NECDET BULUZ
ABD ve AB’nin de terör örgütü ilan ettiği PKK’nın Suriye kolu PYD’ye sağlanan NATO Şemsiyesi, NATO üyesi Türkiye’nin haklı olarak sert tepkisine neden oluyor. Dost ve müttefik olarak gördüğümüz ülkelerin sınırımızda Türkiye karşıtı duruşları tam anlamı ile bir “düşmanlık” olarak değerlendirilebilir.
Güneydoğu’daki operasyonlarda ABD, İngiltere, Almanya, İsveç gibi NATO ülkelerinin verdiği silahlar ele geçirilirken, müttefiklerin ihaneti, teröristleri korumak için Türkiye’ye karşı koruma oluşturmaya varmış durumda. Münbiç’te Mehmetçik’e karşı geçit vermeyen ABD askerleri, terör koridorunun kalbi niteliğindeki Telabyad’da da adeta kalkan oluşturdu.
İstihbarat raporlarına göre Telabyad’da bulunan yabancı ülke askerlerinin sayısı, YPG’lilerin üç katına yükseldi. NATO üyesi ABD, İngiltere, Fransa ve Alman askerlerin bulunduğu Telabyad’da çok sayıda paralı asker de yer alıyor.
Telabyad’da son verilere göre 300 kadar silahlı YPG’li bulunurken, ABD ve İngiltere’nin 550, Fransa’nın 100, Almanya’nın 100 askeri bulunuyor. Bunların yanı sıra Telabyar’da aralarında Suudi Arabistan da olmak üzere değişik ülkelerin ordularından ayrılan çoğunluğu paralı askerler de mevcut.
Öyle görünüyor ki sınırımızdaki sıkıntı giderek büyüyor ve bundan sonra da büyümeye devam edecek. Gelişen haberlere göz atalım:
ABD askerleri, eskiden Türkler tarafından işletilen Telabyad çimento fabrikasını karargah binası olarak kullanıyor. Telabyad’ın 20 km güneyindeki Ayn İsa bölgesindeki çimento fabrikasını karargah olarak seçen ABD askerleri, bu bölgede olası saldırılara karşı geniş güvenlik önlemi aldı. Aynı bölgeye yakın noktada bulunan eski bir kiremit fabrikasının ise YPG’liler tarafından İngiliz askerlerine karargah olarak tahsis edildiği öğrenildi. Türkiye sınırının yanı başındaki Suriye topraklarında bulunan yabancı ülke askerlerinin 3 ayrı ekip oluşturarak Telabyad ilçe merkezinin yanı sıra güneydeki Ayn İsa ve doğudaki Ayn El Arus beldelerinde YPG’lilerle birlikte hareket ettikleri bildirildi.
Çeşitli ülkelerin askerlerinin YPG’li terörist sayısını 3’e katladığı Telabyad’daki silah ve mühimmat envanteri de güvenlik güçlerinin çalışmasıyla ortaya çıkarıldı.
Telabyad’da YPG’nin 4 tankı, 24 çoklu roketatar, 23 doçka monteli kamyoneti bulunuyor. Çok sayıda hafif ve ağır silah, patlayıcı ve mühimmatın bulunduğu Telabyad’da YPG’liler, iki de İnsansız Hava Aracı’na sahip. Telabyad’daki silah envanterinde ABD’nin geçen Nisan ayında Suriye’deki El Şayrat havaalanına yönelik saldırıda kullandığı iki Tomahawk seyir füzesinin bulunması dikkat çekiyor.
İşin en ilginç tarafı da şu:
Gerek Amerika, gerek Rusya, gerekse AB ülkeleri PKK terör örgütünü “Terör örgütü” olarak listelerine aldılar ama, yanı başımızda da bu örgüt ile işbirliği içindeler. Özellikle PYD’ye verilen her silah PKK’lıların da eline geçiyor. Bunu adı geçen ülkeler de çok iyi biliyor. İstihbarat birimlerinin ulaştığı bilgiler arasında Telabyad’da YPG’lilere talimat veren ancak yüzlerini kimsenin görmediği 15 kişilik bir grup dikkati çekiyor.
O halde bu nasıl bir iştir? Oyun içinde oyun oynanıyor. Hiç kimse şüphe etmesin altımızı oymaya çalışıyorlar.
Telabyad’da uzun süredir bulunan bu grup, gece gündüz yüzlerinde kar maskesi ile dolaşıyor. Telabyad’daki eski cezaevini karargah olarak kullanan grup, yüksek güvenlikle korunuyor. İstihbarat birimlerini yüzünü kimsenin görmediği bu kişilerin, Türkiye’de başlarına para ödülü konularak çeşitli kategorilerde aranan terör örgütü PKK üyeleri olabileceğine dikkat çekiyor. İstihbarat birimleri bu teröristlerin hem deşifre olmamak, hem de görüntü vererek olası nokta operasyonları veya hava saldırılarından korunmak için yüzlerini gizlediği görüşünü savunuyor.
Geçenlerde yazmıştık. Dost ve müttefik gördüğümüz ülkeler, TSK’ya vermedikleri silahları adı geçen bu terör örgütlerine veriyor. Gerekçe olarak da “IŞİD ile mücadelede etkili olabilmeleri için donanımlı olmaları gerekiyor” deniliyor. “Gelin IŞİD ile mücadelede birlikte hareket edelim” dediğimizde de bizi dinlemiyor, terör örgütleri ile beraber olacaklarını söylüyorlar.
Demek ki, hesaplar başka.
Göz göre göre sınırımız boyunca bir Bağımsız Kürt Devleti’nin temelleri atılıyor.
Şu noktaya da dikkat:
İsrail, Bağımsız bir Kürt Devleti’ni tanıyacağını Vatikan Büyükelçisi’nin ağzından ilan etti. Bölgede İsrail’in politikalarını onaylayan Trump’un bu konuda başka bir adım atmasını da beklememek gerekiyor. Zaten, ortaya çıkan gelişmeler de bunu açık biçimde gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Yanı başımızda bir suni devletin kurulmasına izin vermeyeceğiz” diyor. Bu kararlılığın arkasındayız.
Güvenliğimiz tehdit eden ne varsa hepsinin ortadan kaldırılması bizim için “olmazsa olmazlar” arasındadır.
O zaman karşımızda hem Amerika, hem Rusya var. Böyle bir durum karşısında nasıl hareket edeceğiz, hangi adımları atmamız gerekecek? Bu konudaki görüşlerimiz de bir başka yazımızda.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz