ONALTI NİSAN, İNSANLIK İÇİN HAYIRLI BİR GÜN

ABD Başkanı D.Trump, yeni bir plan çerçevesinde;
Başta Rusya olmak üzere teröre karşı beraber savaşacakları yeni koalisyon ortaklarıyla,
Dünyanın dört bir yanında İslamcı terör ideolojisini ve İslamcı terör örgütlerini yenmeyi hedefliyor.
Bu çerçevede 12 Nisan’da Moskova’da, Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’u ağırlıyor.
Görüşmenin ardından Bakan’lar, iki ülkenin Suriye krizinin siyasi çözümü konusunda ortak görüşe sahip olduğunu açıklıyor…
 
*
Ortak görüş;Dünyanın en öndeki nükleer gücü olan iki ülkenin arasında güven seviyesinin çok düşük olduğu,
B.Obama yönetiminden çok sayıda sorun kaldığı,
Suriye’de bir kişinin siyasi sahneden çekilmesinin öneminin olmadığı,
Çünkü bir numaralı önceliğin terör örgütleri olduğu ve bu öncelikle Esad rejimine dokunmadan başedilebileceği,
Suriye’de kimlerin nasıl suç işlediğinin araştırılması,
Sonuçta tüm etnik grupların ve mezheplerin devlet kurumlarında adil olarak temsil edildiklerine inandıkları demokratik Suriye için anlaşmaları gerektiği başlıklarıdır.
 
*
İki ülke arasında güven seviyesinin düşüklüğü ABD’nin;
1- Rusya ile taktiksel, operasyonel ve stratejik farklıkların olduğu: Ortak hedeflerin paylaşılmadığı: Rusya’nın Suriye’de oluş nedeninin bölgedeki terör grubunu ortadan kaldırmaktan çok Beşar Esad’ı ve diğer ABD karşıtlarını güçlendirmek olduğu,  
2- Rusya’nın terörle mücadele taktiğinde sivil kayıplar kavramının bulunmadığı,
3- Rusya’nın doğrudan İŞİD ile savaşmadığı, aslında İŞİD’in Esad’a yönelik tehditlerini ortadan kaldırmak: Irak’ta istikrarı bozmak: ABD’nin gücünün zayıfladığını göstermek: İran’ı bölgede serbest bırakmak: Bölgedeki tutumunu pekiştirmeyi amaçladığı, 
4- Rusya’nın terörizmle mücadele görüntüsü altında Suriye ve İran güçlerine ek olarak Irak ve Türk kuvvetleriyle koordineli olarak, Hizbullah terör örgütünü ve İran Kudüs Gücünü kendi savaş koalisyonu içinde meşrulaştırma çabasında olduğu,
5- Demokratik değerlere verdiği teşvikleri Rusya’nın terörizm nedeni olarak gördüğü,
6- Rusya’nın son on yıldaki stratejisinin NATO’nun ortadan kaldırılması: Transatlantik ortaklığın değerlerinin aşılması: Amerikan gücüne meydan okumaya dayandığı düşüncesinden kaynaklanıyor…
 
*
Bu çerçevede Moskova’da, Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov ve ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson görüşmesinden;
İki ülke arasında yalnızca Suriye konusundaki güven sorununda,
ABD’nin Rusya’nın terörle mücadelesini neden kendi topraklarında değil de Suriye’de yaptığı,
Halbuki, silahlı muhalefet gruplarının çoğunun küresel bir gündeme sahip olmadıkları ve İŞİD ile savaşırken öldüklerinden hareketle bu grupların Moskova’nın güvenliğini tehdit etmediği argümanı,  
Rusya’nın doğrudan güvenlik kaygılarıyla mı Suriye’de bulunduğu,
Yoksa Moskova’nın Suriye’de bir jeopolitik projeyi aramak gibi bir eğilimde mi olduğu;
Buna karşılık Rusya’nın Afganistan’da ABD varlığını, Birleşik devletlerin neden Afganistan’da üs istediğinin,neden orada nükleer olmayan en büyük bomba attığının sorgulaması yapılmayacak,
Ya? Rusya’nın Suriye’de silahlı muhalefetin terörist olduğu ısrarı üzerinden İslamcı terör örgütleriyle mücadele birinci planda olacaktır. 
 
