduğunu iddia ettiği şeylerden dolayı gözyaşı döküyor.
Çünkü İslamcılığın şampiyonu olarak kendini yeniden icat etmeye çalışıyor.
Arap dünyasında hayranlık kazanabilmek için Türkiye’nin gurur verici laik geleneklerini geri almaya kararlıdır.

*
Son olarak önce, İstanbul’da “Kudüs Vakıfları Forumu” toplantısında ,İsrail’e Kudüs’te ezanı yasaklamak için parlamentoya sunulan yasa tasarısını hatırlatıyor.
“Kudüs semalarında ezanın susturulmasına izin vermeyeceğiz. İnancınıza güveniyorsanız bizim ezan seslerimizden ne için korkuyorsunuz?” ifadesiyle sert tepki koyuyor.

*
Gelecek hafta Beyaz Saray’ı ziyaret etmesi planlanmıştır.
Bu sırada ABD Başkanı D.Trump, Suriyeli Kürt milis gücü Halk Savunma Birlikleri’ni silahlandırma yetkisi verdiğini duyuruyor.
Erdoğan çok öfkeleniyor.
Ama aslında Erdoğan, Suriye’deki rejim değişikliği savaşında İslamcı asileri desteklemiş ve Suriye krizinin ortaya çıkmasında çok büyük rol oynamış;
Bütün bu süreçte Lâik Türkiye’nin “Yurtta Barış ,Dünyada Barış” temelindeki dış politikasını;
1- Batı Medeniyetinden ayrılmak ve İslam Medeniyetine dönmeyi hedefleyen saldırgan bir vizyonla değiştirmiş,
2- Giderek çekildiği şu noktada Suriye kuzeyine Müslüman Kardeşlerin uzantısı Sünni Arapların yerleşmesini,
3- Ardından Irak’ta Barzani Kürdistanı ve Suriye’de Müslüman Kardeşler uzantısı Sünni Araplar üzerinden,
Bu topraklarda İslamcı genişlemeyi ve  hidrakarbon kaynaklarının da çok yakınında olmayı hedefliyor…

*

Şimdi bu hedefin elinden kaymakta oluşunun paniğindedir.
YPG’nin Türkiye içinde otuz yıldır kesintili bir gerilla savaşı yürüten yasadışı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) bir kolunu temsil ettiğinden,
Yalnızca Ankara değil ama aynı zamanda Washington ve AB’nin de PKK’yi bir terör örgütü olarak nitelendirdiğinden bahisle,
ABD’nin bir terör örgütünü hedefe koyarak onu başka bir terör örgütüyle yok etme politikasını protesto ediyor…
Başdanışman İlnur Çevik daha da ileri gidiyor, “Eğer YPG ve ABD özel kuvvet danışmanları fazla ileri giderlerse bizimkiler öyle Amerikanların zırhlıları ordaymış… Bir bakarsın kazara birkaç roket de onlara isabet eder” uyarısında bulunuyor.

*
Bu noktada Batı’dan müşterek bir ses yükseliyor:
“Türkiye her provokasyonun tolere edilmeyeceğini bilmek zorundadır.
Recep Tayyip Erdoğan’ın rejimi şu ana kadar ona kimsenin sınırları göstermediğine güvendiği için hâlâ aynen devam ediyor” deniliyor.
İsrail Dışişleri Bakanlığı ise Erdoğan’ın konuşmasına,”Ülkesinde insan haklarını sistematik olarak ihlal edenler, bölgedeki tek gerçek demokrasi olan İsrail’e ahlak dersi veremez” ifadesiyle veriyor.

*
İslamcı Cumhurbaşkanı’nın, İsrail’e yönelik şaşırtıcı saldırısı temsilcisi olduğu ideolojisinin köşeye sıkışmakta olmasından kaynaklanıyor.
Çünkü İsrail, İran’ın Suriye’deki nüfuzunun azaltılması, Suriye kuzeyinde bir cephe oluşturmasını önlemek üzere D.Trump hükümetine, 5 maddelik bir plan sunmuştur.
1- ABD’nin işgali altında olan Suriye’ye ait Golan tepelerinin İsrail toprağı olarak tanınması,
2- İran’ın Suriye’deki varlığına karşı çıkılması,
3- Hizbullah’a ve diğer gruplara desteğini sürdürdükçe İran’a ve Hizbullah’a daha fazla yaptırım uygulanması,
4- İran’ın, Irak ve Suriye toprakları yoluyla Lübnan’a ulaşmasını önlemek üzere İsrail’in ve Suriye’nin kuzeyinde,
Türkiye sınırları boyunca bir Kürt cephesi oluşturulması ve İran’ın bu bölgeye yapacağı sürpriz bir saldırıya karşı İsrail’in güçlerini buraya sevk etmesi,
5- Bunlar hayata geçirilemezse askeri seçeneğin masada olması.

