Deniz Baykal, Ahmet Hakan’ın aklınca kurnazlık yaparak ağzından söz kapmaya çalışmasını nezaketle yanıtladı.
Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az…
Yandaş ve biatçi medyanın ve de Baykal düşmanlarının ellerine hemen saldırmak için fırsat geçmiş oldu.
Baykal sanki durup dururken Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasını teklif etmiş gibi evirdiler çevirdiler kendilerine göre senaryolar yazıp, konuşmaya, yazmaya başladılar.
Ahmet Hakan’ın “Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olması halinde Erdoğan karşısında çok büyük bir başarı şansı olur.” Demesi üzerine ne demeliydi?
Hayır, olamaz mı?
Deniz Baykal Türk Siyasetinin yetiştirmiş olduğu ender değerlerden birisidir.
“Eğer çıkar ise bu ciddi bir tablodur.”diyerek gayet politik ve nazik cevaplarla konuyu kapattı.
Baykal, Abdullah Gül adayımız olsun demedi.
Hakan’ın yine kendisinin aday olup olmayacağı yönündeki sorusuna, “Benim hiçbir talebim yok” şeklinde cevap verdi.
Yukarıda da söylediğim gibi anlamayana veya anlamak istemeyene davul zurna az…
Merak etmekteyim…
Aynı hamurdan olan Ahmet Hakan’ı kimler ödüllendirecek acaba?
***
Bu arada CHP de ki yandaş yazarlar da partideki hareketliliği şöyle yorumluyor.
Kimisi parti içi iktidar için, kimisi ön seçim bölgesine selam için “popülist” ve içi boş söylemler öne çıkmaya başladı…
Bu arkadaş acaba hangi içi boş sözlerden bahsediyor dersiniz?
Sekiz seçim kaybetmiş sadece birkaç puan almış ve partinin ideolojisinden şaşarak başka yollara sapmış bir yönetimden söz ediyoruz.
Eleştirenler, partinin yükselmesini, iktidar olmasını ve Atatürk’ün partisine yakışır muhalefet yapılmasını isteyenlerdir.
Birileri başaramıyorlarsa başaracak olanların gelmesini istemek kabahatmidir?
CHP’nin içinde öyle acar milletvekilleri var ki her biri genel başkan olmaya namzettirler bence.
Yine CHP örgütü içinde vekil olacak öyle arkadaşlarımız vardır ki devşirmelere hiç ihtiyaç yoktur.
Bugün CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, CHP’deki kurultay sürecine ilişkin açıklamada bulundu.
“Önce partide demokrasi sonra ülkede demokrasi demeliyiz. Kavga lüksümüz” yoktur diyen İnce, “Kimseyi tahrik etmeye, kimseyi kapının önüne koymaya hakkımız yoktur.
‘Seni disipline gönderirim’ demek yerine onu kahve içmeye davet etmeye ve onu dinlemeye ihtiyacımız vardır” dedi.
İnce, 23 Nisan 2020’den önce Gazi Meclis’in yetkilerinin geri alınması gerektiğini, “Bir lider taşın arkasına saklanırsa millet dağın arkasına saklanır.”
‘Ben aday olursam seçim kazanamam’ demek yenilgi ruhunun nasıl içselleştirildiğini göstermektedir” diyen Sn. İnce’nin bu sözlerinin altına imzamı atarım.
Ha, bu arada Sn. Baykal’ı ciddiye almadığını söyleye Abdullah Gül kendi kendine gelin güvey oluyor.
Yok, efendim kendisi cumhurbaşkanlığı döneminde tarafsız cumhurbaşkanıymış ta filan falan…
Çankaya noteri kime deniyordu hatırlayın isterseniz.
Memleket bu hale gelmişse onun vebali çok büyüktür.
2003 te dışişleri bakanı iken ABD ‘nin eski Dışişleri Bakanı ve CIA ajanı Colin Powell ile iki sayfa,9 maddelik yaptığı anlaşmayı unutmadık.
O anlaşma bugünlerin göstergesiydi.
Erdoğan içindekini saklamaz, paldırkürdür söyleyen bir adamdır ama Gül içten pazarlıklıdır.
İngiliz istihbarat servislerinin yurt dışı görevlere gönderilecek ajanlarının önemli bir bölümü Exeter Üniversitesi’nde eğitim görür.
Ayrıca Arap ve İslam Dünyası ile Kürtler hakkında uzmanlaşması gereken İngiliz gizli servis elemanları da bu üniversitede eğitim görür.
Gül de o üniversitede okumuştu değil mi?
İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth, ‘Büyük Şövalye Nişanı‘ nı neden Gül’e takmıştı acaba?
Neyse, aslında bu gün başka şeyleri sizlerle paylaşacaktım ama gündem durmadan değişiyor.
Hepimizin istediği bölünmeyen, kardeşçe birlikte yaşanılan, dünyadaki saygınlığını tekrar kazanmış, savaşsız,
mutlu bir Türkiye değil mi?
Başka ne isteyebiliriz?
Bunun yolu da Atatürk’ün aydınlık yoludur.
Tünay Süer
6 Nisan 2017
Bir yanıt yazın