*
Nitekim ABD’de, Müslüman Kardeşler Örgütü’nün uluslararası terör listesine alınmasını talep eden tasarı Kongre’de görüşülmeyi beklemektedir.
Tasarıda, Müslüman Kardeşler; mottosundaki “Bizim yasamız Kuran, yolumuz cihattır. Allah yolunda ölmek ise en büyük arzumuzdur” ifadesiyle tanıtılıyor.
Örgüt, İslam’ın doğasının domine edilemeyecek, aksine dünyayı domine edecek bir doğası olduğunu düşünmekte ve İslam’ı bütün dünyaya empoze etmeyi hedeflemektedir.
Üyelerini silahlandırıyor, silah eğitimi veriyor ve dünyanın her yerinde en fazla şiddet uygulayan örgütlerden biri olarak gösteriliyor…
 
*
Uluslararası terör listesinin temel özelliği ise diplomasi ve baskının bir aracı olması,
ABD’nin modern insan tarihinde eşsiz bir deneyim olarak iddia ettiği evrensel özgürlük ve eşitlik ilkelerine dayanan yasal, siyasi ve stratejik görüşüne dayanmasıdır
Bu yüzden şimdi, Müslüman Kardeşler Örgütünün uluslararası terör listesine alınması halinde;  
1- Yasal olarak bu örgütün ABD’nin ulusal çıkarlarını etkileyen terör olaylarına katılıp-katılmadığı, 
2 -Popülist anlamda dünyada İslam karşıtı görüşleri kullanmanın revaçta olduğu şu sırada görüş bağnazlığına, nefrete ve dışlanmaya yol açıp-açmayacağı,
3- Siyasal olarak aşırı sağcı ve ırkçı görüşleri bir araya getirmede kullanılıp-kullanılmayacağı,
4- Stratejik açıdan diplomasinin ve baskının bir aracı olarak ABD’nin ulusal çıkarlarına getireceği yarar ya da zararları konusunda incelemeye tabi tutuluyor.
 
*
ABD bir taraftan da kendi içinde İslamcı terör sorgulamasının alt yapısını oluşturuyor.
2011’de Dışişleri Bakanı H.Clinton, Müslüman Kardeşler’e bir kamuoyu açıldığını söylerken, 
Başkan Obama, Muhammed Mursi’ye tam destek veriyor ve Washington’un Müslüman Kardeşliği’ni, İslam dünyasında demokrasinin geliştiricileri olarak gördüğünü açıklıyordu…
Şimdi Başkan Obama’nın yönetiminde “Siyasi İslam” içinde bir güç olan Müslüman Kardeşler Örgütünün Mısır, Libya, Tunus ve Suriye’deki politikasına mercek tutuluyor…
 
*
WikiLeaks’in ortaya çıkardığı ve CIA’ın onayladığı üzere Rus “hacker”lar,
29 Ekim 2016’da ABD Başkanlık seçimleri kampanyasının kilit bir anında,
H.Clinton’ın kişisel elektronik posta hesabı üzerinden devlete ait gizli bilgiler içeren yazışmaları ele geçirmişlerdir.
Elektronik postalar ABD’nin Libya’dan başlayarak Müslüman Kardeşler Örgütünü,
2011’de Esat’ı devirmek ve ardından Irak’a saldırmak için Suriye’ye geçen IŞİD teröristlerini nasıl finanse ettiğini,lojistik destek verdiğine ilişkin herşeyi ortaya koyuyor.
Ayrıca Türkiye’nin; Suriye’nin doğu bölgelerini denetimleri altına almaya çalışan bu güçleri nasıl desteklediğini de gösteriyor…
Başkan Trump, bütün bunların sorgulanmasının kapısını aralamış bulunuyor…
 
*
Bu noktada, 70’li yıllardan başlayan Müslüman Kardeşler örgütüyle ilişkisiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mercek altındadır.
Müslüman Kardeşler’in AKP’nin lider kadrolarıyla ilişkisi çok eskiye dayansa da, örgütün Türkiye’deki faaliyetlerinin 2006 yılından itibaren gözle görülür şekilde arttığı biliniyor.
31 Aralık 2005’te Bakanlar Kurulu kararıyla kurulan İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği, Müslüman Kardeşler’in etki kanalını genişleten bir yapıdır.
Bu yapıda MÜSİAD, İHH, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, Hikmet Eğitim Kültür ve Dayanışma Vakfı gibi  daha bir çok örgüt de yer alıyor…
 
*
Moskova’da, Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson görüşmesinden çıkan ortak görüşle;
ABD ve Rusya; Suriye’de silahlı muhalefetin terörist olduğu gerçeği üzerinden yürüyecektir.
Halbuki, Kardeşler Örgütünün küresel lideri ve İslamcı Ümmetin Halife adayı  Recep Tayyip Erdoğan’ın da bu süreçte temizlemesi gereken ortaklıkları bulunuyor;
Rusya’nın, Türkiye’nin İŞİD ile ilişkilerinin araştırılması için BM Güvenlik Konseyine teslim ettiği; 
Irak’ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti: Suriye’ye gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin  kolaylaştırılması ve Suriye’de harekât yürüten terörist gruplara silah tedâriki: IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı: Türkiye’den Suriye’deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane sevkiyatına ilişkin istihbarat raporları karar bekliyor.
 
*
Bu noktada Dışişleri Bakanı Lavrov, “Rusya’nın ABD Başkanlık seçimleriyle oynadığı kanıtlanmamıştır ama ABD ile siber alanda da sıkı işbirliği yapabiliriz”diyor.
Siber alanda  sıkı işbirliği siber suçların cezalandırılmasında müştereklilik olduğu gibi,
İlk kez Rusya ve ABD’nin siber alanda özel bir gücü belki müşterek, belki biri diğerinden haberdar kullanması anlamına da geliyor.
İslamcı bir halife adayı, dünya için zayıflatılmış Türk Halkının eline bırakılmayacak kadar tehlikelidir.
O yüzden 16 Nisan garantiye alınmış gibidir…
 
 
14.4.2017 
ABD Başkanı D.Trump, yeni bir plan çerçevesinde;
Başta Rusya olmak üzere teröre karşı beraber savaşacakları yeni koalisyon ortaklarıyla,
Dünyanın dört bir yanında İslamcı terör ideolojisini ve İslamcı terör örgütlerini yenmeyi hedefliyor.
Bu çerçevede 12 Nisan'da Moskova'da, Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'u ağırlıyor.
Görüşmenin ardından Bakan'lar, iki ülkenin Suriye krizinin siyasi çözümü konusunda ortak görüşe sahip olduğunu açıklıyor...
 
*
Ortak görüş;Dünyanın en öndeki nükleer gücü olan iki ülkenin arasında güven seviyesinin çok düşük olduğu,
B.Obama yönetiminden çok sayıda sorun kaldığı,
Suriye'de bir kişinin siyasi sahneden çekilmesinin öneminin olmadığı,
Çünkü bir numaralı önceliğin terör örgütleri olduğu ve bu öncelikle Esad rejimine dokunmadan başedilebileceği,
Suriye'de kimlerin nasıl suç işlediğinin araştırılması,
Sonuçta tüm etnik grupların ve mezheplerin devlet kurumlarında adil olarak temsil edildiklerine inandıkları demokratik Suriye için anlaşmaları gerektiği başlıklarıdır.
 
*
İki ülke arasında güven seviyesinin düşüklüğü ABD'nin;
1- Rusya ile taktiksel, operasyonel ve stratejik farklıkların olduğu: Ortak hedeflerin paylaşılmadığı: Rusya'nın Suriye'de oluş nedeninin bölgedeki terör grubunu ortadan kaldırmaktan çok Beşar Esad'ı ve diğer ABD karşıtlarını güçlendirmek olduğu,  
2- Rusya'nın terörle mücadele taktiğinde sivil kayıplar kavramının bulunmadığı,
3- Rusya'nın doğrudan İŞİD ile savaşmadığı, aslında İŞİD'in Esad'a yönelik tehditlerini ortadan kaldırmak: Irak'ta istikrarı bozmak: ABD'nin gücünün zayıfladığını göstermek: İran'ı bölgede serbest bırakmak: Bölgedeki tutumunu pekiştirmeyi amaçladığı, 
4- Rusya'nın terörizmle mücadele görüntüsü altında Suriye ve İran güçlerine ek olarak Irak ve Türk kuvvetleriyle koordineli olarak, Hizbullah terör örgütünü ve İran Kudüs Gücünü kendi savaş koalisyonu içinde meşrulaştırma çabasında olduğu,
5- Demokratik değerlere verdiği teşvikleri Rusya'nın terörizm nedeni olarak gördüğü,
6- Rusya'nın son on yıldaki stratejisinin NATO'nun ortadan kaldırılması: Transatlantik ortaklığın değerlerinin aşılması: Amerikan gücüne meydan okumaya dayandığı düşüncesinden kaynaklanıyor...
 
*
Bu çerçevede Moskova'da, Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov ve ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson görüşmesinden;
İki ülke arasında yalnızca Suriye konusundaki güven sorununda,
ABD'nin Rusya'nın terörle mücadelesini neden kendi topraklarında değil de Suriye'de yaptığı,
Halbuki, silahlı muhalefet gruplarının çoğunun küresel bir gündeme sahip olmadıkları ve İŞİD ile savaşırken öldüklerinden hareketle bu grupların Moskova'nın güvenliğini tehdit etmediği argümanı,  
Rusya'nın doğrudan güvenlik kaygılarıyla mı Suriye'de bulunduğu,
Yoksa Moskova'nın Suriye'de bir jeopolitik projeyi aramak gibi bir eğilimde mi olduğu;
Buna karşılık Rusya'nın Afganistan'da ABD varlığını, Birleşik devletlerin neden Afganistan'da üs istediğinin,neden orada nükleer olmayan en büyük bomba attığının sorgulaması yapılmayacak,
Ya? Rusya'nın Suriye'de silahlı muhalefetin terörist olduğu ısrarı üzerinden İslamcı terör örgütleriyle mücadele birinci planda olacaktır. 
 
*
Nitekim ABD'de, Müslüman Kardeşler Örgütü'nün uluslararası terör listesine alınmasını talep eden tasarı Kongre'de görüşülmeyi beklemektedir.
Tasarıda, Müslüman Kardeşler; mottosundaki "Bizim yasamız Kuran, yolumuz cihattır. Allah yolunda ölmek ise en büyük arzumuzdur" ifadesiyle tanıtılıyor.
Örgüt, İslam'ın doğasının domine edilemeyecek, aksine dünyayı domine edecek bir doğası olduğunu düşünmekte ve İslam'ı bütün dünyaya empoze etmeyi hedeflemektedir.
Üyelerini silahlandırıyor, silah eğitimi veriyor ve dünyanın her yerinde en fazla şiddet uygulayan örgütlerden biri olarak gösteriliyor...
 
*
Uluslararası terör listesinin temel özelliği ise diplomasi ve baskının bir aracı olması,
ABD'nin modern insan tarihinde eşsiz bir deneyim olarak iddia ettiği evrensel özgürlük ve eşitlik ilkelerine dayanan yasal, siyasi ve stratejik görüşüne dayanmasıdır
Bu yüzden şimdi, Müslüman Kardeşler Örgütünün uluslararası terör listesine alınması halinde;  
1- Yasal olarak bu örgütün ABD'nin ulusal çıkarlarını etkileyen terör olaylarına katılıp-katılmadığı, 
2 -Popülist anlamda dünyada İslam karşıtı görüşleri kullanmanın revaçta olduğu şu sırada görüş bağnazlığına, nefrete ve dışlanmaya yol açıp-açmayacağı,
3- Siyasal olarak aşırı sağcı ve ırkçı görüşleri bir araya getirmede kullanılıp-kullanılmayacağı,
4- Stratejik açıdan diplomasinin ve baskının bir aracı olarak ABD'nin ulusal çıkarlarına getireceği yarar ya da zararları konusunda incelemeye tabi tutuluyor.
 
*
ABD bir taraftan da kendi içinde İslamcı terör sorgulamasının alt yapısını oluşturuyor.
2011'de Dışişleri Bakanı H.Clinton, Müslüman Kardeşler'e bir kamuoyu açıldığını söylerken, 
Başkan Obama, Muhammed Mursi'ye tam destek veriyor ve Washington'un Müslüman Kardeşliği'ni, İslam dünyasında demokrasinin geliştiricileri olarak gördüğünü açıklıyordu...
Şimdi Başkan Obama'nın yönetiminde "Siyasi İslam" içinde bir güç olan Müslüman Kardeşler Örgütünün Mısır, Libya, Tunus ve Suriye'deki politikasına mercek tutuluyor...
 
*
WikiLeaks'in ortaya çıkardığı ve CIA'ın onayladığı üzere Rus "hacker"lar,
29 Ekim 2016'da ABD Başkanlık seçimleri kampanyasının kilit bir anında,
H.Clinton'ın kişisel elektronik posta hesabı üzerinden devlete ait gizli bilgiler içeren yazışmaları ele geçirmişlerdir.
Elektronik postalar ABD'nin Libya'dan başlayarak Müslüman Kardeşler Örgütünü,
2011'de Esat'ı devirmek ve ardından Irak'a saldırmak için Suriye'ye geçen IŞİD teröristlerini nasıl finanse ettiğini,lojistik destek verdiğine ilişkin herşeyi ortaya koyuyor.
Ayrıca Türkiye'nin; Suriye'nin doğu bölgelerini denetimleri altına almaya çalışan bu güçleri nasıl desteklediğini de gösteriyor...
Başkan Trump, bütün bunların sorgulanmasının kapısını aralamış bulunuyor...
 
*
Bu noktada, 70'li yıllardan başlayan Müslüman Kardeşler örgütüyle ilişkisiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mercek altındadır.
Müslüman Kardeşler'in AKP'nin lider kadrolarıyla ilişkisi çok eskiye dayansa da, örgütün Türkiye'deki faaliyetlerinin 2006 yılından itibaren gözle görülür şekilde arttığı biliniyor.
31 Aralık 2005'te Bakanlar Kurulu kararıyla kurulan İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği, Müslüman Kardeşler'in etki kanalını genişleten bir yapıdır.
Bu yapıda MÜSİAD, İHH, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, Hikmet Eğitim Kültür ve Dayanışma Vakfı gibi  daha bir çok örgüt de yer alıyor...
 
*
Moskova'da, Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson görüşmesinden çıkan ortak görüşle;
ABD ve Rusya; Suriye'de silahlı muhalefetin terörist olduğu gerçeği üzerinden yürüyecektir. Halbuki, Kardeşler Örgütünün küresel lideri ve İslamcı Ümmetin Halife adayı  Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu süreçte temizlemesi gereken ortaklıkları bulunuyor;
Rusya'nın, Türkiye'nin İŞİD ile ilişkilerinin araştırılması için BM Güvenlik Konseyine teslim ettiği;  Irak'ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti: Suriye'ye gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin  kolaylaştırılması ve Suriye'de harekât yürüten terörist gruplara silah tedâriki: IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı: Türkiye'den Suriye'deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane sevkiyatına ilişkin istihbarat raporları karar bekliyor.
  * Bu noktada Dışişleri Bakanı Lavrov, "Rusya'nın ABD Başkanlık seçimleriyle oynadığı kanıtlanmamıştır ama ABD ile siber alanda da sıkı işbirliği yapabiliriz"diyor.
Siber alanda  sıkı işbirliği siber suçların cezalandırılmasında müştereklilik olduğu gibi,
İlk kez Rusya ve ABD'nin siber alanda özel bir gücü belki müşterek, belki biri diğerinden haberdar kullanması anlamına da geliyor. İslamcı bir halife adayı, dünya için zayıflatılmış Türk Halkının eline bırakılmayacak kadar tehlikelidir.
O yüzden 16 Nisan garantiye alınmış gibidir...  
 
14.4.2017  - 161107120239 01 trump parry super 169

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir