TÜRKİYE’YE KURULAN BÜYÜK TUZAK : EGE ORDUSU KOMUTANLIĞI LAĞVEDİLSİN KOMPLOSU
KAYNAK :
Onur Dikmeci
Ergenekon, Balyoz, Casusluk kısaca Askeri Davalar olarak adlandırdığımız süreçte sessiz ve derinden işlenen konulardan bir taneside Ege Ordu Komutanlığı idi. Süreci destekleyen birtakım odaklar Orgeneral Hurşit Tolon’unda, Orgeneral Kenan Evren gibi Ege Ordusu komutanlığı yaptığını ve Tolon’un da Evren gibi darbeci ekolden geldiğini işliyorlardı. Teorilerine göre Ege Ordusu halk nezdinde ki milli ordu değil, darbeci zihniyeti barındıran bir sistemdi ve lağvedilmesi uygundu. Bu teoriyi incelemeden evvel Ege Ordusu’nun kuruluş evresini incelemek gereklidir.
Türkiye’ye oldukça yakın konumda bulunan Akdeniz’in ortasında ki Kıbrıs adası 1877-1878 Osmanlı Rus savaşı daha bilindik tabirle 93 Harbi sonrasında adeta İngiltere’ce el konulmuş stratejik bir yerdi. Ağır yenilgi yaşayan Devleti Aliyye, İngiltere’den yardım istedi ve İngilizler talep ettikleri güvenceye karşılık Kıbrıs’ı geçici süreliğine kiralamak istediklerini bildirdiler. Neticede bir Türk toprağının yitirilmesi 19. yüzyıla dayanıyordu. Tarihi ve kültürü olarak Türkiye’nin adeta uzantısı olan Kıbrıs’ta zamanla Rum yönetimi hakimiyet kurdu ve Türklere karşı sistemli bir yıldırma ve katliam sürecini yürüttü. Bunun üzerine 2 Haziran 1964 günü Türkiye Milli Güvenlik Kurulu adaya müdahale kararı aldı. Ancak İsmet İnönü askerlere direndi çünkü gerekli zamanın gelmediğine inanıyordu. O zamanlar sağlıklı bir çıkarma yapabilecek gemilerin bulunmadığıda belirtilmekteydi. 5 Haziran 1964 yılında ise Abd Başkanı Lyndon Johnson, Türk hükümetine bir mektup göndermişti. Tarihe Johnson Mektubu olarak geçen metinde Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesinin onaylanmadığı, böyle bir durumda Nato teçhizatını kullanamayacağı ve ambargoya maruz kalacağı belirtiliyordu.
Bu riskli süreç belkide biraz mecburiyetten savunmada milli adımların hızlı atılmasını sağladı. 1965’de Milli Savunma Bakanı Esat Işık, Güvenliğimiz yalnızca ikili antlaşmalara emanet edilemez diyerek eleştiride bulunuyor ve savunmada bu tarihten itibaren gerekli girişimler gerçekleştiriliyordu. Rusya ve Mısır gibi ülkelerle askeri anlaşmalar imzalanmış, Kıbrıs’ta Mukavemet Teşkilatı hayata geçirilmişti. Şarlar hazır olduğunda ise Kıbrıs’a müdahale edildi ve bu esnada Nato’dan bağımsız olarak Ege Ordusu kuruldu. Bu sebeple Ege Ordusu halk nezdinde Milli Ordu olarak anılmıştır. Bugüne kadar Ege Ordusu komutanlarına baktığımızda 15 Orgeneralin görev yaptığı görülmektedir. Turgut Sunalp, Kenan Evren ve Haydar Saltık’ın 12 Eylül sürecinde yer aldıkları ve Ege Ordu komutanlıkları görevlerini bu süreçten evvel ifa ettikleri birer gerçektir. Ancak bu durumun Ege Ordusu’nun darbeci ekolü var ettiği sonucunun çıkarılması bilgisizlik örneğidir. Ege Ordusu, Nato’dan bağımsız kurulmuştur ancak Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı görev yapmaktadır. Yani Ege Ordusu Komutanlığı görevini yürütenlerden bazılarının sonradan Kara Kuvvetleri Komutanlığını yürütmeleri ya da kara ekolü içerisinde yer almaları doğaldır. Darbelerinde ana omurgasının karacılar üzerinde olduğu bilindiğine göre Ege Ordusu darbeci yaratmamıştır darbe süreçlerinde yer alan bazı karacılar zamanında Ege Ordusunda görev yapmışlardır. Bunun dışında Ege Ordusu’nda görev yapmış ye yakın siyasi tarihte çok tartışılmış isimler önemlidir. Orgeneral Muhittin Fisunoğlu sonradan Kara Kuvvetlerindeki etkin misyonundan ötürü zehirlenmek istenmiş, suikast önlenmiştir.
Orgeneral Fikret Küpeli çalışmalarından ötürü üstün hizmet madalyasıyla ödüllendirilmiştir. Orgeneral Hikmet Köksal da Ege Ordu Komutanlığı görevini bir dönem yürütmüş, sonrasında şu anda firari durumda bulunan savcıların yürüttüğü 28 Şubat kapsamında tutuklanmış ve serbest bırakılmıştır. Ege Ordu Komutanlığı görevlerini yürüten Orgeneraller, Çetin Doğan, Hurşit Tolon, Şükrü Sarıışık, Nusret Taşdeler askeri davalar kapsamında tutuklanmışlardır. Daha sonradan tahliyeler gerçekleştirilmiştir. Askeri Lise Komutanlığı sırasında görev sahasındaki illegal örgütlenmelere göz açtırmayan Orgeneral Doğu Aktulga ise 28 Şubat kapsamında tutuklanmıştır. Ege Ordu Komutanlığı görevini yürüten komutanlardan Hayri Kıvrıkoğlu sonrasındaki Kara Kuvvetleri görevinide başarıyla sürdürmüş özellikle milliyetçi ulusalcı cephenin sempatisini kazanmıştır. Orgeneral Işık Koşaner ise astlarının özlük haklarını koruyamadaığı gerekçesiyle protesto maksatlı olarak 2011 yılında istifa etmiştir. Ege Ordusu’nda görev yapan Galip Mendi’de dönemim komuta heyeti için özel bir isimdir, Korgeneral rütbesindeyken, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tarafından tutuklu orgeneralleri ziyaret etmekle görevlendirilmiş, Ege Ordusundaki görevinden sonra ise Jandarma Genel Komutanı olmuş ve 15 Temmuz 2016 askeri kalkışmasında derdest edilmiştir. Burada yer vermediğimiz Ege Ordu Komutanlarıda vardır çünkü yazının maksadı Ege Ordusu’nu tanıtmaktan ziyade ordu üzerinden kurgulanan planları açıklamaktır.
Ege Ordusundan sonra Jandarma Genel Komutanlığı görevini ifa edenlerde olmuştur. Bu bilgilerde görüldüğü gibi Kenan Evren dışında fiili bir darbede yer alan komutan bulunmamakla birlikte tutuklananlar sonradan kumpas olduğu yüksek mahkemece kanıtlanan ve tahliye edilen komutanlar hükmündedir. Aslında Ege Ordusu lağvedilsin kapmanyalarını başlatan merciler, bunu genelde Hurşit Tolon üzerinden gündeme getirmişlerdir. Hurşit Tolon ile Malatya rahip cinayetleri arasında bağ kurulmak istenmiştir. Bu cinayetlerin işlendiği 2007 yılı Türk siyasi tarihinde oldukça önemlidir. Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra 2001’de hazırlanan Ergenekon şeması yeniden dönemin başbakanına sunulmuş, Ali Fuat Yılmazer İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olarak atanmış, Malatya cinayetleri yaşanmış ve Ergenekon soruşturmalarını başlatacak Ümraniye operasyonu yapılmıştır. Yani 2007 yılı milli refleksleri hedef alan bir dönem olarak tanımlanabilir.
Yapay darbe senaryoları adeta bir orduya dayandırılmak istenmiştir. Ege Ordusu armasında Mustafa Kemal Atatürk’ü taşıyan Kara Kuvvetleri’nden sonraki yegane armadır. Ege Ordusunda görüldüğü gibi geneli itibariyle yiğit, disiplinli, illegal örgütlenmelere göz açtırmayan ve tertip maruzu tutuklanan komutanlar görev yapmışlardır. Meselenin bir boyutu böyleyken diğer boyutuda Ege Ordusunun, 1. Ordu Komutanlığı ile tartışmaya açılması yeni konsept olarak tanımlanmıştır. Bazı odaklar bu orduların soğuk savaş ürünü olduklarını ve lağvedilmek gerektiklerini vurgulamışlardır. Numaralı ordu komutanlıklarının soğuk savaş ürünleri oldukları kesinlikle doğrudur. Ancak soğuk savaş konsepti terk edilecekse, yalnızca numaralı ordu komutanlıklarının kaldırılması bir işe yaramaz. Genelkurmay Başkanlığının diğer kuvvetlerede açılması, pofesyonelleşme, teçhizat modernizasyonu gibi meselelerinde çözüme kavuşturulmaları gerekmektedir. Soğuk savaş konsepti prusya ekolüne dayalı kara öncelikli yapıya Türkiye’de önem vermiştir. Eğer bu konsept terk edilecekse hava ve deniz gücünede önem verilmesi gerekir. Kuzey Kıbrıs kıta sahanlığı ile Türkiye’ye akdenizde hakimiyet sağlarken, Kıbrıs çıkarması sırasında oluşturulan Ege Ordusu’nun lağvedilmesi düşünülemez.
1. Ordu ile alakalı eleştirilerden biride İstanbul’da bulunması ve bu sebeple sermaye çevresine yakın olması sebebiyle 1.Ordu’dan çıkan komutanların Genelkurmay Başkanlığı yolunun açılmasıydı. Bu çok doğru bir yaklaşım değildir. 1. Ordu’da görev yapmayan Genelkurmay başkanları olduğu gibi, 1. Ordu ile diğer kuvvetlerde komutanlık yapmış Genelkurmay başkanlarıda görülmektedir. Yalnızca 1. Ordu’da görev yapmak Genelkurmay başkanlığı için yeterli değildir.
Görüldüğü gibi Ege Ordusu, bağımsız bir güvenlik politikasının ürünü olarak doğmuştur. Ege Ordusu’nun lağvedilmesi bir ordunun dağıtılmasından çok bir gelenek ve duruşun son bulması manasını taşıyacaktır. Bir İngiliz Amiralinin dediği gibi ”Gemi üç yılda inşa edilir, gelenek ise 300 yılda oluşur” . 1965’den bu yana süren milli savunma ve güvenlik konseptinin ürünü Ege Ordusudur.
Ege Ordusunda görev yapan komutanlardan birçoğununda Jandarma Genel Komutanı olarak görev yaptığını belirtmiştik. Süreçlerde kurumlar arası bağlantılar bulunmaktadır. Kısa süre evvel Jandarma her bakımdan İçİşleri Bakanlığına bağlandı. Bunda bir sakınca yoktur çünkü Afrika ülkelerinde bile jandarma teşkilatları içişleri bakanlıklarına bağlı görev yapmaktadır. Fakat bu değişiklik aceleye getirilmiş, jandarmanın kıyafet renkleri tartışılacak kadar şekilci bir noktaya indirgenmiştir. Kara kuvvetlerindeki değişiklikler ve jandarmanın durumu, Ege Ordu Komutanlığını da ileride etkileyebilir. Üst kısımda belirttiğimiz gibi Ege Ordusu’ndan sonra komutanlar karada ve jandarmada görev almışlardır. Kara ve jandarma da değişiklikelere gidilerek, Ege Ordusu’nun bundan muaf tutulacağı düşünülemez. Bu hususta Türk Devletine, orduya, Cumhurbaşkanlığına kumpas kurmak isteyecek olan güvenlik ve askeri danışmanlar süretle görevden uzaklaştırılmalıdır.
Eşrf Bitlis suikastinden itibaren sistemli olarak Jandarma’yı yani Türk gerilla kapasitesini hedef alan odaklar, 2007’den itibaren ise Ege Ordusu’nu hedef alarak, Ege Ordusu, Jandarma, 1.Ordu ve Kara Kuvvetlerini listeye yazmışlardır. Hiçbir dış lobi kalabalık bir ordunun İstanbul’da yani batıya yakın yerde bulunmasını istemez. Cia 2030’lara kadar ortadoğu’da etkin bir gerilla savaşı öngörürken Jandarma’yı kendi haline bırakamaz ve Kıbrıs’ı-deniz hakimiyetini hatırlatan Ege Ordusunun kurumsal kişiliğinin devam etmesini istemez.
Lobilerin Türk Güvenlik Konsepti için belirlediği ordu, hava ve deniz gücünden arındırılmış, Ege Ordusu dağıtılmış, 1.Ordu dağıtılmış, Jandarma’nın tasfiye edilmiş ve kara gücünün ise ortadoğu operasyonları ile uyumlu hale getirildiği bir sistemdir. Görüldüğü gibi Ege Ordusu yalnızca Ege Ordusu meselesi değil, 1. Ordu, Jandarma, Kara Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri ile bağlantılı bir durumdur.
Türkiye’de hava ve deniz kuvvetlerinin etkin olduğu dönemde Balyoz davalarını başlatarak bu kuvvetleri hedef alanlar tutuklamaları ise 22 Şubat’ta çıkartmışlardı. 22 Şubat ise tarihte Kurmay Albay Talat Aydemir’in başlattığı darbe girişimiydi ve neticede idam edildi. Böylelikle 22 Şubat üzerinden orduya darbeci ve idam imasında bulunulmuş olundu. Tabi bu idam iması şahsi idamdan ziyade kurumsal manadaydı. Olaylardaki tarihler ve sembolller çok önemlidir. Kanımızca da Ege Ordusu lağvettirilebilirse, Kıbrıs meseleside lobilerin arzu ettiği şekilde noktalanacaktır. Çünkü Ege Ordusu’nun tarihi bağı da Kıbrıs konusudur. Dolayısıyla bu olayın şifresi budur.