*

İsrail’in ve şimdi ABD’nin sürdürdüğü bu stratejisi doğrultusunda bölgede; İslamcı ideolojisiyle Erdoğan Türkiye’sinin yeri olmadığı anlaşılıyor.
Böylece, İslamcı Türkiye’nin;
1- Ne İsrail’in kumandasında ve Arap Ligi himayesinde NATO uzantısı olarak kurulan ortak bir Arap Savunma Ordusu bünyesinde,
2- Ne de terörle mücadeleye yönelik Suudi Arabistan merkezli ve nüfusunun çoğunluğu Sünni Müslüman ülkeler arasında savunma paktı benzeri bir koalisyon da yer alması mümkün görülmüyor.
Bu suretle,
1- İsrail’in çıkarlarına hizmet eden Sünni Arap ülkelerinin tutum ve politikalarında sağlanan ortaklıklıkta,
2- Suudi Arabistan’ın, İran’ın Şii hilâliyle yayılma stratejisine karşı Şiiliğin bulunduğu her yerde etki alanını arttırması ve Şiiliğin yayılmasına karşı kalkan oluşturmasının önü açılırken,Türkiye’nin bölgede lider devlet olması engelleniyor.

*
İslamcı ideolojinin lideri Erdoğan Türkiye’si, İsrail doğal gaz rezervlerinin Türkiye üzerinden Batı’ya aktarılmasında da büyük sorun yaşıyor.
Mart 2016’da Başbakan Ahmet Davutoğlu müthiş bir hata yapmıştır, ne ki; bugün kimse bu hatanın vebalini aramıyor.
AB ile Türkiye arasındaki Mülteci Zirvesi’nde vizelerin kaldırılmasını da içeren bir çalışma yürütülmesinde mutabık kalınmıştı.
Türkiye mülteci kriziyle mücadelede işbirliği yapmak için tüm AB üyesi devletlerden, Güney Kıbrıs tarafından veto edilen müzakere başlıklarının açılmasına yönelik açık taahhütlerini talep etti.
AB ise vize muafiyeti verilmesi için 2013 yılında kararlaştırılan ama Güney Kıbrıs’ın vetosuna takıldığı için henüz hiçbir ilerleme kaydedilmeyen 5 madde için Türkiye’nin dikkatini çekti.
Bu bağlamda AB; o günden beri Türkiye’den tüm AB ülkeleri vatandaşlarına ayrımcılık yapmaksızın Türk topraklarına vizesiz giriş hakkını tanımasını istedi.
Ama “Tüm AB ülkeleri”  vurgusu, Türkiye’nin devlet olarak tanımadığı Güney Kıbrıs’a işaret ediyordu.
Mesela vize işlemlerinde Türkiye’nin “Güney Kıbrıs Rum Kesimi” ifadesi yerine “Kıbrıs Cumhuriyeti” ifadesini kullanması gerekiyordu…
Halbuki “Kıbrıs Cumhuriyeti” ifadesini kullanmak, hem “Rum egemenliğini kabul etmek” hem de “Kıbrıs sorununun” ortadan kalkması anlamına geliyordu…

*
İsrail, doğal gaz rezervleri ve İsrail kıyılarından Türkiye’ye uzanan bir boru hattı inşa edilmesi konusunda Türkiye ile bugüne kadar dört kez görüştü.
Türkiye Mülteci anlaşmasının gereğini yerine getiremiyordu…
Sonuçta geçen ay İsrail, Kıbrıs Rum Bölgesi, Yunanistan, İtalya ve Avrupa Birliği enerji bakanları İsrail ve Avrupa arasında,dünyanın en uzun deniz doğal gaz boru hattının kurulması konusunda ortak bir bildirge imzaladılar.
İslamcı Türkiye, enerji kaynaklarını çeşitlendirebilmek için İsrail ve Mısır gibi devletlerle ilişkilerin onarılması,
AB ile ilişkilerin canlandırılması,
NATO ile güvenlik bağlarının güçlendirilmesi fırsatını da kullanamamıştır.

*
Eh! HAMAS’ta Müslüman Kardeşler örgütü ile ilişkisinin kalmadığını açıklamıştır.

*

ABD ise hâlâ, Suriyeli Kürt milis gücü Halk Savunma Birlikleri’ne verdiği silahların Türkiye’deki PKK militanları tarafından kullanılmayacağının,
Türkiye isterse PKK ile mücadelesinde geniş istihbarat vereceğinin garantisini veriyor.
Türkiye’yı geleneksel “Yurtta Barış, Dünyada Barış” dış politikasına çekmeye teşvik ediyor.
Ama Cumhurbaşkanı İslamcı ideolojisinin çökmekte olduğunu görmektedir ve saldırmaya devam ediyor…

14.5.2017

Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir