ΒΡΕ! ΑΙ ΣΙΗΤΙΡ!
Hüseyin MÜMTAZ
Başlıktaki ifade için peşinen özür diliyorum. Ama sâdık okuyucu başlıktaki ifadenin hem bana ait olmadığını, hem de yazı üslûbuma uymadığını gayet iyi bilir.
Referandumun sona ermesiyle “Rakka/Münbiç” ve “Fırat’ın batı yakası” hikâyesinin, aniden gündemde arka sıralara gerilediğinin herhalde farkındasınızdır.
Peki, Yunanistan’ın Ege zorlaması?
O başlangıcından beri etkili ve yetkili çevrelerce nedense yok farz edildiği için yazılı ve görsel basının büyük çoğunluğunda da “doğal olarak” hayli alçak sesle ve utangaç bir tavırla yer buldu.
Yunanistan, 15 Temmuz travmasını yaşamış olan Türk ordusunun gücü ve yeteneklerini, imkân ve kabiliyetlerini o tarihten bu yana devamlı olarak test ediyor.
Ege’de; “artık ilgili makamlarca duyurulmayan” hava sahası ihlalleri, it dalaşları hemen her gün devam ettiği gibi “Egemenliği Anlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıklar (EGAYDAAK)”da da her saat, her dakika yeni bir tahrik cereyan etmektedir.
Türk tarafının bu konuda kayıtlara geçen son resmi görüşü şöyledir;
“Bu ada, adacık ve kayalıkların egemenliği Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne halefiyet yoluyla intikal etmiştir. Hukuken, EGAYDAAK Türkiye Cumhuriyeti’nin hâkimiyetindedir. Antlaşmalarla gerçekleştirilen bu düzenlemeye karşılık Egemenliği Anlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıkların (EGAYDAAK) bir kısmı üzerinde, başından beri ama Osmanlı’dan bugüne gelinceye kadar bir Yunanistan’ın fiilî uygulamaları vardır. Ancak fiilî devlet uygulamaları onların yasal, hukuki statülerini değiştirmez. Bu, uluslararası mahkemelerin de vermiş olduğu karardır. Dolayısıyla, bu durumda EGAYDAAK’lar hukuken Türkiye Cumhuriyeti egemenliğindedir. EGAYDAAK’ların üzerindeki mevcut olan fiilî Yunan uygulamaları hukuki statüyü değiştirmez”. (Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz.25 Mart 2015)
Yani bakan, “Türk hâkimiyetindeki EGAYDAAK’da Yunanistan’ın; onların yasal ve hukuki statülerini değiştirmeyen fiili uygulamaları olduğunu ama onlara uygun cevap verilmediğini” resmen kabul etmektedir.
Adam adada fotoğrafçılara, üniformalı askerlerle poz vermekle kalmıyor, bayrak çekiyor, pasaport soruyor.
Daha ne yapsın?
Ne yapmalı, nasıl yapmalı?
Bu yazının sonunda “uygun cevap” önerilecektir.
Şu haber ekranlara dün; eski adıyla tam da “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” haftasında düştü;
“Yunanistan Savunma Bakanı Kammenos’un, ‘Türk hava sahası içinde uçtuğu’ uyarısında bulunan Türk hava kontrolörüne Türkçe küfür ettiği iddia edildi.
Yunanistan Savunma Bakanı Panos Kammenos’un, geçen pazar günü helikopter ile Ege Denizi’nde Eşek adasına (Agathonisi) giderken, Türk hava sahası içinde uçtuğu uyarısında bulunan Türk hava kontrolörüne Türkçe küfür ettiği öne sürüldü.
Hürriyet gazetesinden Yorgo Kirbaki’nin Alpha radyosu ve televizyonunun muhabiri Dimos Verikios’a dayandırdığı haberine göre, Kammenos’u taşıyan helikopter Didim’in karşısındaki Eşek adasına yaklaştığında Türk kontrolör telsizden ‘Türk hava sahasında uçuyorsunuz. Uçuş planı verin’ dedi.
Kammenos bizzat ‘Yunan hava sahasındayız. Ben de Yunan Savunma Bakanıyım’ diye cevap verdi. İddiaya göre Türk kontrolör ısrar edince, Kammenos, ‘Bre ha s…r’ yanıtını verdi”.
Şimdi…
İlk önerim bizim ilgili kontrolöre.
Bir daha Yunan bakana onun anlayacağı dilde hitap etsin, başlıktaki Yunanca cümleyi ezberleyip kullansın.
ΒΡΕ! ΑΙ ΣΙΗΤΙΡ!
(Türkçe okunuşunu da lâtin harfleriyle verelim “Vre Ai sihtir!”)
Ama…
Uluslararası diplomaside “mütekabiliyet” esas olduğuna göre asıl uygun cevabın, artık çizmeyi aşan Yunanlı bakana “eşiti” tarafından verilmesi gerektiğini düşünmekteyim.
Akılda kalması için tekrar edelim; ΒΡΕ! ΑΙ ΣΙΗΤΙΡ!
Bu kıyağımı da unutmayın. 21 Nisan 2017
(NOT; Tercümelerde “yoğun ve ince” mesai harcayan Sayın Reşat Alphan’a teşekkür ederim)