Bugün 1 Mayıs 2017 İşçi ve Emek Bayramı…
Alanlar ana baba günü.
Sınıf ve Vatan mücadelesi bir arada…
160 senedir dünyaca kutlanan bu bayram, Amerikan askerlerinin Türkiye sınırlarına çevrili namlularının gölgesi altında kutlanıyor.
Neydik, ne olduk?
Kendimiz ettik kendimiz bulduk…
Yaptığımız basiretsiz dış politikalar ile ülkeyi bu günlere taşıdık.
İçeride dert ayrı, dışarıda ayrı…
Nasıl oldu da bu günlere geldik kendimizi sorgulamalıyız.
İşçi ve Emek Bayramı demeye dilim varmıyor.
İşçi ve Emekçinin arasına nifak tohumları ekilmiş.
Vatanı parçalamak isteyenler onları da bölmek, seslerini kısmak için bir takım
adamları özenle seçmiş.
Kamunun tasfiyesini, işçi sınıfının köleleştirilmesini ve sosyal güvenlik sisteminin çökertilmesini istiyorlar.
Bundan ötürü can ve iş güvenliğini sağlamıyorlar.
Taşeron işçilik, asgari ücretin düşüklüğü ve sendikalaşma oranındaki kara tablo…
Kıdem tazminatını neredeyse oradan kaldırmaya çalışıyorlar.
Hükümetin bu davranışı ne İslama ne de insanlığa sığmayacak bir durumdur.
Geçtiğimiz yıl (2016) iki bine yakın emekçi ve işçimiz elverişsiz koşullarda çalışmalarından ötürü canlarından oldular.
Kimsenin umurunda mı?
Dr Nedim Türkmen bugünkü yazısında şöyle diyor.
Dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 1.481 TL, yoksulluk sınırının 4.823 TL olarak hesaplandığı bir ülkede asgari ücretin 1.4040.06 olarak tespitinin bir izahı yoktur.
Bence izahı vardır.
Kaçak olarak yapılan Beştepe Sarayının aylık gideri ne kadardır?
Geçirdiğimiz referandum için devlet kasasından hoyratça harcanan paranın miktarı ne kadardır?
Ya bakanlıklara alınan lüks arabalara ne demeli?
Erdoğan’a alınan uçaklar, helikopterler, yüzlerce korumanın, saraydaki hizmetlilerin aldıkları paraları da katarsak kaç emekçinin, kaç işçinin, kaç emeklinin yaşam hakkının bedelidir acaba?
Bu şartlar altında üç çocuk, beş çocuk yapın diyen Erdoğan aklımızla adeta alay etmektedir.
Erdoğan’a buradan sesleniyorum.
Bir kere olsun 1500 Tl ile nasıl yaşanır denesin.
Ev kirası ödeyecek, çocuklarını okutacak, elektrik, su, varsa doğalgaz veya herhangi bir yakıt parası ödeyecek kalırsa bir ay ailecek gıda parasına ayıracak.
Patlıcan ve domatesin 10 Tl, etin 60 Tl olduğu bir dönemde 1.400 veya bin beş yüz lira ile nasıl ayakta kalınabilir halka izah etsin biz de öğrenelim.
Erdoğan, Kasımpaşa’da fırından alıp evde ısıtarak sattığı simitçi günlerini unutmuş.
Yırtık pabuçlarıyla siyasete atıldığını unutmuş…
Biraz vicdan, biraz insaf diyorum…
***
CHP İzmir Milletvekili HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaşı cezaevinde ziyaret etmiş.
Olabilir…
Ne var ki bu kendi isteğimidir yoksa parti adına mı gitti merak ediyorum.
Ordumuzun Atatürkçü komutanlarını, aydınlarımızı, bilim adamlarımızı, gazetecilerimizi bir kumpasla Silivri’ye kapattıklarında “kendiside oradaydı”, ben de kaç kez mahkemeleri izlemek için gitmiştim.
Bu ayrı bir olaydır.
PKK ile çarpışan Mehmetçiklerimizden aşağı yukarı her gün şehit haberlerinin geldiği bir ortamda Demirtaş’tan müjde verir gibi haber vermesini kınadım.
Efendim, Demirtaş’ı can kulağı ile dinlemeliymişiz.
Adalet, özgürlük ve barış için müthiş düşünceleri varmış…
Öyleyse o güzel düşüncelerini senelerdir neden hayata geçirmemişte PKK sözcüsü gibi davranmış acaba?
Hapiste kendisine vahi mi geldi?
***
Ey! Kana doymayan, dünyanın başbelası Amerika…
Senin gibi dost görünüp dost dediğini sırtından vurmaya kalkan kaç kalleş ülke var acaba?
Bence senden dost most olmaz.
Olsa, olsa ayı postu olur…
***
İşçilerimizin, emekçilerimizin geçirdikleri bu buruk bayramın son olması, gelecekte gerçek bir bayram yaşamaları dileklerimle günlerini kutlarım…
Tünay Süer
1 Mayıs 2017
Bir yanıt yazın