15 Nisanı 16 Nisan’a bağlayan gece gözlerime uykunun zerresi girmedi.
İnsan bazen sevdiği ile olunca ve onun sabah uzaklara gideceğini bildiğinde, saatler dursun zaman hiç geçmesin ister değilmi?
Bazen de kavuşmak için zaman geçsin istersiniz ama bir türlü geçmez ve insana manevi işkence olur.
İşte ben, 15 Nisan gecesini heyecanlı, sinirli ve uykusuz, geçmek bilmeyen bir zaman diliminde geçirdim.
Aman Allahım ne geceydi…
Şafak sökmüş ortalık alaca karanlığa dönüşmüş ben zındık gibi ayaklardayım.
Kahve, çay derken sabahı zar zor ettim.
Kafam kazan gibi, gözlerimden uyku akıyor ama uyuyamıyordum.
Saat sabahın 8 ‘i oldu ve açılabilmek için ılık bir duş aldım.
İyi gelmişti.
Bu referandumda sadece gözlemcilik görevi yapma kararı almıştım.
Alelacele giyinip doğru oy kullanacağım okula gittim.
Sokaklar diğer günlere nazaran çok hareketliydi.
Bir kısım insanlar oy kullanmışlar dönüş, bir kısmı da benim gibi okul yolunda yürümekteydiler.
Okula vardığımda (Atatürk Fen Lisesi) okul sorumlusu arkadaşlarımla görüştüm.
Ortalık sakin ama hareketli görülüyordu.
Her seçimde olduğundan değişik bir görüntü vardı.
Mesela okulun kantini önünde birçok polis ve AKP liler yoktu.
Sadece bir polis memuru vardı.
Oy kullanmaya gelenlerin modern giyimli kişiler olduklarını gözlemledim.
Bunun nedeni Fikirtepe’nin yıkılıp TOKİ ‘ye verilmesi ve oradaki halkın başka yerlere taşınmasıydı.
Oyumu kullandım diğer sandıklarda kimler var dolaştım.
CHP’den üç sandık görevlisi herhangi bir nedenle gelememişler ama hemen yerlerine yedekler geçirilmişti.
Okul sorumlusu arkadaşımın elindeki belgede de teyitini gördüm.
İçim rahat etmiş durumda bahçede oturdum.
Zaman, zaman sandık odalarını dolaştım.
Partili arkadaşlarım görevlerinin başındaydılar ve her hangi bir sorun olmadığını öğrendim.
Bahçede olduğum sürece gelen tanıdıklarla sohbetler ettim.
Saat 4 te Anadolu’dan haberler gelmeye başladı.
Hepimizin elinde telefonlar birbirimize aldığımız haberleri iletiyorduk.
“Hayır”oyları neredeyse rekorlar kırıyordu.
Sadece bazı seçim bölgelerimizden gözlemcilerin odalardan zor kullanılarak çıkartıldığı, bazı yerlerde muhtarların önceden seçmenlere verdikleri oyların kullandırıldığı, olayların çıktığını öğrendik…
Bir şeyler beklediğim gibi dönmeye başlamıştı.
Ve nihayet İstanbul’da oylama bitişine 15 dakika kala oy kullandığım sandıktaki odada HDP, AKP ve CHP yi temsil eden gözlemciler olarak bize gösterilen yere oturduk.
Sandıklar açıldı, zarflar sayıldı.
393 seçmenden 322 si oy kullanılmış,9 geçersiz oy çıktı.
71 seçmen oy kullanmaya gelmemişti.
229 HAYIR, 84 EVET çıktı sandıktan.
Bu arada AKP li oldukları belli bazı kişiler beşer, onar kişi olarak yan tarafımda oturan AKP li gözlemci ile kapıdan görüşmeye başladılar.
Suratları inanın beşkarıştı.
Netice olarak Atatürk Fen Lisesinden % 85 HAYIR çıktı.
Şimdi esas meseleye geleyim.
Biliyorsunuz yazılarımda birçok kez büyük bir hile olmazsa HAYIR lar kazanacaktır demiştim.
Kuşkularım hep bu yöndeydi.
Bunun için rahatsızdım.
Yoksa AKP nin devletin kasasını, uçaklarını, arabalarını kullanarak yaptığı orantısız seçim propagandası, Allah’la aldatması umurumda değildi.
Halk tek adama Türkiye’nin tapusunu asla vermek niyetinde değildi.
Ve bu referandumda toplumun çeşitli katmanlarının, HAYIR’cı partilerin ve de bilhassa CHP nin olağanüstü çalışmaları, paralı reklamların, yalanların önüne geçerek halka doğruları anlatmayı başarmıştı.
Halkın önündeki tek engel YSK olmuştur.
İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Diyarbakır, Tunceli gibi kentlerimizde HAYIR zafer kazanmıştır.
Bu referanduma gölge filan düşmemiş YSK damga vurmuştur.
YSK kendi yasalarını çiğnemiş ve Türkiye’nin kaderi ile oynamıştır.
Bu YSK olduğu müddetçe Türkiye’de AKP dışında hiçbir parti iktidara gelemez.
Öyleyse bu sorun nasıl halledilir, derin düşünülmelidir.
Ha bu arada cumhurun başının dediği gibi,
Atı alan Üsküdar’ı geçemedi.
Bilakis orada At tökezledi…
Tünay Süer
17 Nisan 2017
Bir yanıt yazın